Sorry, Halsey
Bugün kesinlikle hayatımın en zor günlerinden biriydi. Yorgun, bitkin ve halsiz hissediyordum kendimi, her zaman olduğundan aykırı bir şekilde. Sözlükten bakıldığında bunların her birinin ucu aynı yola çıkıyor olsa bile, her birinin yükünü ayrı ayrı üzerimde taşıyordum
"Tanrı belanı verdi sonunda Chae Young." Jisoo sıraya yasladığım kafamı okşarken ona bir şey söylemek istedim ama kafamı kaldıramayacak kadar halsizdim. Böyle olmayı cidden sevmiyordum. "Sıcak çikolata ister misin? Kantine ineceğim.""Bilmiyorum, kafana göre takıl." İnsanlardan bir şey isterken asla isteyememe gibi bir sorunum vardı, şu an belki ihtiyacım olan tek şey sıcak bir kahveydi ama bunu söylemek çok zor geliyordu bana, fakat endişelenmiyordum çünkü biliyordum ki elinde sıcak çikolata ile bana doğru gelecekti. Jisoo yanımdan ayrıldıktan sonra sınıfta tek başıma kaldığımda kaloriferli sıradan bir hayli uzak olduğumu farketmiştim ve kaloriferden uzak kalmak, üşüyen birisi için yapılması gereken en son şeydi. Yavaşça doğruldum ve sınıfa girişte solda kalan sıralara doğru ilerledim. Genelde kış olmasını umursamadan sınıflar her gün havalandırılırdı ve ben bu düzenden her yıl ayrı nefret ederdim. Zaten camın altına kalorifer koymaları deli saçması bir olayken, bir de kış vakti camları açmaları... bu zır delilikti.
Kimin olduğunu bilmediğim sıraya oturduğumda kafamı camın soğuk mermerine yasladığımda önce soğuğu hissetmiştim ama sonra alışmıştım. Şu an başımın üşümesi umrumda değildi, ellerim ısınsa yeterdi. Ellerimi sıcak yanan kalorifere koyduğumda ilk başta cidden canımı acıtacak şekilde yanmıştı ama sonra buna da alışmıştım. Vücudum, tesiri olduğu soğuk havadan kurtulurken dudaklarımı ıslattım ve gözlerimi kapattım. Sıcak bana her anlamda iyi geliyordu, bu hissi ve bu hissin verdiği huzura bağımlı gibi hissediyordum kendimi.
Genelde gözlerimi kapattığımda aklıma doluşan şeyler hep aynıydı. Okul, dersler, aile ve arkadaşlar. Bunların hepsi o gece ve öncesinde uyumak için gözlerimi kapattığımda aklıma gelen şeylerdi. Kaygılarım, endişelerim, korkularım sadece dersler ve bozuk olan arkadaşlık ilişkilerimeydi. Fakat şimdi, bir çıkmaz sokağın içine girmiştim ve o çıkmaz sokak kesinlikle Jeon Jungkook'tu. Artık bütün kaygılarım ve endişelerim tüm eşyalarını yanlarına almış zihnimdeki Jeon Jungkook kapısına gidiyorlardı. Fakat bir tarafa mantıklı bir şekilde düşündüğümde bu düşüncelerimin mantık dışı olduğunu biliyordum. Aptal bir şekilde rüyama giren bir çocuğun bir anda karşıma çıkması ve en yakın arkadaşlarımdan birine ilgi duyduğu için beni kullanması(?) bunlar cidden saçmaydı. Arafa kaçırdığım bazı noktalar vardı elbet, almanca notlarımı çalıp karşılığında beni evine çağırması ve şakadan bile olsa çıkma teklifi etmesi... ve acı olan şey ise, bunlar başlıbaşına kurduğum düzen tepetaklak olacağının işaretiydi.
"Daha fazla orada öyle durursan beynini yakacaksın, bil istedim." aniden kulaklarıma doluşan yabancı ses sayesinde soğuk mermerde olan başımın çoktan kalorifer üzerine düştüğünü yeni yeni anlamıştım. Kapattığım gözlerimi açıp kafamı -yanmak üzere olan kafamı- kaloriferin üzerinden kaldırmama neden olmuştu. Karşımda duran bedeni süzdüğüm saliselerin ardından kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. "Neden buradasın?" Neden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a century of loneliness
Fanfictionpark chae young, bir gece ansızın rüyasında karşılaştığı adamın uzun zamandır aradığı mutluluğun yegane kaynağı olacağını bilmiyordu. [Jeon Jungkook x Rosé] ©2020 6 Aralık, 💔