Media: GÖKTUĞ KIRAÇ
Multimedia: İkiye On Kala - Bütün İstanbul Biliyo
Herkese merhabalar. Duyduğum kadarıyla buralarda adım çok geçmiş. Ben kimmiyim? Hemen tanıtayım, "Göktuğ Kıraç" Bu zamana kadar beni hep Çisem'den dinlediniz, hakkımda ne dedikodular yaptı bilmiyorum ama beni birazda benden dinleyin istedim.
Çisem size bahsettimi onuda bilmiyorum ama acayip uzun bir boyum ve bir o kadarda yakışıklı bir yüzüm var... Taş gibi kaslarımı saymıyorum bile! Tamam tamam... Durun şaka yapıyorum. :D
Aslında buralara nasıl geldim bilmiyorum. Tek hatırladığım bir uçak yolculuğu sırasında, hosteslerin deli gibi aramızda doktor olan kimse varmı diye bağrışmalarıydı...
Doktor olmaktan kıl payı dönen biri olarak kayıtsız kalamazdım. Belliki birilerinin yardıma ihtiyacı vardı ve bu koskoca uçakta tek bir tane bile doktor yoksa, bu görev tamamen bana düşüyordu. Kısa süren bir sessizlikten sonra elimi kaldırarak hosteslerin ardı sıra ekonomi kabinine doğru yürümeye başladım.
Oturduğu koltuğu 90 derecelik açıyla yatırmış ve onu düz bir şekilde uzatmışlardı. Biraz daha yanına yaklaştığımda bir yaprak gibi titrediğini farkettim. Üşüyordu! Alnında biriken soğuk terler ise yanaklarından aşağı süzülüyordu. Hostesler yiyip içtiği son ikramlıkları sayarken, aklıma ilk gelen fikirle çantasını karıştırdım. Tahmin ettiğim gibi kullandığı ilaç ve kahve onda ağır bir tepkimeye yol açmıştı! Hosteslerin getirdiği ilk yardım çantasını hızla kapıp koluna ufak bir damar yolu açarak onu rahatlatacak bir serum bağladım ve vücudunu sıkan kıyafetlerini gevşettim. Son olarakta üzerini sıkı sıkı örtüp uyanmasını bekledim...
Onu izlerken arada bir nabzını kontrol ediyor nefes alışverişlerini sayıyordum. Sağlığı gerçekten hiç iyi görünmüyordu. Belliki bu sorunların altında daha büyük nedenler yatıyordu. Acil olarak kapsamlı bir muayeneye ve tedaviye ihtiyacı vardı. Yüzüne her baktığımda onun yenik savaşlarının çizgilerini görebiliyordum. Anlaşılan o büyük nedeni herkesten önce kendi çözmüş ve bu koca bedeniyle, o nedenin altında yıllarca ezilmişti. İçimdeki ses ona yardım etmemi söylüyordu. Peki bunu nasıl yapabilirdim?
Onu üzmeden ve incitmeden bunu nasıl başarabilirdim? Bu çok hassas bir noktaydı ve beni tanımıyordu. Söyleyeceğim her kelimeyi yanlış anlayabilirdi. Bir süre düşündüm... Hayatına bugün olduğu gibi tesadüfen girecek onun için herşeyi o farketmeden değiştirecektim..! Bunu neden yaptığımı bende bilmiyordum? Sadece onun masum ve çaresiz yüzüne baktıkça tuhaf bir hisse doğru çekiliyordum. Aklımda asılı kalan soru işaretlerini boşlukta bırakarak düşünmeye devam ettim. Şu an tek istediğim şey ona yarım etmekti ve ben bunu bir şekilde yapacaktım! O hala kendine gelmek için uğraşırken telefonunu aldım ve kendime bir çağrı bıraktım. Üzerine örttüğüm ceketime ise seminer kartımı koyup usulca onu izlemeye devam ettim... Böylelikle kurduğum plan kusursuz bir şekilde işleyecekti...
İşte herşey böyle başladı...
Ben 28 yaşında zengin bir ailenin tek erkek çocuğuyum. Evet dışarıdan baktığınızda ağzında altın kaşıkla doğan, şanslı insanlardan biri olduğumu düşünebilirsiniz. Ama kendinize ait olmayan bir hayatı yaşarken geniş imkanlarınız, içinizdeki asıl benliğinizi susturmaya yetmiyor malesef... İşte bu sebeble bana ait olan hayatıma, kendi isteklerini ve hayallerini dahil etmek isteyen despot babamdan yıllarca kaçtım. Parayla güçlü olmaktansa, Savaşarak özgür olmayı tercih ettim.
Şimdi hayatımın en olmak istediğim yerinde durduğumu söyleyemem. Hala direndiğim bir çok zorluk ve geçmişten gelen bir çok acım var, ama en azından olmak istediğim bir benle başbaşayım. Kendime ait ideallerim ve geleceğe dair özgürce inşa edilmiş planlarım var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIFIR BEDEN AŞK
Literatura Feminina(Hikaye ismi, daha önce hiç bir hikayede kullanılmamıştır. Alındığı takdirde yasal işlem başlatılacaktır!) ÇİSEM'DEN Kaç yıl oldu bilmiyorum aynaları kırıp atalı... Kendime hiç küskünlük etmedim bunca zamandır, çünkü bu bedeni ben seçmedim! Bu hayat...