21: big catastrophe

1.4K 223 143
                                    


Jungkook: benimle drama hocasının yanına gelmelisin

Rosie: çok klişe

Rosie: çok

Jungkook: ne saçmalıyorsun ;")

Rosie: kendin git

Jungkook: biliyorsun ki ikimiz partneriz

Jungkook: beraber hareket etmeliyiz

Rosie: lütfen

Rosie: bir bahane bul ve beni pas geç

Rosie: söz daha sonra geleceğim

Jungkook: bu sondu

Jungkook: haberin olsun

Titrek bir nefes dudaklarımın arasından kaçıp giderken, masaya yasladığım dirseğimi daha da serbest bırakıp kaçıncı kez yenisini çizmeye uğraş verdiğim çiçeğe baktım bir kez daha. Aklımdaki karmakarışık düşünceleri bir ipe sokamadığımdan dolayı ortaya çıkan resim ancak böyle oluyordu; berbat ve karışık.

Okula geldiğimden beri üzerimde hissettiğim bakışları es geçmek cidden zordu benim için, her ne kadar bunu takmayacağımı düşünsem bile bu cidden zor gelmişti. Yapmadığım bir şeyden dolayı yargılanmak saçma geliyordu, hatta bir ara ben bile böyle saçma bir şey yaptığımı düşünmüştüm? Baskı cidden fazlaydı.

"O kitabı kim aldıysa bugün vermesi gerekiyor. Kütüphaneden kitabı alma süresi beş gün." Jisoo derin bir nefes bırakarak konuştuğunda onu umursamadan beyaz kağıda karaladığım çiçeklere baktım. Karmaşıklardı. Düşüncelerim gibi.

Bizde kaldığı günden beri Japonlarla ilgili olan o kitabı kütüphaneden almayı bekliyordu, gittiği kitapçıların hiçbirinde bulamadığını söylemişti bir keresinde. "O kitabı neden bu kadar umursuyorsun ki?"

"İnternette gördüm birkaç alıntısını. Aşırı hoşuma gitti. Okumam lazım, bana bir şeyler katar belki." Titrek bir nefes verdim ve mavi tükenmez kalemimin kağıdın üzerinde benden bağımsız kaymasını izleyip durdum. Artık çiçeklerin üzerinden saçma sapan çizgiler çıkıyordu.

"Ne diyordu?"

"Aman nereden hatırlayayım şimdi, adımı zor hatırlıyorum ben."

"Ben yarın bakarım senin için kütüphaneye, belki gelir." Önüme gelen saçları kulağımın arkasına sıkıştırıp konuştuğumda minnet dolu bakışlarını üzerimde hissetmeye başlamıştım çoktan.

"En azından etrafımda bir tane düzgün arkadaş var. Umarım sen de hayatımdan hiç çıkmazsın, Chae Young." Gülümsedim ama maalesef ki bunu bilebilmek mümkün dahi değildi. Daha iki gün öncesine kadar sıkı fıkı olduğumuz arkadaşımız, şimdi bizzat bana dünyanın en saçma iftirasını atmıştı.

"Umarım." Diye mırıldandım karşıt cevap manasında, böylesine kuru hissederken bir diyaloğu nasıl devam ettireceğimi cidden bilmiyordum çünkü hissettiğim şeyleri sığdırabileceğim bir kelime kesinlikle yoktu.

İnsanlar aptal sorularını bana soruyordu ve ben de kendimce onlara cevap vermeye uğraşıyordum. Sonra zaten soru sorunun kapısını açıyordu ve ben ekstra fazla berbat hissetmeye başlıyordum. Dudaklarımın arasından çıkan kelimeler beni bir bataklığa sürüklüyordu.

a century of lonelinessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin