2 Hafta Sonra...
"Saat 19.30 gibi annenlerle birlikte İlçe Mezarlığı'na gel Şule. Biz Okanlar ile orada bekleyeceğiz sizleri. Kaan'a da haber verdim o da annesiyle yoldaymış." Efe'nin heyecanlı konuşmasını cevapladıktan sonra telefonu kapatıp komodinin üstüne koydum. Boğazıma sardığım siyah fuları çıkarıp üstüne düşmüş birkaç saç telini temizledim. Henüz yeni silinmiş aynamın karşısına geçerek kendime baktım. Saçlar dağılmış, gözler şişmiş, burun hala kırmızı ve kendini salmış bir vücut. Tıpkı Gizem'in de dediği gibi acınası haldeydim, acınası. Ellerimdeki siyah mat fuların kokusunu içime çektim. Bu fular Gizem'e aitti. Şimdi de bu fuları onun cenaze töreni için takacaktım.
İki hafta... Koskoca iki hafta geçmişti o günden sonra. Acım hala onu raylarda gördüğüm anki kadar taze ve yürek burkucuydu. Ama bu iki hafta boyunca bir kez olsun farklı bir duygu yaşamamıştım. Üzüntü, korku ve nefret. Bu en nefret ettiğim üçlü birleşince ortaya anlam veremediğim yeni bir duygu ortaya çıkıyordu. Gizem'i bu kadar çabuk kaybetmemiz bana ağır gelmişti.
Efe'ler de kaldığımız günün sabahında belim kaskatı bir şekilde uyanmıştım. Gözlerimi kırpıştırıp etrafıma güçlükle baktığımda Kaan'ın yanımda, Efe ve Okan'ın ise çaprazımda uyukladıklarını fark etmiştim. Üstümdeki küçük battaniyeyi sıyırarak onları kaldırmış ve ağaç evden çıkmıştım. Esma teyze bahçeye yalnızca kuş sütünün eksik olduğu şahane bir sofra hazırlamıştı. Açlıktan ölmek üzereydim ve çocukları beklemeden sofraya oturmuştum. Birkaç dakika sonra onlar da yanıma gelip bana eşlik etmişlerdi.
Öğlene doğru hep birlikte Gizem'in kaldığı yurda gidip durumu anlattık. Yurdun müdiresi olanları duyduğunda çok üzülmüştü. Bizimle birlikte gelerek Gizem'in odasına gittik. Okan, Kaan ve Efe daha önce Gizem'in sade ama bir o kadar da şık odasını ilk kez görmüşlerdi. Odaya adımlarını attıkları gibi ağızlarının açık kaldığını fark etmiştim. Müdire hanım bizleri yalnız bırakarak odadan çıktığında onun ardından kapıyı kilitledik.Çalışma masasına ilerleyip kitaplarının arasında bulunan günlüğünü elime aldım. O günlüğü son sayfasına kadar bitirmek için saçmalamaya bayılırdı. Alakasız şeyler yazdığını hatırlıyordum. Günlüğün kilidinin üstünde olduğunu gördüğümde gülümsedim. Gizem her ne kadar o günlüğün içine deli saçması şeyler yazmış olsa da, benim dışımda kimsenin okumasına izin vermezdi. Kitaplarının arasına saklanmış olan mor kalem kutusunu alıp fermuarını araladım. O günlüğünün kilidini her zaman kalem kutusunda taşırdı ama nedenini o da bilmezdi. Aldığım anahtarı kilide sokarak çevirdim. Günlüğü açtıktan sonra o kısa ve saçma yazıları silinmiş, yerine daha uzun ve çirkin yazılar eklenmişti. Bunu gördüğüm gibi Gizem'in gerçekten o yazıları silmekle uğraşmasını ve yardım çığlıklarını bu pek de temiz olmayan satırlara sığdırmasının bize ileride oldukça yardımcı olacağının kanıtı olduğunu anlamıştım. Fark etmeden açık olan ağzımı hayretle kapattım. Gizem işine gelmediği sürece kılını dahi kıpırdatmazdı. Hatta aramızdaki en üşengeç kişi oydu. Beni hayrete düşüren şey onca yazdığı deli saçması yazılarını hiç üşenmeden yer açmak için silmesiydi. Gizem gerçekten zor durumdaydı ve bunu üşengeçliğini göz ardı ederek bir kez daha açıklamıştı.
Gizem'in odasını incelemeye dalmış olan "üç silahşör" masaya aniden vurmamla bu dalgınlıktan adeta sıyrılıp çıkmışlardı. Ne olduğunu sorduklarında ise "İncelemeniz sonuçlanmışsa gidelim hadi. Benim buradaki işim bitmiştir." dediğimde hepsi beni onaylayarak Gizem'den kendilerine hatıra olacak bir eşyasını almışlardı. Tabii ben çantama onun günlüğünü çoktan sıkıştırmıştım bile.
Gizem'in gardırobunun çaprazında bulunan sandalyenin üstündeki siyah fuları gözüne kestiren Efe tam onu almak için bir adım atmıştı ki, hızlı bir hareketle Efe'yi hayret içinde bırakarak o fuları da çantama atmıştım. Ağzı açık kalan Efe bana tuhaf bakışlar sergilerken Kaan ve Okan gülmeye başlamıştı. Çantamın fermuarını kapatırken mırıldanarak "Bu fular benim için çok önemli. O yüzden kimseye vermeyeceğim." dediğimde üçü de dediğimi onayladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nemesis.
Mystery / ThrillerGizem henüz 18 yaşında gencecik bir kızdı. Küçüklüğünde ailesini kaybetmiş, liseye geçtiğinde ise ailesi yerine koyduğu dostlar edinmişti. Her günü bir öncekinden daha güzel geçiyordu ama bir gün her şey son bulacaktı ve bundan kimsenin haberi yoktu...