ÖĞLE YEMEĞİ
Kont, anımsanacağı gibi, azla yetinen bir konuktu. Albert Paris yaşamının, ezelden beri en maddi, ama aynı zamanda en gerekli yanıyla yolcunun hoşuna gitmemesi korkusunu belirterek buna dikkati çekti.
"Sevgili kontum," dedi, "korkuya kapıldığımı görüyorsunuz, bu korku Helder sokağındaki mutfağın İspanya meydanındaki mutfak kadar hoşunuza gitmemesinden ileri geliyor. Size ne sevdiğinizi sormalı ve isteğinize göre birkaç yemek hazırlatmalıydım." "Eğer beni daha iyi tanısaydmız mösyö," diye yanıt verdi kont gülümseyerek, "benim gibi durmadan Napoli'de makarna, Milano'da polerıta,Valencia'da olla podrida, Kons-tantinopolis'te pilav, Hindistan'da karik ve Çin'de kırlangıç yuvası ile yaşayan bir yolcu için neredeyse küçük düşürücü bir özenle kafanızı yormazdımz. Benim gibi bir kozmopolit için mutfak yoktur. Her yerde her şeyi yerim, ama az yerim; bugün benim az yememe üzülüyorsunuz, oysa bugün iştahlı günümdeyim, çünkü dün sabahtan beri hiçbir şey yemedim."
"Nasıl? Dün sabahtan beri mi?" diye bağırdı konuklar; "yirmi dört saattir hiçbir şey yemediniz mi?"
"Hayır," diye yanıt verdi Monte Kristo; "Nîmes yakınlarında yoldan ayrılmak ve bilgi almak zorunda kalmıştım, bu nedenle biraz geciktim ve durmak istemedim."
"Öyleyse arabanızda mı yediniz?" diye sordu Morcerf.
"Hayır, sıkılıp kendimi eğlendirmeye cesaretim olmadığı ya da karnım acıktığı halde yemek istemediğim zamanlarda olduğu gibi uyudum."
"Uykunuza söz geçirebiliyorsunuz demek mösyö?" diye sordu Morcerf.
"Hemen hemen."
"Bunun için bir reçeteniz var mı?"
"Hiç yanılmaz."
"işte her zaman yiyecek bulamayan ve ender olarak içecek bulan biz öteki Afrikalılar için eşsiz bir şey," dedi Morrel.
"Evet," dedi Monte Kristo; "ne yazık ki benim gibi sıradışı bir yaşam süren bir adam için eşsiz olan reçetem, bir ordu için çok tehlikeli olacaktır, çünkü ona ihtiyaç duyulduğunda uyanamayacaktır."
"Bu reçetenin ne olduğunu öğrenebilir miyiz?" diye sordu Debray.
"Ah! Tanrım, evet," dedi Monte Kristo, "bunu sır gibi saklamıyorum: Bu, saflığından emin olmak için Canton'a kadar gidip aldığım kusursuz afyon ile Doğu'da, yani Dicle ile Fırat arasında yetiştirilen en iyi haşhaşın karışımıdır; bu iki madde eşit ölçüde karıştırılır ve ihtiyaç olduğu anda yutulan bir tür hap yapılır. On dakika sonra etkisini gösterir. Sayın Baron Franz d'Epinay'ye sorunuz; sanırım o bir gün bunu tatmıştı."
"Evet," dedi Morcerf, "bana bu konuda bir şeyler söylemişti ve bununla ilgili çok güzel anıları var."
"Ama," dedi gazeteci olarak çok zor inanan Beauchamp, "bu uyuşturucuyu hep yanınızda mı taşıyorsunuz?" "Her zaman," diye yanıt verdi Monte Kristo.
"Bu değerli hapları görmek istemek saygısızlık mı olur?" diye devam etti Beauchamp, yabancının açığını yakalamayı umarak.
"Hayır efendim," diye yanıt verdi kont.
Cebinden, tek bir zümrütün içine oyulmuş ve açılırken yeşilimsi renkte ve bir bezelye büyüklüğünde küçük bir topun geçmesini sağlayan altın bir cıvata ile kapanmış bir şeker kutusu çıkardı. Bu küçük topun yakıcı ve içe işleyen bir kokusu vardı; zümrütün içinde dört beş tane daha kalmıştı, kutuya bir düzine kadarı sığabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monte Kristo Kontu
General FictionDumas klasik romanın kilometre taşlarından biri olan bu yapıtında, Doğu'ya, klasik mitolojiye ve insan psikolojisine duyduğu tutkulu ilgiyi coşkun bir anlatıda, ustalıklı diliyle harmanlıyor. "Dumas kitlelerin tutkularını paylaşmayı ve doyurmayı diğ...