Gözlerim anlam veremediğim bir vaziyette büyürken yanımdakiler de işaret ettiğim gri arabaya bakıyorlardı. Sanki hepimiz o arabanın kime ait olduğunu biliyormuşçasına ayaklanmış, zamana karşı öylece donup kalmıştık. O araba, o gri araba Okan'ın katiline aitti. Silah sesiyle ürküten, en yakın arkadaşımı kanlar içinde bırakan ve yüzsüzce onun kaldırıldığı hastaneye gelen adamdı. Belki de onu yakalamak için en doğru an, o andı.
Yanımda benimle birlikte donuk kalmış Kaan'ı dürtüp "Sende mi bu arabayı görmüştün?" diye sorduğumda gözlerini odakladığı arabadan çekmeyerek kafasını onaylarcasına salladı. Efe'ye döndüğümde ise beni fark etmiş olacak ki baş parmağını kaldırdı. Etkisinden çıkamadığımız bir anı yaşıyorduk. Aradığımız suçlu ayağımıza gelmişti, ilginçti doğrusu.
Aynı karmaşık duyguları yaşamayan polis ise bize bakıyordu. Bu sessizlikten sıkılmış olsa gerek elini gözlerimin önüne getirerek şıklattı. "Neden o arabaya bakıyorsun? Katili bulduk, derken neyden bahsediyordun Şule?" diye art arda sorular sormasıyla kendime geldim. Gri arabanın sahibinin katil olduğuna yemin edebilirdim. Nedensizce ümitsizliğe kapılmıştım o an. O araba, belki de başka birine de ait olabilirdi. Hem arabanın plakasına bakmamıştık, hem de binlerce gri araba içinden katilin arabası o olamazdı. Düşüncelerim beni biraz daha çıkmaza götürdüğünde vereceğim cevabı merakla bekleyen polise döndüm. "Bu arabanın plakasını anons edebilir misiniz? Bir şeyden emin olmak istiyorum." Kendime olan tam güvenimden etkilenmiş olsa gerek, bir anlık tökezlemeyle Kaan ve Efe'ye dönerek fikirlerini alırcasına onlara baktığında durum kabul olmuştu. Kafasını sallayıp hastanenin kapısına doğru hızlı adımlarla yürüdü.Onun ardından ellerimi belime koyup gri arabanın yanına gideceğim sırada Kaan beni kolumdan tuttu. Geri dönüp ne olduğunu sorduğumda endişeli bakışlarla beni süzüyordu. "Neyden emin olmak istiyorsun Şule?" Gözleri yavaşça kolumu bulduğunda ellerini çekti. Oysaki ben Kaan'ı bu konuda oldukça zeki sanıyordum. Efe de yanımıza yaklaştığında arkamda olan arabayı göstererek "Arabanın plakasını anons etmesini istedim çünkü katili bulabiliriz. Mezarlıkta gördüğümüz araba buysa eğer, Okan'ın katili de o kişidir." dedim. Fikrim onlara pek cazip gelmemiş olsa gerek birbirlerine baktılar. Efe kollarını arkada birleştirerek "Kanka pek fena fikir değil ama birkaç çıkmaz var. Birincisi, Dünya'da bir tane gri araba yok. İkincisi ise, Dünya'daki tek gri araba bu değil. Üçüncüsü de, tek gri araba bu değil Dünya'da. Anladın mı?" dediğinde Kaan onun omzunu sıvazladı. "Birkaç sene sonra psikolog olunca yanıma gel kanka, seni bir tedavi edeyim."
İkisinin böylesine yakın anlaşması yüzümde gülücükler açtırsa da, hastanenin hoparlöründen cızırtılı bir ses yükseldiğinde onu daha net duyabilelim diye susmuştuk. "16 CFT 56 plakalı gri arabanın sahibi lütfen danışmaya gelsin." İstediğim anonsu duyunca Efe ve Kaan'ı kollarından tuttuğum gibi çekiştirerek danışmaya kadar götürdüm.
Henüz yanımızdan ayrılan polis de oradaydı. Danışmanın yakınlarında olan birkaç doktor ve hasta yakını anlam veremedikleri gözlerle bize bakıyorlardı. Elbette bir sorunun olduğunu falan sanıyorlardı, eh bir nevi haklıydılar.Gözlerim etraftaki insanların arasından sıyrılıp "Arabanın sahibi benim!" diyecek olan şahısı arıyordu. Dakikalarca bekleme taraftarı değildim. Kaan ve Efe de etrafa bakınıyordu ama nafile. O kişi gelmeyecek gibiydi. Ama ben de kolay yem sayılmazdım. Çaprazımda elindeki telsiziyle uğraşan polisi dürterek tekrardan anons etmesini istediğimde kalabalığın arasından tanıdık bir ses duydum. "16 CFT 56 plakalı arabanın sahibi benim."
Gözlerim ani bir refleksle sesin geldiği yöne döndüğünde duraksadım. Onun arabası mı vardı? Ayrıca katil o olsa bile bunu neden yapmıştı? Geriye dönüp Kaan ve Efe'ye baktığımda ikisi de en az benim kadar şaşırmıştı. Onun olamayacağını düşünen bir tarafım da vardı, tüm bu yaşadıklarımızın suçlusu olanın o olduğunuda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nemesis.
Mystery / ThrillerGizem henüz 18 yaşında gencecik bir kızdı. Küçüklüğünde ailesini kaybetmiş, liseye geçtiğinde ise ailesi yerine koyduğu dostlar edinmişti. Her günü bir öncekinden daha güzel geçiyordu ama bir gün her şey son bulacaktı ve bundan kimsenin haberi yoktu...