18

242 7 1
                                    

LA MAZZOLATO

Monte Kristo Kontu içeri girerken, "sizden önce davranamadığını için özürlerimi kabul edin beyler," dedi, "ama daha erken saatte ziyaretinize gelerek size rahatsız etmekten korktum. Zaten bana geleceğinizi bildirmiştiniz ve ben de emrinize hazır bekledim." "Franz ve ben size binlerce teşekkür borçluyuz sayın kontum," dedi Albert; "bizi gerçekten büyük bir sıkıntıdan kurtarıyorsunuz, nazik davetiniz bize ulaştığında en düşsel arabayı bulmaya çalışıyorduk."

"Ah! beyler," dedi kont iki gencin divana oturmalarını işaret ederek, "sizi uzun süre sıkıntıda bıraktıysam bu o aptal Pastrini'nin suçu. Burada tek başıma ve kimsesiz olup komşularımla tanışma fırsatı ararken bana sıkıntınızla ilgili tek söz etmedi. Size bir yararım dokunabileceğini öğrendiğim anda, saygılarımı sunma fırsatını kaçırmamakta ne kadar aceleci davrandığımı gördünüz."

iki genç saygıyla eğildiler. Franz hâlâ söyleyecek tek söz bulamamıştı; henüz hiçbir karar verememişti ve kontta kendisini tanıdığına ilişkin bir belirti ya da tanınma isteği görmediği için de, bir sözle geçmişi anımsatmasının mı yoksa işi oluruna bırakıp geleceğin ona neler hazırladığını beklemesinin mi gerektiğini bilemiyordu. Zaten, bir gece önce locada bulunanın o olduğundan emindi, ama Colosseum'daki adamın aynı kişi olduğu konusunda kesin bir şey söyleyemiyordu; bu nedenle konta hiçbir şey açıklamadan işleri oluruna bırakmaya karar verdi. Zaten ona karşı bir üstünlüğü vardı, sırrını biliyordu, oysa tam tersine onun saklayacak hiçbir şeyi olmayan Franz'ın üstünde hiçbir bir etkisi olamazdı.

Yine de bu arada konuşmayı hep kimi kuşkuları aydınlatabilecek bir noktaya çekmeye karar verdi.

"Sayın kontum," dedi, "bize arabanızda ve Rospoli Sarayı'nın pencerelerinde yer verdiniz; şimdi de bize Popolo meydanında, İtalya'da söylendiği gibi, herhangi bir konaklama yeri nasıl bulabiliriz onu söyleyebilir misiniz?"

"Ah! doğru," dedi kont dalgın görünerek ve Morcerfe özenli bir dikkatle bakarak; "Popolo meydanında infaz gibi bir şey yok muydu?"

"Evet," diye yanıt verdi Franz, onun kendiliğinden, çekmek istediği konuya geldiğini görerek.

"Durun, durun, dün kahyama bununla ilgilenmesini söylediğimi sanıyorum; belki size bu küçük hizmeti de sağlayabilirim."

Elini çıngırağın kordonuna doğru uzattı ve üç kez çekti.

"Zamanınızı boşa harcamanın ve hizmetçilerinizin geliş gidişlerini kolaylaştırmanın yollarını hiç düşündünüz mü? Ben bu konuda bir inceleme yaptım: bir kez çaldığımda özel uşağım gelir; iki kez çalınca sofracı başım, üç kez çalınca da kahyam. Böylelikle ne bir dakika yitiririm ne de bir söz. Bakın, işte adamımız."

O zaman kırk beş, elli yaşlarında, Franz'ın, kendisini mağaraya götüren kaçakçıya ikiz gibi benzediğini düşündüğü, ama onu hiç tanımıyormuş gibi davranan bir adamın içeri girdiğini gördüler. Franz önceden anlaştıklarım anladı.

"Mösyö Bertuccio," dedi kont "size dün emrettiğim gibi, bana Popolo meydanında bir pencere bulma işiyle ilgilendiniz mi?"

"Evet, Ekselans," diye yanıt verdi kahya, "ama artık çok geçti."

"Nasıl!" dedi kont kaşlarını çatarak, "size bir yer istediğimi söylememiş miydim?" "Daha önce Prens Lobanieffin kiraladığı pencere şimdi Ekselanslarının oldu; ama bunun için ödemek zorunda kaldığım yüz..."

"İyi, iyi, Mösyö Bertuccio, düzenlemenin tüm ayrıntılarım beyefendilere anlatmanıza gerek yok; pencereyi elde etmişsiniz, gerekli olan da bu. Evin adresini arabacıya veriniz ve bizi götürmek için merdivende bekleyiniz: bu yeter, gidebilirsiniz,"

Monte Kristo KontuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin