SORGU
Villefort yemek odasının dışına çıkar çıkmaz, türdeşinin yaşamı konusunda karar verme gibi yüksek bir göreve çağrılmış ağırbaşlı bir adam izlenimi bırakmak için neşeli maskesini çıkarıp attı. Dış görünüşünün değişkenliğine, usta bir oyuncunun yapması gerektiği gibi ayna karşısında birçok kez inceleyip bulmaya çalıştığı değişik yüz ifadelerine karşın bu kez yaptığı şey kaşlarını çatmak ve yüzünü karartmak oldu. Gerçekten de babasının izlediği siyasi çizginin, kendisi tümüyle bu çizgiden uzaklaşmasaydı geleceğini başka yöne çevirebilecek olan çizginin anısı dışında Gerard de Villefort şu anda bir insanın olabileceği kadar mutluydu; kendi zenginliğinin yanı sıra, yirmi yedi yaşında, yargıçlar arasında yüksek bir konumda bulunuyordu, tutkuyla değil krallık savcı yardımcısının sevebileceği gibi aklıyla sevdiği genç ve güzel kızla evleniyordu, nişanlısı Matmazel de Saint-Meran dikkat çekici güzelliği dışında o dönemin en iyi ailelerinden birindendi; ana babası ise başka çocukları olmadığı için tüm saygınlıklarını damatları için kullanabilirlerdi, Matmazel de Saint Meran kocasına elli bin ekü tutarında bir çeyiz getiriyordu, beklentilere göre -evliliği kotaran aracıların buldukları acımasız bir sözcüktü bu- miras günün birinde yarım milyonu bulabilirdi.
Bir araya gelmiş tüm bu öğeler Villefort için göz kamaştırıcı, eksiksiz bir mutluluk oluşturuyordu, öyle ki uzun süre ruhunun penceresinden iç yaşamına baktığında güneşte lekeler görüyormuş gibi oluyordu.
Kapıda onu bekleyen polis komiserini buldu. Siyahlı adamın görünüşü onu yedi kat gökyüzünden, üstünde yürüdüğümüz yeryüzüne indirdi; daha önce söylediğimiz gibi, yüz ifadesini ayarladı ve adalet görevlisine yaklaşarak:
"işte buradayım mösyö," dedi; "mektubu okudum, bu adamı tutuklamakla iyi etmişsiniz; şimdi bana bu adamla ve komplo ile ilgili toplayabildiğiniz tüm ayrıntıları veriniz." "Komplo hakkında henüz hiçbir şey bilmiyoruz efendim; üstünde bulduğumuz tüm kağıtlar bir tomar haline getirilmiş ve mühürlenmiş olarak masanızın üstüne konmuştur. Sanığa gelince, onu ihbar eden mektupta gördüğünüz gibi adı Edmond Dantes, İskenderiye ve Smyma'yla pamuk ticareti yapan, Marsilya'da Morrel ve Oğulları Şirketi'ne ait üç direkli Firavun gemisinin ikinci kaptanı."
"Ticaret denizciliğinde çalışmadan önce askeri denizcilikte çalışmış mı?"
"Ah! hayır efendim; bu çok genç bir adam."
"Kaç yaşında?"
"On dokuz, bilemediniz yirmi yaşlarında."
O anda Villefort gibi Grande-Rue'yü izleyerek Conseils sokağının köşesine gelmiş ve onu bekliyor gibi görünen bir adam Villefort'un yanına geldi: bu Mösyö Morrel'di.
"Ah! Mösyö de Villefort!" diye seslendi yürekli adam savcı yardımcısını görünce, "sizinle karşılaştığım için çok mutluyum. Ne kadar garip, ne kadar inanılmaz bir yanlışlık yapıldığını biliyor musunuz: benim gemimin ikinci kaptanı, Edmond Dantes tutuklandı."
"Biliyorum mösyö," dedi Villefort, "onu sorgulamaya geldim."
"Ah! Mösyö," diye devam etti Mösyö Morrel, genç adama karşı dostça duygularla, "suçlanan kişiyi tanımıyorsunuz, ben onu tanıyorum: onun son derece yumuşak, son derece dürüst bir insan olduğunu biliyor musunuz, tüm ticaret denizciliğini neredeyse en iyi bilen kişi olduğunu söyleyebilirim. Ah Mösyö de Villefort! Tüm içtenliğimle ve tüm kalbimle ona kefil olabilirim."
Villefort, gördüğümüz gibi, kentin soylu kesiminden biriydi, Morrel ise halktandı; Villefort aşırı kralcıydı, Morrel'in gizli Bonapartçı olduğu kuşkusu vardı. Villefort küçümser gibi MorrePe baktı ve soğuk bir biçimde onu yanıtladı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monte Kristo Kontu
General FictionDumas klasik romanın kilometre taşlarından biri olan bu yapıtında, Doğu'ya, klasik mitolojiye ve insan psikolojisine duyduğu tutkulu ilgiyi coşkun bir anlatıda, ustalıklı diliyle harmanlıyor. "Dumas kitlelerin tutkularını paylaşmayı ve doyurmayı diğ...