HAZİNE
Ertesi sabah Dantes hapishane arkadaşının odasına girdiğinde, Faria'yı sakin bir yüz ifadesiyle oturur buldu.
Hücresinin daracık penceresinden içeri sızan gün ışığının altında sol elinde, anımsadı- • ğımız gibi kullanabildiği tek elinde, ince oylumlu uzun süre kıvnk kalmış, düzeltilmeye karşı dirençli, silindir biçimini almış bir kağıt parçası tutuyordu.
Hiçbir şey söylemeden kağıdı Dantes'e gösterdi.
"Bu nedir?" diye sordu Dantes.
"iyi bakın," dedi rahip gülümseyerek.
"Tüm dikkatimle bakıyorum," dedi Dantes, "yansı yanmış, üstünde garip bir mürekkeple gotik karakterde yazılar bulunan bir kağıttan başka bir şey görmüyorum."
"Bu kağıt, dostum," dedi Faria, "sizi sınadığıma göre artık itiraf edebilirim, bu kağıt bugünden itibaren artık yansı size ait olan hazinemdir."
Dantes'in alnı soğuk soğuk terledi. Dantes bugüne kadar ve bu kadar zaman boyunca zavallı rahibe yüklenen delilik suçlamasının kaynağı olan bu hazine hakkında Faria ile konuşmaktan kaçınmıştı; içgüdüsel inceliğiyle bu duyarlı alana girmemeyi yeğlemişti; öte yandan Faria susmuştu. Dantes yaşlı adamın sessizliğini sağduyuya dönüş olarak almıştı; bugün öylesine üzücü bir krizden sonra Faria'nın ağzından çıkan bu birkaç sözcük, zihinsel bozuklukta ciddi bir depreşmeyi haber veriyordu sanki.
"Hâzineniz mi?" diye kekeledi Dantes.
Faria gülümsedi.
"Evet," dedi, "baştan başa soylu bir yüreğiniz var Edmond ve renginizin gitmesinden ve titremenizden şu anda neler hissettiğinizi anlıyorum. Hayır, sakin olun, ben deli değilim. Bu hazine var Dantes, eğer bu bana kısmet değilse sizin olacak, sizin: kimse ne beni dinlemek ne de bana inanmak istedi, çünkü benim deli olduğumu sanıyorlardı; ama siz, benim deli olmadığımı bilen siz beni dinleyin, sonra isterseniz bana inanırsınız."
"Heyhat!" diye mırıldandı Edmond kendi kendine, "işte yine kötüledi! Bir bu felaket eksikti."
Sonra yüksek sesle:
"Dostum," dedi Faria'ya, "nöbet sizi belki de yormuştur, biraz dinlenmek istemez misiniz? Yarın eğer isterseniz, öykünüzü dinleyeceğim, ama bugün sizin sağlığınızla ilgilenmek istiyorum, olur mu? Zaten," diye sözlerim sürdürdü gülümseyerek, "hazine için acelemiz mi var?"
"Çok acelemiz var hem de Edmond!" diye yanıt verdi yaşlı adam. "Yarın ya da belki yarından sonra üçüncü bir nöbetin gelip gelmeyeceğini kim bilebilir? Düşünün o zaman her şey bitmiş olacak! Evet, doğru, on ailenin serveti olabilecek, ama bana işkence eden bu adamların ellerinden kaçırdıkları bu zenginlikleri acı bir zevkle sık sık düşündüm: bu düşünce benim intikamım oluyordu ve ben hücremde esirliğimin umutsuzluğu içinde geceleri bu intikamın tadını çıkarıyordum. Ama şimdi sizi sevdiğim için herkesi affettiğime göre, şimdi sizi genç ve geleceği olan biri gibi gördüğüme göre, böyle bir açıklamanın ardından size mutluluk getirebilecek her şeyi düşündüğümde, gecikmekten ve gömülmüş bunca zenginliğe sizin kadar sahip olmayı hak eden birine bu hâzineyi verememekten korkuyorum.."
Edmond içini çekerek başını çevirdi.
"Kuşkunuzda ayak diriyorsunuz Edmond," diye sürdürdü Faria, "sözlerim sizi hiç inandıramadı mı? Görüyorum ki size kanıt gerekiyor. Öyle olsun! Hiç kimseye göstermediğim şu kağıdı okuyun."
"Yarın, dostum," dedi Edmond, yaşlı adamın deliliğine katılmayı istemeyerek, "bu konudan yann söz etmemizin uygun olacağım sanıyorum."
"Bundan ancak yann söz edeceğiz, ama bugün şu kağıdı okuyun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monte Kristo Kontu
General FictionDumas klasik romanın kilometre taşlarından biri olan bu yapıtında, Doğu'ya, klasik mitolojiye ve insan psikolojisine duyduğu tutkulu ilgiyi coşkun bir anlatıda, ustalıklı diliyle harmanlıyor. "Dumas kitlelerin tutkularını paylaşmayı ve doyurmayı diğ...