Sarsıcı bir ölüm,
Kayıp bir kişi,
Meçhul bir zarf,
Kaybolan ruhlar...
"Gidiyoruz." dedim o sessizliği bozarak. "Kim benimle?"
O anda tüm bakışları üzerime topladım. Bazıları hayret etti, ciddi olmadığımı düşündüler, bazı bakışlar ciddiliğimi fark et...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İleri... Geri... İleri... Geri...
Kaç kere oldu bilinmiyordu. Kimse bilmiyordu. Sadece izlemek ile yetiniyorlardı.
Sağa... Sola... Sağa... Sola...
Genç adamın adımlarının ne zaman kesileceğini bekliyorlardı. Hoş böyle giderse durmayacak gibiydi.
"Durmayı düşünüyor musun?" diye sordu arkadaşı. Sorusundan sonra diğerleri konuşacak cesarete sahip olan arkadaşlarına baktı. Galiba her şey mahvolmuştu. Ya da olmak üzereydi.
Ondan cesaret almış olacaklardı ki diğerlerinden buna benzer homurtular yükseldi. "Düşünmüyor galiba. Hey dünyadan sesleniyorum! Artık ne yapacağımızı söyleyecek misin? Konuşmayacaksan dumanla haber yollamayı dene mesela. Çünkü şu an pek de iyi durumda değiliz. Her an bulunabiliriz." dedi tedirginliğini ne kadar belli etmemeye çalışsa da beceremeyen arkadaşı.
Ani bir refleks ile adımlarını kesip onlara döndü. Kızların tedirgin bakışları arasında ne yaptıklarından emin, korkmadığı kesin olan biri de vardı. Korkusunu gizliyor muydu? Yoksa gerçekten söylenilenler kadar korkusuz muydu?
Genç adam bakışlarını kendisine diken kızdan çekip diğerlerine döndü. Şu an gerçekten ne yapacaklardı? Onun her zaman başka planları vardı. Şimdi her şey yerle yeksan olmuş sadece duruyorlardı.
"Şöyle bakmayı kes!" dedi kıza hitaben. Genç kız oturduğu koltuktan hafifçe doğrulup bakışlarını daha keskin hale getirdi. Belki de bu bakışları ucu yeni bilenmiş bir bıçaktan daha keskindi. Dediğini yapmadı. Hoş ne zaman yapmıştı ki?
"Merak ediyorum," doğrulup yerinden kalktı. Genç adam bu duruma alışıktı. Onun bu meraklı halleri bazen bela açıyorlardı başlarına. Ama bu belalar şimdikinin yanında pek bir şey ifade ettiği söylenilemezdi. Adımlarını sürdürüp ona ilerledi. "Şimdi ne olacak?"
Bu sorunun cevabını hepsi merak ediyordu. Neye dayanarak çıktılar bu yola diye sorup duruyorlardı kendilerine. Ama bildikleri şey ise artık dönüşün olmadığıydı. Üç ay önce çıktıkları bu yolda her şeye rağmen bir arada olacaklarına söz vermek zorundalardı. Ve şu ana kadar da öyle olmuştu, hep birliktelerdi. Mantık üzerine çıktıkları yolda duyguların esiri olmadan ya vazgeçecek ya da duygularla hata yapmayı göze alıp devam edeceklerdi.
"Kayboluyoruz Asira!" dedi Gölge. Bu adı ona verdiği sorumlukların üzerine aralarında en büyük olmak da ekleniyordu. Bu iş için kendi adlarından, kimliklerinden, hayallerinden ve ailelerinden vazgeçmişlerdi. Bu kadar şeyden sonra kolay kolay pes etmeye hiç niyeti yoktu genç adamın.
"Bunu söylemek için biraz geç kalmış olabilir misin? Halimizi görmüyor musun? Yolun sonuna yaklaşıyoruz. Artık bir karar vermemiz gerekiyor. Ya tamam ya da devam." kız haklıydı. Artık gerçekten karar vermeleri gerekiyordu.
Bu konuşma göz göze gelen ikili için çok tanıdıktı. Üç ay önceye geri dönmüş gibilerdi. Aynı şeyi düşünmüş olacaklar ki dudaklarında soğuk bir tebessüm belirdi. Bu tebessüm kendilerinden emin olduklarına dair bir işaret olabilir miydi? İkisinde kendinden emin oluşu onlara avantaj sağlamıştı her zaman. Peki, aynı cevabı şimdi de verecekler miydi?
Kendinden gayet emin olan Gölge cevap verdi:
"Gölge devam diyor" Genç kız bu cevaptan tam tatmin olmamış olacak ki diğerlerine döndü. Bu bakışları gayet iyi bilenlerin cevapları aynı oldu.
Sıkıntıyla derin bir nefes alıp parmaklarını geçirdiği saçlarından çekti genç kız. Bu işten zararlı çıkmaktan en çok o korkuyordu. Düşüncelerini kenara itti. Ardından cevabıGölge gibi oldu:
"Alisa'da devam diyor," Tebessümü yavaşça büyüyen genç kız, Alisa'nın yanında ki arkadaşına döndü. Kaşlarını sorar gibi kaldırıp baktı. Bundan pek memnun olmayan genç adam sertçe nefes verip cevap verdi:
"Alef devam diyor," Devam demesine rağmen pek emin değildi. Duygularını pek kontrol edemiyordu abisinin aksine. Genç kız büyüyen tebessümü ile Alef'in yanında ki arkadaşına döndü. Ona güveniyordu, yarı yolda bırakacağını düşünmüyordu ama yine de ondan duymak istiyordu. Genç kız bunu anlamış olacak ki cevabını verdi:
"Ariya devam diyor" İşte beklediği cevap. Tatmin oluşu onu daha da tatmin etti. Daha sonra arkasına dönerek asıl merak ettiği cevabı bekledi. Hoş bundan da emindi ama merakı onu her zaman alt etmişti. Yenildiği iki şey vardı ve biri kesinlikle merakıydı.
Sağ ayağını ileriye itip gözlerini hafifçe kıstı. Gözlerinden hiçbir zaman silinmeyen meydan okuyan ifadesi ile genç adama baktı. Bu sefer ona yenilmeyecekti. "E Asira? Adını hakkını verecek misin? Yoksa kaçacak mısın?"
Bunun onu sinirlendirdiğini gayet iyi biliyordu. Ama doğrusu bu hoşuna gidiyordu. Tabi ki sinirlenmişti. Ama bu siniri bu soruyu ona sorma gereği duymasındandı. Aksini yaparak gülümsedi. Yakan buz gibiydi gülüşü. İlk başlarda soğuk, üşütücü. Alışmaya çalıştığında ise yakıyordu. Cevabı netti.
"Asira devam ediyor" Ardından sakince iki adım atıp genç kıza yaklaştı. Gözlerini genç kızın bal rengi gözlerine dikti. "Peki ya sen? Adının hakkını verecek misin? Yoksa korkup kaçacak mısın?"
Bu sorunun genç kızı sinirden deliye çevireceğini gayet iyi biliyordu. Ama hoşuna gitmediğini söyleyemezdi. Öyle de olmuştu. Gerçekten sinirlenmişti. Ama bunu belli etmesine gerek yoktu. Gerçeği ikisi de biliyordu nasıl olsa. Genç kız bir adım atıp ona yaklaştı. Dediği gibi; bu sefer yenilmeyecekti ona.
Elinde hissettiği ufak dokunuşun içini titretmesine mani olamadı. Gözlerini hem sorunun hem de dokunuşun sahibine çevirdi. Onun bakışları bile sonbaharda kurumaya yüz tutmuş yapraklar gibiydi. Buna aldırış etmedi. Dudaklarında alayla büyüyen tebessümü es geçip cevap verdi:
"Armina sonuna kadar devam edecek."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
~ Yeni bölüm çok yakında. Yorumlarınızı okurken bölümü düzenliyor olacağım ~
~Kocaman kalbinizle küçük yıldızı parlatmayı unutmayın✨~