üç: anılar

352 62 8
                                    

Arabaların gürültüleri eşliğinde Kaan ile birlikte eve yürüyordum. İstasyondan hep birlikte kan çanağı kesilmiş gözlerimizle ayrılmıştık. Okan ve Efe birlikte karşı tarafın metrosuna binerek evlerine gittiler. Ben ve Kaan ise yol boyunca ağzımızı bıçak açmadan ilerliyorduk. Aklımda o kadının çığlıkları yankılanıyordu. Kaan'ın da aynı düşüncede olduğunu hissediyordum.
Gizem... Gizem'i zaten aklımdan bir an olsun çıkaramıyordum ki! Ne yaşamıştı da bizden saklayacak kadar önemliydi? Uzun süredir aramalarımıza da cevap vermiyordu. Vardı bu işin içinde bir iş. Ama neydi çözmüş değildim.

"Hatırlıyor musun Şule?" dedi Kaan, allak bullak fikirlerimin arasından beni çekip çıkararak. "Efe'nin doğum gününü okulda kutladığımız zaman Gizem'in hediyesini hatırlıyor musun?" Gözlerimi kapatıp biraz düşündüm, o gün aklımda canlandı. Efe'nin doğum günü ilk kez okul gününe denk geldiğinden fazlasıyla heyecanlıydı. Hatta bir önceki gece gruba sürekli "17 oluyorum zırlayın zaa!" diye ses kayıtları atıp duruyordu. Şaşkın çocuk, ilk kez okulda hava atacağı bir anısı olacağından kendini oldukça şanslı hissediyordu.

Gözlerimi tekrar açtığımda hala yürümeye devam eden Kaan bana bakıyordu. Kafamı onaylarcasına salladığımda devam etti.
"Gruba gecenin ikisine kadar ses atmaya devam etti de, Okan sinirden ona küfretmişti. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra Efe sesli mesaj atıp ne olduğunu anlatmıştı. Meğerse odaya bir anda annesi daldığında Okan'ın küfürlü ses kaydını duymuştu da, sinirden kimseye çatamadığından Efe'nin gri donunu yırtıp kenara atmıştı. Herhalde don ortalıkta olsa gerek, eline ilk o geçmişti. Ayrıca hiç unutmuyorum Efe bir ses kaydı daha atıp Okan'a, "Bana don borçlusun Okan, hem de gri olanlardan." dediğinde gece gece gülme krizine girdiğimi hatırlıyorum."

İfadesiz yüzüne büyük bir sırıtış ekledi. "Ertesi gün moladayken kantinde Efe'nin doğum gününü kutlamıştık. Oradaki herkes elinde çikolatalı pasta tutan sana ve egosu tavan olan Efe'ye bakıyordu, çok mutluydu kerata. Bizimki mumları üfledikten sonra hepimiz ona hediyelerini verdiğimizde sıra Gizem'e gelmişti. Dikdörtgenimsi bir paketi allayıp pullamıştı. Hatırladığım kadarıyla bir not vardı."

"Her giydiğinde Okan'ı hatırla." dedim onun günbatımında elaya çalan gözlerine bakarken. Yüzümü onun gibi büyük bir sırıtış kapladı.

"Aynen, unutmamışsın. Hım, sonra Efe'nin işkillendiğini hatırlıyorum, paketi açmak istememişti. Etraftakiler diretince açmak zorunda kalmıştı. Ve sonra bum! Efe'nin elindeki hediye gri bir dondu. Herkes ona ve Gizem'e hunharca güldüğünde Efe sinirlenip senin hala elinde tuttuğun pastaya dört parmağını birden batırıp Gizem'in suratına sürmüştü. Aga be, ne güzel günlerdi..." deyip ellerini pantolonunun cebine soktu ve önündeki küçük çakıl taşına ayağıyla vurdu. Gerçekten de güzel günlerdi. Burnumu çekip olayın devamını getirdim.

"Okan bayağı sinirlenmişti değil mi? Hatta o da elini batırıp Efe'nin suratına sürdüğünde kalabalığın gülüşme sesleri kahkahaya dönüşmüştü. Tabii sen hiç durur musun? Her şeyden bir haber olan masum Şule'yi de çikolataya buladın."

"Hey! Ben sadece bir parmağımı çikolataya batırıp burnuna sürdüm. En azından senin gibi iki parmağımı krem şantiye batırıp saçında gezdirmedim. Teessüf ederim Şule." deyip kollarını birbirine kenetledi. Hadi ama! Bir kere krem şantiyi yıkasan kolay geçer ama burnumdaki çikolata acayip bir şeydi ya! Ovalasam da zar zor geçirmiştim.

Eski anılarımızdan söz ediyordu sürekli Kaan. Biraz daha iyi hissetmem için güzel ve komik şeylerden bahsediyordu. Bunu anlamıştım, Kaan her üzgün olduğumuzda ne olursa olsun ya komik şeyler anlatırdı ya da konuyu değiştirirdi. Zaten aramızda bir olayı çabucak atlatan da hep o olurdu.

nemesis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin