5.Bölüm-Karardan önce

820 79 181
                                    

Selam❤️ size kısa bir bölüm getirdim (5041 kelime) umarım bana küsmezsiniz🥺 Zira kötü bir dönemden geçtiğim ve sizi bekletmemek için bölümü kısa tuttum.

Bölümümüz efkarliayrana gidiyor ♥️

Keyifli okumalar, sevgiler💋

"Yer değiştirelim."

Hayatın her bir anı kesin virajlardan geçer. Kimi virajlardan karanlıktan aydınlığa çıkartırken, kimi virajlar da karanlığın en derin noktalarına götürürdü insanı. Şu anda karşımda duran kadının, kendince teklifi de bu virajlardan biriydi. Dediklerini anlamakta o kadar zorluk çekiyordum ki, bunun ya bir kamera şakası olduğunu ya da beynimin yerinde olmadığını düşünmeye başlamıştım.

"Ne demek bu?" diye sordum çatık kaşlı bir ifadeyle. Benim aksine Melek hanım oldukça sakin ve güler yüzlü görünüyordu.

"Sen benim hayatımı yaşa, ben de senin" dedi mülayim bir sesle. Çok rahattı ve bu rahatlığı kanıma dokunuyordu. Fakat ben hala onun kadar sakin değildim, o da bunu anlamış olacak ki konuya hızlı bir giriş yaptı. "Tamam bak, çılgınca gelebilir ama seni gördüğüm ilk andan bu aklımda" dedi tek nefeste. Bir insanın böyle bir şeye ihtiyacı olması için çok kötü şeyler yaşaması gerekiyordu. Ama yine de, bir eskortun hayatını yaşamak istemek, akıl karı değildi.

"Ben..." diyebildim sadece. Başımı aşağı eğmedim ama yerin dibine geçmedim diyemeyecektim. "Ben bir eskortum. Böyle bir hayatı nasıl isteyebilirsiniz ki?" diye sordum inanamaz gibi. Başımı iki yana salladım kaşlarımı çatarak."Bu gerçekten çılgınlık" dedim sinirle gülerken. Fakat o an, Melek Hanım, beklenmedik bir çıkış yaptı.

"Özgürlüğünü istiyorum."

Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken, ağzım bir karış açık kalmıştı. "Eskort olmak özgürlük mü, yani?" diye sordum adeta küçük bir çocuk gibi. Eğer böyle idise, şimdiye kadar benim yaşadığım ne idi? Melek Hanım için eskortluk özgürlükse, benim için intihardı. "Bu intihar olur sizin için. Yani, her gün en az üç kişiyle birlikte olmak. Bu size göre bir şey değil" dedim toparlamaya çalışarak. Ya işin ciddiyetini anlamamıştı, ya da gerçekten delirmişti. Bu sakin halinin başka bir açıklaması yoktu.

"Ne iş yaptığını biliyorum, kiminle yaptığını da" dedi üstüne basa basa. Beni şaşırtmaya devam ediyordu ve ben kendimi korku filminde hissediyordum. Sanki gölgem canlanmış, benim hakkımda benim bile bilmediğim şeyleri itiraf edecekmiş gibiydi.

"Nereden biliyorsunuz?" diye sordum.

Melek Hanım, elini havada sallayarak, "Onu boş ver" dedi. "Kabul ediyor musun?" diye sordu gayet rahat bir şekilde. Sanki iş teklif ediyordu da ben kabul etmiyordum.

"Tabi ki hayır!" diye bağırdım arabanın içinde olmanın verdiği rahatlıkla. "Benim bir oğlum var, sizin de iki küçük çocuğunuz. Onlardan ayrı kalmayı nasıl düşünürsünüz?" Gerçekten tüm bunları düşünmüş müydü? Çocukları küçüktü, nasıl bırakacaktı onları bana? Ben Kerem'i yaşına rağmen iki günden fazla yalnız bırakamazken, o iki tane küçük çocuğu nasıl bırakırdı. Peki kocasını? Bu kadarına aklım yetmiyordu. Ben dehşetler içerisinde onu izlerken, o, gayet rahat bir şekilde ağzımdan çıkacak iki kelimeye bakıyordu büyük bir öz güvenle. "Hem, kocanız var, evlisiniz siz. Kocanızı bana mı vereceksiniz? Onunla sizmişsiniz gibi birlikte olsam bile, bundan etkilenmeyecek misiniz?" diye sorduğumda acı bir şekilde gülümsedi.

"Hayır, çünkü zaten fahişelere giden bir şerefsiz" dedi tükürür gibi. Küçüldüğümü hissettim. Bu bir kader miydi? Yoksa bir tesadüf mü? Kocası fahişelerin kuyruğundan ayrılmayan birisi ise eğer, nasıl ben olmayı kabul ederdi? Delirmiş olmalıydı.

EtiketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin