16. Bölüm-Maske

568 42 148
                                    

Hellooooo♥️ nasılsınız? Aşırı karmaşık bir bölümle geldim ve bölüm sonunda naçizane bir açıklama ile sizden ufak bir tavsiye isteyeceğim.

Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz çok mutlu olurum😍

Bölümümüz pembeliduslerr2ye gidiyor.

Keyifli okumalar, sevgiler♥️

🎭

Çınar Savaştürk

İki saniye sonranın garantisi yoktu. Şu an tenha yollarda giderken, elimdeki kanın Sevda'nın kanı olduğuna inanamıyordum. Ben mi itmiştim onu? Hatırlamıyordum! Kahretsin hatırlamıyorum! Hatırladığım tek şey Sevda'nın düşüşü. Testerelerin ve maket bıçaklarının üstüne düşmüştü. Şansımı sikeyim! Nereden bilebilirdim maket bıçağının dik şekilde durduğunu ve Sevda'nın kalbine saplanacağını? Kendime gelir gelmez yanına gitmiştim, nefesi kesiliyormuş, boğuluyormuş gibi nefes alıp veriyordu. Yardım etmeye çalışmıştım. Hareket ettirmeye çalıştığımda acıyla haykırmıştı. O kadar çok kan kaybediyordu ki saniyeler içinde kana bulanmıştım.

'Yardım et bana...' demişti son nefeslerini verircesine. 'Çocuklarımı görmem lazım, lütfen'

Beyninin bulanmasından olsa gerek çocuklarım demişti. Kim bilir, belki hayal bile görüyordu. Hastaneye götürememiştim, Tarık'ı aramıştım. Tarık zaten bana bozuk olduğu için bir şey yapmamış, durumunun ağır olduğunu ve çok kan kaybettiğini söyleyerek kendini geri çekmişti. Tarık'ın da alacağı olsundu! Kimse bana yardım etmeyince kendim müdahele etmiştim. Kaldırıp yüz üstü çevirdiğimde avazı çıktığı kadar bağırmıştı. Bağırtısı o kadar şiddetliydi ki dışarıdan duyulmuştu, hal böyle olunca da, Sevda'yı saklamış aradan tüymüştüm. Elbet Sevda'yı bulacaktılar, bir çaresini bulmam gerekiyordu. Her ne kadar kimsesi olmasa da Kerem vardı. Annesini merak edecekti. Bir yalan bulmam gerekiyordu. Güçlü bir yalan! Beynim allak bullaktı ve düşünemiyordum!

Kafamda zibilyon tane soruyla arabadan indim. Cebimden anahtarı çıkardığımda duyduğum sese ben bile inanamamıştım.

"Çınar abi?"

Kapıyı açmaya çalışırken tanıdık sese döndüm. Siktir! Kerem'in burda ne işi vardı? Zebellah gibi her yerden çıkıyordu.

"Kerem, burada ne işin var?" diye sordum kendimi kaybetmeyecek. Annesinin yokluğunu farketmiş miydi acaba? Etmişti kesin, Sevda ayrılamıyordu ki ondan.

"Ben sana gelmiştim ama yoktun" dedi Kerem şüpheyle. Bir şeylerden mi şüphelenmişti? Yok canım Sherlock değildi ya bu çocuk. "Komşun Arzu'yu görünce, beni eve davet etti, onunla kaldım." Eh be Arzu! Başıma iş açacaktın benim.

Arada birkaç saniye sessizlik oldu. Kerem çatık kaşlarla üstümdeki kana bakarken, malum soruyu ortaya attı.

"Noldu sana?" diye sordu merakla. Şaşırmış gibi üstüme başıma baktım. "Üstündeki kan ne?" diyerek sorusuna soru eklendiğinde deminden beri beynimde tuttuğum hazır cevabı verdim, başka bir çarem yoktu, üstümdeki kanın annesine ait olduğunu söylersem ortalığı yıkardı.

"Sokakta kavga ettim" dedim duraksamadan. Kerem öyle inatçı ve yapışkan bir tipti ki hâlâ ikna olmamıştı.

"Neden?"

Bezgin bir nefes verdim. Eşek kadar çocuk, üç yaşında çocuklar gibi durmadan soruyordu.

"Yılbaşı olduğu için tüm serseriler sokağa dökülmüş, eften püften sebeplerden kavga çıkardılar."

EtiketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin