11. Bölüm-İllüzyon

919 58 157
                                    

Selam ❤️ uzun zamandır birbirimizden ayrıyız, biliyorum ve bunun için özür dilerim 🥺 umarım herkes iyidir💕

Size 10800 kelimelik bir bölüm getirdim. Umarım beğenirsiniz, umarım geçen günleri telafi edebilirim.

Oy ve yorumlarınız için şimdiden çok teşekkür eder, yeni gelen arkadaşları da selamlarım🥳

Hatalarım elbette vardır, o yüzden affola.

Keyifli okumalar, sevgiler❤️

Annelik duygusu ve annelik duygusunu verdiği koruma iç güdüsü. Rahme düştüğü ilk andan itibaren, onu vücudumuzun bir parçası olarak kabul eden organizmamız, bizi anneliğe hazırlıyordu. Rahimde büyüyen, anneye tutunan ve ona muhtaç olan bu canlı, hayatla tanıştığı ilk andan itibaren, bize sımsıkı sarılıyordu. Muhtaçtı. Annelik, muhtaçlıkların en güzeliydi.

Anne olmanın ne demek olduğunu uzun süre anlayamayan birisi olarak, bir çocuk olmanın da ne demek olduğunu hiç anlayamamıştım. Birden bire yetişkin olmuştum. Küçücük omuzlarıma, taşıyamayacağım kadar ağır sorumluluklar yüklenmişti. Birisinin kızı, birisinin kardeşi, birisinin karısı olmuştum. Şu an ise anneydim. Hiç şüphesiz, bu sıfatlar içerisinde en benimsediğim annelikti. Annelik, koruma ve yaşatma iç güdüsü ile harmanlanmış, sevgiyle sarılmış o muazzam duygu, zamansız gelmiş ama tüm benliğimi, karakterimi oluşturmuştu. Sevda olmak, benim için anne olmaktan ibaretti. Çünkü üstüme giyindiğim diğer tüm kılıflar, kirliydi. Kendimi temiz hissetmek için anneliğime sığınıyordum.

Şu an itibariyle on dakikadır trafikteydik. Beş dakikalık yolu taksiyle on dakikaya anca yarılamıştık. Evden öyle bir fırlamıştım ki ne saçlarımı kurutabilmiş, ne de boynumdaki izleri kapatabilmiştim. Rezil rüsva bir haldeydim. Ama ne yapayım, anlık panikle ilk aklıma gelen kendimle uğraşmak olmamıştı. Düşündüğüm tek şey, bir an önce kreşe gitmekti. Biliyorum, belki Melek olsa, böyle yapmazdı. Hatta evden en güzel haliyle çıkardı. Ama hepimizin önceliği farklıydı. Ben Melek'ten öte, Sevda'ydım ve Sevda'nın önceliği dış görünüşü değil, etrafındaki insanların iyi olmasıydı.

Arabaların korna sesi yeniden yükselmeye başladığında, sabır kasem çatlamıştı. Çantamda para olmasını umut ederek, fermuarını açtım. İçinde bir cüzdan vardı. Bildiğim tüm duaları içimden ederken, derin bir nefes verip bu kez cüzdanın fermuarını açtım. Fermuarlı açmamla gözlerimin de fal taşı gibi açılması aynı anda gerçekleşti. Cüzdanda sayamayacağım kadar çok para vardı.

'Bankada o kadar paran var, yine de fakir edebiyatı yapıyorsun, Sevda!'

Bankada yaklaşık üç yüz bin TL civarında para vardı. İç sesim haklıydı, fakir sayılmazdım fakat o para benim için değil, kerem'in eğitimi içindi. İlerde, ben hayatında olmadığımda sıkıntı çekmesini istemediğim için birikmiş paraydı. Öte yandan dışarıya asla yüklü miktarda parayla çıkmayan birisiydim ve cüzdanda bu kadar para olması elbette benim için anormaldi.

Parayı falan boş verip çantadan yirmi TL'lik bir banknot çıkarttım. Yolun açılacağı yoktu, sanırım ilerde tadilat vardı ve trafik kuyruğu uzadıkça uzuyordu. En iyisi taksiden inip kalan yolu yürüyerek gitmekti. Şu an Bağdat caddesindeydim, haftalar önce, Melek'in beni bıraktığı evden birkaç sokak uzaklıktaydım. Haftalar önce, bu sokakta bir fahişe olarak anılırken, şu an, Melek Hanım olarak, kızımın anaokuluna gidiyordum. Hayat ne tuhaftı...

Çıkardığım yirmi TL'yi şoföre uzatıp, "Ben burada ineyim" dedim nazikçe. Taksi şoförü de bıkmış olacaktır ki, itiraz etmemişti.

"Can, hadi anneciğim, inelim" dedim kapıyı açarken. Can, meraklı gözlerle bir bana, bir de etrafa bakıyordu.

EtiketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin