bir: doğum günü

1.6K 93 91
                                    

"Bizler, hassas kalpli meleklerin gölgesinde gizlenen şeytanlardık."

Zamanın kum tanesi misali aktığı ve düzenine hala daha alışmadığımız bu Dünya'nın girdaplı sularında kaybolan; ruhsuz bedenlerin hikayesine hoş geldiniz. Burada sizi mutlu edecek hiçbir duygu yok. Mucizelerin birer hayalden ibaret olduğuna inanacağınız bir çukurdasınız. Maskenizi takın ve bu Cehennem'in şeytanlarıyla birlikte keyif sürüp zehir dolu bardaklarınızdan bir yudum alın. Meleklerin nasıl öldürüldüğüne şahit olduğunuz her an ruhunuz sigara dumanı gibi bedeninizden çekilecek.

Bu korkunç ve kabusların baş gösterdiği Sessizlik Cehennem'inde hassas kalpli melekleri öldürürken bize katılın. Hayallerinizin son bulduğu, hayatın ne kadar acımasız olduğu ve sessizliğin soygununu iliklerinize kadar hissedin. Susmaya devam ettiğiniz her an bir melek daha ölür ama korkmayın. Kimse sizi onu öldürdüğünüz için suçlamaz veya cezalandırmaz. Kuralların olmadığı, kötülüklerin can bulduğu ve masumların öldürüldüğü Cehennem'e hoş geldiniz.

Ve artık hiçbir şey, eskisi gibi olmayacak...

Bir türlü susmayan Okan'ın yüzüne telefonu kapatıp yatağa bıraktım yorgun vücudumu. Sabahtan beri aynı sözcükler kafamda dolaşıyordu. "Gizem seni istasyonda bekliyor olacak, onu al ve parti alanına gel." Üç kez üst üste bu cümle ile baş başa kaldığımdan artık bilinç altıma işlemiş gibiydi.

Aynanın karşısına geçtim, son kez kendime baktım. Dalgalı saçlarım yüzümdeki solgun makyaja ahenk katarken kendimi özgüven dolu hissediyordum. Siyah polo ve düz siyah bir pantolon ile mütevazı olma çabasına giriştiğimi gözler önüne seriyordum. Kendimce hoş bir stile sahiptim ama her konuda mükemmel olduğunu düşünen sıkı dostum Okan yüzünden bu fikrimden vazgeçiyordum. Ona göre motorcu kızlar denen bir tayfaya özeniyormuşum... Ne garip!

Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdiğim gibi evdekilere veda ederek çıktım. Uzun zamandır Gizem'i görmüyordum ve bu beni üzüyordu. Gizem; benim en güzel, en iyi kalpli dostumdu. Hatta tek kız arkadaşım oydu, arkadaştan da öte kardeş gibiydi. Ancak son zamanlarda onun hal hatırını soramıyordum çünkü telefonunu açmıyordu. Bana küs de değildi bildiğim kadarıyla, hem niye küs olsundu ki?

Mahallemin aşağı tarafında bulunan kırtasiyeye doğru adımlarımı hızlandırdım. Eskiyen spor ayakkabılarım beni zor duruma düşürüyordu! Baş parmağımı sıktığından yokuş aşağı hızlıca gitmem daha çetin bir hal alıyordu.

Küçük bir çan sesi yükseldiğinde kapıyı aralayıp içeri girdim. Gizem için hediye alacaktım, sonuçta bugün onun doğum günüydü. Geçen sene ona çok güzel bir parti düzenlemiştik ve bu eğlenceyi tekrarlama kararı almıştık. Daha doğrusu Okan almıştı da sabahtan beri tekrar tekrar yüreğindeki o büyük heyecanla beni arayıp durumu anlatıyordu.
Birkaç yaramaz çocuk önümde itişip kendilerince oyun oynuyorlardı. Genelde hep bu kırtasiyeye gelirdim dostlarımın doğum günleri olduğunda. Mütevazı hediyeler ile onların yüzünde tebessüm bırakmayı seven biriydim.
Sıra sıkıntısını fırsat bilip beni konuşmaktan bezdiren, sıkı dostum Okan'ı aradım. Gizem konusunda oldukça hassas davranırdı. O da benim gibi uzun bir süre zarfında Gizem'i görmemişti, görememişti. Buluşma ayağıyla doğum gününü kutlayacaktık kendimizce. Yani, bu onun fikriydi.

Tam operatörün sesi gelecekti ki, son anda telefona yetişip beni bıkmaktan kurtaran Okan'ın sesi yankılandı kulağımda. Yalnızca onun değil, sesinden tanıdığım kadarıyla Efe de yanındaydı. Efe, bizim grubun en çocuksu üyesiydi. Onu da en az Gizem kadar çok seviyordum lakin Efe'nin yeri bende hep başkaydı.
Arkadan neşeli bir melodi takınmış şarkı söylüyordu. Efe tuhaf biriydi, biraz. Üstelik ona bırakmasını söylememize rağmen bıkmadan, gözümüzün önünde inadına çilekli süt içiyordu. Çilekli süt...
Tabii içebilir, bu saçmalık değil ama sütü içtikten sonra yaptığı davranışlar, ne bileyim... Süt sanki kafa yapmış gibi davranıyordu.

nemesis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin