3: you burn me

1.9K 226 165
                                    


Running With The Wolves, AURORA

"Sana beni sordu demek, sen ne dedin peki?" Yaklaşık on beş dakika kadar önce tüm olayı onlara etraflıca anlatmıştım. Tzuyu her ne kadar olaya ilgisiz ve havalı bir şekilde yaklaşmaya çalışıyor olsa bile, okulumuza yeni gelen havalı çocuğun onunla ilgileniyor olmasının ona verdiği zevk yüzünden okunuyordu. İnkar edemezdim ki arkadaşım her daim ilgiyi seven birisi olmuştu, okulda aramızdan en çok dikkat çeken kişi oydu ve Jungkook'un onunla ilgilenmesi beni ilk başta şaşırtmış olsa bile artık o kadar şaşırmıyordum. "Dolaylı yoldan adını ve onun gibilerle ilgilenmediğini söyledim, yanlış mı söylemişim?" Bir anda boşalan yüz ifadesini boş ifademle izledim. Şu anda anladığım tek şey Tzuyu'nin duygularını arka plana atmayı becerememesiydi, hızlıca yüz ifadesini bir düzene sokup konuştu. "Doğru söylemişsin."

"Karar senin biliyorsun ama bence çok güvenme." Top benden Jennie'ye atıldığında masamın üzerindeki almanca notlarını okumaya başladım, bir sonraki dersimiz almancaydı ve hocamız şu hayatımda gördüğüm en uyuz hoca olabilirdi. O kadar berbat bir anlatımı vardı ki, onun yüzünden derse hazırlığı iki kat sıkı yapmamız gerekiyordu. Ve bu, henüz kendi dilini bile doğru konuşamayan Chae Young canlısı için kötü sonuçlar doğuruyordu. "Jennie, onun gibiler tipim değil Chae Young'ın da söylediği gibi." Kafamı kaldırmadan derin bir nefes aldığımda arkadaşımın yalan söylemekte ne kadar kötü olduğunu bir kez daha anlamıştım. Şayet doğruyu söylese onu taşlamazdık, sadece yapması gereken 'evet okulumuza yeni gelen çocukla ilgileniyorum' demesiydi, ne diye olayı çıkmaza sürüyordu ki?

Jisoo olayı tıpkı yağmuru dağıtan bir gökkuşağı gibi dağıttı. Dediklerine odaklanmam az önce yaşadığım şeylerden sonra biraz zor olmuştu. "Durun şimdi şu ne olabilir sizce? Bakın söylüyorum, Charlotte Brontë'nin en bilinen romanlarından birisi? Bir, iki, üç, dört...sekiz harfli?"

"Jane Eyre."

Kaşlarımı çatıp düşünmeye vakit ayırmayı tercih ettiğimde arka fonda kulaklarıma doluşan yabancı ses, zihnimdeki birçok seçeneği yapboz parçası gibi yerine oturturken bir an duraksamama engel olamadım. Bu kadar sık karşılaşmamız normal miydi? Yoksa tanrının oyunları yine beni mi bulmuştu? Sonuncusunun olma ihtimali beni pek şaşırtmazdı çünkü doğduğum günden itibaren zor yaşayan bir insandım.

Yanımıza çekilen sandalyelerin yere sürtülmesinden oluşan ses yüzümü buruşturmama sebep olurken yanımda hissettiğim ağırlık notlarımın olduğu dosyayı sola doğru koymama sebebiyet vermişti. Böyle bir ortamda çalışmam imkansızdı çünkü Yugyeom, Jungkook ve Taehyung'ın olduğu yerde kim çalışabilirdi ki? Evet, çılgın üçlü tam olarak yanı başımdaydı, özellikle çılgın üçlümüzden bir tanesi en yakın arkadaşlarımdan birinin adını öğrenmek için benimle konuşmaya çalışan bir insandı. Hayat...cidden şaka gibiydi.

"Emin misin? Tükenmezle yazacağım." Jisoo, Jungkook'a doğru tereddütle konuştuğunda Jungkook gözlerini sıkıca yumup hızlıca kafasını sallamıştı. Bu hareketi bana yüzünü inceleme fırsatı sunarken rüyamın aklıma şimşek misali düşmesine engel olamamıştım, olanları tam hatırlamıyordum hatta belki hiç. Tek bildiğim -emin olduğum- şey o olduğuydu, bundan şüphe edemiyordum. Yüzünü unutmam imkansızdı, her ne kadar sadece birkaç gece önce yaşanan silik bir rüya olsa bile onun yüzü ve kelimeleri, yaşanan sahnelerin ardından çok dinçti.

"Aranızda okuyan var mı?" Ben okumuştum ama söylemeyecektim. Sonuçta sadece basit bir kitaptı? Yolunun düştüğü ilk kitapçıda klasiklerde karşına çıkması olasılığı çok yüksekti. Ve tam da bu yüzden yaptıklarının kuru gösteriş olduğunu düşünüyordum. Sorsan hayatta bir şey bile başaramamış insanların benden yukarıda görünmesinden nefret ediyordum. Herkes şanslı doğmuyordu. Bende cebime sığmayacak kadar para ile doğup yürüdüğüm her yerde bir dolar düşüren bir tip olabilirdim. Hatta belki ülkeden ülkeye gezip boy gösterisi yapabilirdim ama gerçekçi olmak gerekirse fazla yükseldiğimin farkındaydım ve gidebildiğim tek yer sitenin marketi ve okuldu.

a century of lonelinessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin