Takım elbisesinin kravatını bağlamaya çalışan Boran ile göz göze geldim. Kapıyı kapayıp sırtımı kapıya yasladım. Yüzüme bile bakmıyordu. "Yardım edeyim mi?" "Yok ben anneme hallettiririm şimdi." dedi inatla gözlerimin içine bakmayarak. Yanına gittiğimde sonunda gözlerini gözlerime çıkardı. Ellerimi boynuna dolayıp kravatını düzelttim. Gözlerim dolmuştu. Gözlerimin dolu olduğunu gördüğünde sinirle soludu. "Niye ağlıyorsun?" "Ağlamıyorum." dedim gözümden düşen bir damla yaşın akmasına izin vermeden silerken. "Ağlıyosun." "Sanane Boran sanane?" "Banane tabii ben kimim ki?" "Boran." dediğimde gözlerimin tam içine baktı. "Bu gece ölsem üzülmeye hakkın yok! Beni bu hale sen getirdin." dedim sinirle göğüslerinden sertçe itleyerek. Yüzüne bakmadan banyoya girdim ve sinirle kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya yasladım ve yere çömeldim. Kapının arkasında Boran'ın soluğunu hissettiğimde onunda benim gibi sırtını kapıya yasladığını anladım. Boran'ın hıçkırığını duyduğumda elimi kalbime götürerek kapıyı acmamak icin kendimle savas vermistim. O gün orada ikimizde birbirimiz icin deli gibi gözyaşı dökmüştük. Bu sefer benim aksime ilk kalkıp giden o olmuştu.
18 parts