11

134 6 0
                                    

MONTE CRİSTO ADASI

Sonunda Dantes, kimi zaman, yazgının ağırlığı üzerlerine çökmüş insanların başına gelen beklenmedik bir talihle, basit ve doğal bir yoldan amacına ulaşacak ve kimsede en küçük bir kuşku uyandırmadan adaya ayak-basacaktı.

Bunca beklediği bu gidiş için sadece bir gece daha geçmesi gerekiyordu.

Bu gece Dantes'in geçirdiği en hummalı gecelerden biri oldu. Gece boyunca tüm iyi ve kötü olasılıklar birer birer aklına geldi: gözünü kapatınca Kardinal Spada'nın duvarın üzerine parlak harflerle yazılmış mektubunu görüyordu; bir an uykuya yenik düştüğünde ise en ipe sapa gelmez düşler beyninde cirit atıyordu. Zümrütten döşeme taşları, yakuttan duvarları, elmastan sarkıtları olan mağaralara iniyordu. İnciler yeraltı sularının doğal süzgecinden geçer gibi damla damla düşüyordu.

Edmond hayran, büyülenmiş, ceplerini bu değerli taşlarla dolduruyordu; sonra dışarı çıkıyordu ve bu değerli taşlar basit çakıltaşlarına dönüşüyordu. O zaman sadece hayal meyal gördüğü bu büyülü mağaraların içine yeniden girmeye çalışıyordu, ama yol sonsuz bir burgaç gibi kıvrılıyor, giriş yine görülmez oluyordu. Ali Baba'nın göz kamaştmcı mağaralarını Arap balıkçı için açan büyülü ve gizemli sözcüğü yorgun belleğinde boşuna arıyordu. Hiçbir şeyin yararı yoktu; bir an için toprak cinlerinin elinden alma umuduna kapıldığı kayıp hazine yeniden cinlerin olmuştu.

Gün neredeyse gece kadar heyecanlı geldi; ama mantığı ile hayal gücünü destekleyerek o zamana kadar kafasında tam olarak şekillenememiş planını saptayabildi.

Akşam oldu, akşamla birlikte hareket hazırlıkları da yapıldı. Bu hazırlıklar Dantes'in huzursuzluğunu saklaması için bir yoldu. Yavaş yavaş arkadaşları üzerinde geminin sahibiymiş gibi bir etki yapmaya başlamıştı; emirleri her zaman açık, kesin ve yerine getirilmesi kolay olduğu için arkadaşları onun istediklerini sadece çabucak değil aynı zamanda zevkle yerine getiriyorlardı.

Yaşlı denizci onun dilediğince davranmasına izin veriyordu: o da Dantes'in diğer tayfalara, hattâ kendine karşı üstünlüğünü kabul etmişti. Genç adamı kendi doğal ardılı gibi görüyordu ve Edmond'u büyük bir anlaşmayla bağlamak için bir kızı olmadığına hayıflanıyordu.

Akşam saat yedide her şey hazırdı; yediyi on geçe, tam fenerin yandığı saatte fenerin hizasından geçmekteydiler.

Deniz sakindi, güneydoğudan serin bir rüzgar esiyordu; Tanrının her biri bir dünya olan fenerlerini birer birer yaktığı ma%'i gökyüzünün altında, ilerliyorlardı. Dantes herkesin yatabileceğini, kendisinin dümenin sorumluluğunu alacağım bildirdi.

Maltalı'nın —Dantes'e böyle deniyordu— böyle bir açıklama yapması yeterliydi, herkes sakin sakin yatmaya gidebilirdi.

Bu ara sıra oluyordu: yalnızlığa bir türlü kavuşamayan Dantes, zaman zaman büyük bir yalnızlık ihtiyacı duyuyordu. Oysa gecenin karanlığı, sonsuzluğun sessizliği içinde Tanrı'nın gözü önünde denizde tek başına yol alan bir geminin hem sonsuz hem şiirsel yalnızlığından daha büyük hangi yalnızlık olabilirdi?

Bu kez yalnızlık, düşünceleriyle doldu; gece, düşleriyle aydınlandı; sessizlik, yeminleriyle canlandı.

Patron uyandığında gemi tüm yelkenlerini açmış ilerliyordu: rüzgarın şişirmediği küçük bir yelken parçası bile yoktu; saatte iki buçuk fersahtan hızlı gidiliyordu.

Monte Kristo Adası ufukta büyüyordu.

Edmond geminin kumandasını sahibine geri verdi ve bu kez kendisi hamağına uzanmaya gitti; ama uykusuz geçen geceye karşın bir an bile gözünü kırpmadı.

Monte Kristo KontuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin