7. Bölüm-Portakal çiçeği

807 64 330
                                    

Selam❤️Umarım herkes iyidir. Yeni bölümlü sizlerleyiz. Bizimle olduğunuz için yine, yeniden teşekkürler🎈 bölüm çok uzun olduğu için kesmek zorunda kaldım. Bu bölüm, 12.200 kelime ❤️ hatalarım varsa affola 🤗

Bölümümüz rumeysismiel e gidiyor gidiyor.

Keyifli okumalar ♥️

Hayat, bazen bir yol, bazen ise bir uçurumdu bizler için. Attığımız her bir adım, aldığımız her bir karar, bizi, ölümün derin uçurumuna sürüklüyordu. Yalanın en iyi hali, söylenmemiş olanıydı. Yalanlar, yeni yalanlara, onlar ise gizli gerçeklere götürürdü insanı. Benim yalanlarım ise, söylenmemiş gerçeklerin ta kendisiydi.

Eve varana kadar, kat ettiğimiz her kilometrede kafamda farklı yalanlar dönmüştü. Eğer eve girmek isterse reddedebilirdim, ya da bu gün evde olmadığımı söyleyebilirdim. Nitekim ben evde olmadığım için büyük ihtimalle Kerem, evin içinden geçmişti. Sonunu düşünmeden her durumda, yalan söylemeyi tercih ediyordum.

Arabanın durmasıyla birlikte, uzun zamandır kapısına hasret kaldığım evin önünde durduk. Arabadan inmeden birkaç saniye eve baktım. Kapısının önü toz basmıştı. Ev bana soğuk ve tenha görünmüştü. Sanki uzun yıllardır burada kimse yaşamıyor, kimse ayak basmıyor gibiydi. Kendi terkedilmişlik hissimin ev hali, tam karşımdaydı. Bazen ben de böyle hissediyordum. Yanlız, terkedilmiş, tek başına.

"İnmiyor musun?"

Gözlerimi evden çekip ona yönelttim. Yüzünde belirgin bir gülümseme vardı.

"Dalmışım" dedim onun gibi gülümserken. O kadar dalmıştım ki, arabada yanlız olmadığımı bile unutmuştum.

"Kerem evde mi?" diye sordu.

"Sanırım, hayır" dedim geveleyerek. Evin ışıklar kapalı olduğuna göre sanırım evde değildi.

"Sanırım?"

"Ben evden çıkarken, evdeydi. Ama şimdi ışıklar kapalı. Muhtemelen dışarı çıktı."

Yüzüne 'bunu da yedim' ifadesi yerleşti. Dakika bir gol bir beyefendi hemen bir şeylerden şüphelenmişti.

"Peki, ben gelebilir miyim?" diye sordu tatlı bir ses tonuyla.

İtiraz edemedim.

"Tabi"

İkimiz birlikte arabadan indik. Kapının önüne geldiğimizde, Onun bir şey fark edecek olmasının verdiği heyecanla, çantamda anahtarı aramaya koyuldum. Sanki anahtar kuyuya düşmüş gibi bir türlü elime gelmek bilmiyordu. Panik haliyle çantamda olduğundan emin olduğum ama bir türlü bulamadığım anahtara ulaşmaya çalıştığım sırada, bileğimi yavaşça kavrayan bir el, beni durdurdu.

"Heyecanlanma, güzelim. Bende anahtar var" dedi, diğer elindeki anahtarı gösterirken. Kaşlarım çatıldı. Bu adam, hırsız falan mıydı? Acaba, çantamdan mı çalmıştı?

"Sende ne arıyor bu anahtar?" diye sordum terler tonla. Serseri gülümsemesi, yüzüne yayılırken, bu durumdan zevk aldığını da asla saklamıyordu.

"Benim de kendime göre var taktiklerim" dedi. Kaşları bilmiş bir tavırla havalandı. Benimleyken, hem böyle yumuşacık olup, hem de bu kadar tatlı egoist tavırlar takınması da Onun tam bir ruh hastası olduğunu gösteriyordu bence.

"İyi" dedim bıkkın bir şekilde nefes verirken. "Aç o zaman."

O elini bileğimden çekip anahtarı boşta kalan eline aldı. Kapının önünden çekilip, kapıyı açması için ona alan yarattım. Bir kaç saniye içerisinde kapı açıldığında kenara çekilip bana eliyle buyur etti.

EtiketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin