TOKSİKOLOJİ
Bu gerçekten de krallık savcısının ona yaptığı ziyarete karşılık verme amacıyla Madam de Villefort'un evine gelmiş olan Mösyö Monte Kristo Kontuydu ve anlaşılacağı gibi bu ad duyulunca herkes heyecana kapılmıştı.
Kontun geldiği haber verildiğinde salonda bulunan Madam de Villefort konta teşekkürlerini yinelemesi amacıyla hemen oğlunu getirtti, iki gündür durmadan bu önemli kişiden söz edildiğini duyan Edouard, annesinin dediğini yapmak için değil, meraktan ve annesine, "Ah! kötü çocuk! Ama onu affetmem gerek, o kadar akıllı ki!" dedirten şakalarından birini yapacağı bir fırsat yakalama umuduyla koşup geldi.
İlk nezaket sözlerinden sonra kont, Mösyö de Villefort'u sordu.
"Kocam adalet bakanıyla yemekte," diye yanıt verdi genç kadın; "biraz önce gitti, sizi görme zevkinden yoksun kaldığı için eminim çok üzülecek."
Salona konttan önce gelmiş ve ona yiyecekmiş gibi bakan iki ziyaretçi, hem nezaket ve hem de meraktan, uygun bir süre kaldıktan sonra ayrıldılar.
"Sırası gelmişken, kız kardeşin Valentine ne yapıyor?" dedi Madam de Villefort Edo-uard'a; "sayın konta tanıtma onuruna ermem için çağırsınlar onu."
"Bir kızınız mı var madam?" diye sordu kont, "Küçük olmalı."
"Mösyö de Villefort'un kızı," diye yanıt verdi genç kadın; "birinci evliliğinden olan bir kız, uzun boylu ve güzel bir kız."
"Ama melankolik," diye onun sözünü kesti Edouard. Şapkasına sorguç yapmak için çok güzel bir Amerikan papağanının kuyruğundan tüyler yoluyor, hayvan acıdan yaldızlı tüneğinde çığlıklar atıyordu.
Madam de Villefort, "Sessiz ol Edouard!" demekle yetindi.
"Bu küçük şaşkın hemen hemen haklı, benim birçok kez acıyla söylemiş olduğum şeyleri yineliyor; çünkü Matmazel de Villefort, onu neşelendirmek için gösterdiğimiz tüm çabalara karşın hüzünlü bir yapıya sahip ve suskun doğası çoğu zaman güzelliğinin etkisini azaltıyor. Ama bir türlü gelmek bilmedi; Edouard, gidip bakın bakalım neden gelmiyor."
, "Çünkü onu olmadığı yerde arıyorlar."
"Onu nerede arıyorlar?"
"Büyükbaba Noirtier'nin yanında."
"Orada olmadığını mı düşünüyorsunuz?"
"Hayır, hayır, hayır, hayır, orada değil," diye yanıt verdi Edouard şarkı söyler gibi.
"Ya nerede? Biliyorsanız söyleyin."
"Büyük kestane ağacının altında," diye devam etti yaramaz çocuk, annesinin çığlıklarına karşın bu tür avlara karşı çok iştahlı olan papağana canlı sinekler vererek.
Madam de Villefort çıngırağı çalmak ve oda hizmetçisine Valentine'i nerede bulacağını söylemek için elini uzatırken Valentine içeri girdi. Gerçekten de üzgün görünüyordu ve dikkatli bakıldığında kurumuş gözyaşlarının izi fark edilebilirdi.
Anlatının hızına kapılıp okuyucularımıza betimlemeden tanıttığımız Valentine on dokuz yaşında, uzun boylu, dal gibi, açık kestane rengi saçlı, lacivert gözlü, sakin yürüyüş-lü ve annesinin özelliği olan eşsiz zerafetin izlerini taşıyan bir genç kızdı; beyaz ve uzun parmaklı elleri, sedef gibi parlak boynu, mermer gibi hareli renkli yanakları ile, görünüşleri, son derece şiirsel bir yaklaşımla, kendini hayranlıkla seyreden kuğulara benzetilen güzel Ingiliz kızlarından birini andırıyordu ilk bakışta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monte Kristo Kontu
General FictionDumas klasik romanın kilometre taşlarından biri olan bu yapıtında, Doğu'ya, klasik mitolojiye ve insan psikolojisine duyduğu tutkulu ilgiyi coşkun bir anlatıda, ustalıklı diliyle harmanlıyor. "Dumas kitlelerin tutkularını paylaşmayı ve doyurmayı diğ...