14. Bölüm- Geleceğin habercisi

555 41 165
                                    

Selam herkese ❤️ hepinizi o kadar özledim ki, o yüzden upuzun bol sürprizli bir bölüm getirdim. Bölüm sonunda ufacık bir sürprizim var ♥️

Bölümümüz ElSilencioo a gidiyor.

Hatalarım varsa affola, o kadar yoğun bir dönemde yazdım ki kesin saçma hatalar vardır 😂

Keyifli okumalar ❤️

Sevda Karaoğlu

31 Aralık gününe hiç bu kadar kötü girdiğimi hatırlamıyordum. Ne 12 yaşındayken, buz gibi soğukta girdiğim 31 Aralık günü, ne de 18 yaşındayken, kendimden 40 yaş büyük bir adamın yatağında girdiğim 31 Aralık beni bu kadar yaralamıştı. Yara derken fiziksel bir şeyden bahsetmiyordum. Ekrem'in uyguladığı hiçbir fiziksel şiddet, benim canımı yakamazdı. Alışkanlıklar acıtmazdı. O alışkanlıklara alışmak acıtırdı.

Dün gece eve misafir olarak gelen Yavuz'un Melek'in geçmişindeki yeri, Ekrem gibi benim için de beklenmedik olmuştu. Ben, tanıdığımı zannettiği bir kadının bilinmezlikleri içinde kaybolurken, Ekrem, geçmişin gizli kalmış sayfalarına karşı, o sayfaları yırtacak kadar öfkeliydi.

Yavuz'un odaya ilk girdiği andan itibaren sarfettiği o cümle, bende Melek'e dair büyük bir boşluk açmıştı.

"İnsan, eski sevgilisini unutur mu?" diye sormuştu. O an ne cevap vereceğimi bilememiştim ve gelişi güzel laflar sarf etmiştim.

"Kapandı o defter" demiştim alel acele bir şekilde. Narin'in odasından çıkıp kapıyı kapattığımda, sırtımı kapıya yaslamasıyla birlikte aradaki mesafeyi korusa da, benim gerginliğimi azaltmayı başaramamıştı.

"Benden daha zenginini bulduğun için kapattın o defteri. Evet, eskiden fakirdim. Ekrem gibi asla zengin bir ailem olmadı. Sırf Ekrem daha zengin diye beni bıraktın" demişti buruk bir ifadeyle. Sinirli değildi, kırgındı. "şimdi söyle, Melek Ekrem ile mutlu olduğunu söyleyebilir misin?"

Donmuştum. Ekrem gibi bir adamla nasıl mutlu olabilirdim ki? Ne Melek olarak ne Sevda olarak Ekrem ile mutlu olamazdım, kimse de olamazdı. Sağ elimin parmaklarıyla sol elimin parmaklarını şıklatmıştım. Dudaklarım, beynimden azat olmuş bir şekilde, gerçekleri söylemek üzereyken, Narin'in yatak odası kapısının hemen önündeki aynadan merdivenlerin başında duran Ekrem'i görmüştüm. Merdivenler, aynanın hemen karşısında olduğu için Ekrem'i görmem mümkün olabilmişti. Bizi izliyordu. Şimdi onu kötülersem, muhtemelen canıma okurdu.

"Evet, onunla mutluyum ben" demiştim, Yavuz'un gözlerinin içine bakarak. Bana doğru bir adım daha atmıştı. Kolumun üst tarafını içe doğru çevirirken, kabak gibi ortaya çıkan morluğu gözleriyle işaret etmişti.

"Bu ne peki?" Kaşları çatıldı. Elbisemin askısını yavaşça kaydırdı. "Ya da bu?" diye sormuştuu yüzüme bakmadan. Ne desem bir faydası olmayacaktı. Melek'in geçmişine ait olan bu adam, görünüşe göre, Melek'e dair, her kesten daha çok şey biliyordu. Ekrem de bizi izlerken, gerçekleri dile dökmek, hiç de iyi sonuçlar doğurmayacaktı.

Yavuz, deminden beri tuttuğu kolumu bıraktı. Benim sessiz kalışım bir yerde onun haklı olduğunun ispatıydı. Hayal kırıklığıyla baktı bana. Bu hissi, bu bakışı çok iyi tanıyordum. Birçok kez hem yaşamış, hem de yaşatmıştım. Karşındaki insan, bazen öyle yaralar açardı ki, bir şeyler söylemek bile istemezdin. Bazen kelimeler, yaşanmışlıkların karşısında aciz kalırdı.

"Bana mutluluk pozları kesmene gerek yok. Ekrem'i senden daha iyi tanıyorum" dediğinde, konuşmakta ne kadar zorluk çektiğini farkettim. Tüm cesaretim kırılmışcasına derin bir nefes verdim. "Değdi mi, Melek?"

EtiketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin