on üç: çetenin yeni üyesi

197 39 7
                                    

Ali... Duyduğum sesin sahibi Ali'ydi. Aylar geçmiş olmasına rağmen unutmamıştım sesini. Yine kibirli, yine güven doluydu sesi. Nereden buluyordu bu özgüveni anlamıyorum ama Okan'ın telefonunu bulması tuhafıma kaçmıştı. Sümüklü Ali, Gizem ve Okan ile aynı sınıftaydı. Aynı sınıfta olmalarına rağmen Okan herkese numarasını vermezdi. Sınıf grubunda dahi olmazdı. Gizem ve Okan'ın, Ali ile nasıl anlaştıkları hakkında pek bir bilgim yoktu ama ona sümüklü demelerinin nedeni; evinde kocaman bir sümüklü böcek beslemesiydi. Hatta bir keresinde onun fotoğrafını çekip sınıf grubuna atmıştı. Gizem de o böceğin fotoğrafını görünce bana göstermişti. Gerçekten, biraz tuhafıma kaçmıştı. Ne bileyim kedi, köpek, kuş ve balık beslersin ama sümüklü böcek besleyeni de ilk kez görüyordum.

Kaan elimde tuttuğum telefonu alıp dudaklarına yaklaştırdı.

- Numarayı nereden buldun?
- Kaan, bu ne hoş bir sürpriz! Ayrıca, sana ne?
- Soruma soruyla yanıt verme. Numarayı nereden buldun?
- Bir arkadaştan, diyelim. Şule orada mı?
- Sana ne Şule'den? Arkadaş dediğin kim?
- Soruma cevap verirsen, ben de senin soruna cevap veririm.

Kaan derin bir iç çekerek bana döndü. Beni ne yapacaktı ki bu ruh hastası? Kaan'dan gözlerimi çekip Efe'ye baktığımda kafasını iki yana salladı. Bence de, orada yokmuşum gibi konuşması daha iyi olurdu. Kaan'ın kulağına uzanıp "Ben burada yokmuşum gibi konuş." diye fısıldadığımda kabul ederek aramaya döndü.

- Şule burada yok.
- Ne kadar da üzücü. Oysaki onu çok özlemiştim.
- Bana bak embesil, Gizem'e yaptıklarından sonra Şule'ye de aynılarını yapmana izin vermeyeceğim! Anladın mı beni?!
- Oh, küçük prens, prensesini mi koruyor? Ne kadar da masum bir sevgi. Tıpkı hayallerimdeki gibi.
- Senin o rahat tavrını evirir çevirir geri iade ederim sana. Adam ol Ali. Gizem'e yaptıklarının hepsinin farkındayım. Bu yanına kalmayacak şeref yoksunu.
- Korkmam mı gerek? Ah, doğru. Korkma sırası bana geldi. Çünkü küçük Gizem'iniz aldığım bilgilere göre intihar etmiş. Tabii, beni de hapse attıracaksınız değil mi?
- Yok, hapis yanında az kalır. Seni kendi ellerimle öldüreceğim.

Karşı hattan şiddetli bir kahkaha sesi gelmişti. Telefon hoparlörde olduğundan o ses odada yankılanmıştı. Ali'nin yavaş yavaş paranoyak olduğunu düşünmeye başlamıştım. Sanki birini öldürmek, ona işkence etmek çok havalı bir şeymiş gibi utanmadan gülüyordu. Ali'yi geçtim artık, ailesi adına utanıyorum. Bu Dünya'ya başka kötü evlat gelsin istemiyorum.

- O kadar komiksin ki Kaan, kendimi tutamadım. Komedyen olmayı düşündün mü? Bence gidip başvuru formunu doldur. Az kalsın unutuyordum, Okan da ölmüş. Sıradaki kişi kim Efe mi? O süt bebesi silah sesinden korkup yerde kalp krizinden ölür. Bunun üstüne bahse girerim.

Ali'nin o küstahça sözlerinden sonra Efe'ye döndüm. Dudaklarını büzmüş öylece bakıyordu bana. Burnunu hafifçe çekip kendini toplamaya çalışıyor gibi bir havası vardı. Kaşlarını çattığı gibi Kaan'ın elinden telefonu alıp açtı ağzını yumdu gözünü. Ben Efe'nin ilk kez küfür ettiğine, hatta ilk kez bu kadar uzun bir vaziyette küfür ettiğine şahit olmuştum. Kaan ve ben ağzımız açık, gözlerimiz kocaman bakıyorduk ona. Karşı hatta Ali çıtını dahi çıkarmadan onun küfürlerine kulak asıyordu. Küfür ettiği için Efe'yi suçlayamazdım, hem ilk deneyimiydi hem de hak eden birine söylüyordu. Efe orada hala daha Ali'ye saydırırken Kaan kulağıma eğilip "İlk kez küfrediyor ama maşallah taramalı tüfek gibi." diye fısıldadığında sessizce güldüm.
Efe en sonunda rahatlamış olsa gerek "O da sana girsin!" deyip telefonu Kaan'a geri verdi. Aferin benim paşama, hak edene dersini veriyordu. Kaan kafasını sallayarak "Şu yakışıklılığının yüzü suyu hürmetine kardeşim, eyvallah." dedi ve Sümüklü Şerefsiz Mağrur Zındık Ali ile konuşmaya devam etti.

nemesis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin