ÜÇÜNCÜ BÖLÜM.

502 35 6
                                    

Berka,  beni herkesin içinde azarladığı için kalbim çok kırılmıştı.
Sahilde herkes mayo ve bikini giyiyordu.
Kimsenin kimseye baktığıda yoktu zaten.
Ben büyümüş bir genç kız da değildim zaten.
Kimsenin dikkatini de çekmiyordum.
Ama bir gün nasıl olsa büyüyecektim.
O gün geldiğinde bu yaptıklarını tek tek yutturacaktım ona.
Görürdü o.
Yapabilir miydim acaba?
Yıllar sonra  onu görebilir miydim?
Bana yaptıklarının hesabını sorabilir miyim bilmiyorum.
Yapamazdım her halde. O bana kötü davransa bile ben ona kıyamazdımki. Çünkü mavişimin gözlerini gördüğüm anda devrelerim yanıyordu.
Onu gördüğüm zaman ben ben olmuyordum artık.
Yıllar bize ne getirecek? Bizden ne götürecek bilmiyoruz hiç birimiz.
Ben büyünceye kadar evlenecekti belkide.
Belki de birbirimizi hiç görmeyecektik.
Belki de maviş sadece çocukluk aşkım olarak kalacaktı.
Halamın yanına gelinceye kadar aklımdan öyle çok şey geçtiki.
Düşündüklerim beynimi allak bullak etmişti.
Gelip şezlongun üzerine oturduğumun  farkında bile değildim.
Bir süre sonra halamın seslenmesiyle kendime geldim.
"Buğlem, ne oldu kızım, neden titriyorsun?" dedi yanıma gelerek.
Halam bana o kadar düşkündü ki üşütüp hasta olacağımı düşünmüştü kadın.
Elini alnıma koyarak ateşime baktı.
Ateşim falan yoktu tabiki. Kırk derece sıcaklıkta üşütüp hasta olma ihtimalim sıfırdı.
Beni üşüten titreten mavişimin gözleriydi.
Bana kin dolu bakışıydı.
İnsan sokak kedisine bile sevgiyle davranıyor, sevgiyle bakıyordu.
Maviş bana kedi kadar bile değer vermiyordu anlaşılan.

İki hafta sonra annem ve babam da gelmişti yanıma.
Birklikte çok güzel bir tatil geçirmiştik.
Benim ise Berka, aklıma geldiğinde içim hep burkulmuştu.
O günden sonra da mavişi hiç görmemiştim zaten.

Yaz tatilimiz bittikten sonra tekrar şehrimize kendi evimize döndük.
Okulların açılmasına az kalmıştı.
Ben liseyi  başka bir şehirde okuyacaktım.
Türkiye'nin en iyi liselerinden birini kazanmıştım.
Birinci hedefime ulaşmak için ilk adımımı atmıştım.
Mutlaka liseyi dereceyle bitirip hukuk fakültesini kazanmak istiyordum.
Benim en büyük hayalim bir avukat olmaktı.
Annem ve babamın gurur duyacağı bir evlat olmak istiyordum.
Eve geldiğimizin ilk akşamı arkadaşımın evine davet edilmiştim.
Yakın zamanda hepimiz ayrı okullara gidecektik.
Bu yüzden beraber toplanıp eğlenecektik.
Yemekten sonra hemen odama çıkıp akşam hazılanmaya başladım.
Berkan'ın penceresine bir kere  bile bakmadan hazırlığımı bitirip odadan çıktım.
Beni gideceğim yere babam bırakacaktı.
Arkadaşlarımla evlerimiz aynı semtteydi ama babamın beni yalnız göndermeye içi el vermemişti.
Ben hazırlığımı bitirdiğimde babam eve çoktan gelmişti.
Babamın,  "Hadi kızım gidelim" demesiyle beraber evden çıktık ve arabaya doğru yürümeye başladık.
O sırada maviş ve babası da evlerine dönüyordu.
Tam yanımızdan geçerken mavişin babası babama selam verdi.
Adam gayet samimi bir şekilde gülümsemiş ve selam vermişti.
Berka, ise ne babama bakıyordu nede bana.
Ben  sadece bir kaç saniye göz ucuyla baktım mavişime.
Sonra da hemen yüzümü çevirdim.
O beni çok kırmıştı tatilde.
Benim  o kadarcıkta olsa trip atmaya hakkım vardı.
Benim böyle davranmam onun pekte umurunda değildi ya neyse.
Maviş onun babasıyla benim babamın konuşmasını yumruklarını sıkmış halde dinliyordu.
Yumruklarını öyle sıkıyordu ki parmak boğumları renk değiştirmişti.
Ah benim mavişim. Okyanus gözlü sevdam. Neden bu kadar nefret dolusun.
Seni bu hale getirecek daha neler yaşadın?
Şu an büyük olsaydım seni teselli etmek için elimden geleni yapardım.
Senin bütün detlerine derman olmak için çabalardım.
Malasef beni ciddiye alabileceğin yaşta değilim.
Babam Berkan'ın babasıyla konuşmayı bitirip arabanın yanına doğru tekrar yürümeye başladı.
Bende bir kaç dakikadır yerdeki bütün taşları ezberleyen gözlerimi direk babama çevirdim.
Sonra da hiç beklemeden ardından yürüdüm.
Babam hemen şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.
Bende babamın yanına ön koltuğa oturdum.
Kemerimi taktıktan sonra babam arabayı hareket ettirdi.
Araba Berkan'ın evinin önünden geçerken bahçede arabaya doğru bakan maviş dikkatimi çekti.
Babası eve girmişti oysa ki.
Berka, neden bizim arabaya bakıyordu.
Yoksa annemin söylediği doğrumuydu?
Berka ve babası babamdan intikam almak için mi gelmişti?
Kafamda deli sorularla arkadaşımın evine geldik.
Babam beni bırakıp hemen eve döndü.
Ben içeri girdiğimde bütün arkadaşlarımın gelmiş olduğunu gördüm.
Ben kapıdan girer girmez Can, hemen yanıma geldi.
Bu çocuğa kuyruğum demekle haksız değildim.
Benim gölgemi gördüğü an yanımda bitiyordu.
Arkadaşlarımla beraber geçirdiğim harika gecenin sonunda beni alması için babamı aramıştım.
Babam gelinceye kadar balkona çıkıp hava almaya karar vermiştim.
Arkadaşımın evi ikinci katta olduğu için rahat rahat çıkabilirdim.
Çok yüksek evleri sevmiyodum.
Yıllardır kurtulamadığım yükseklik korkum yüksek binalara çıkmamı engelliyodu.
Arkadaşımın babasının balkonda duran sandalyesine oturdum.
Başımı arkama yaslayarak gökyüzünde ki yıldızları izlemeye başladım.
Her bir yıldızın üzerinde benim şimşek gözlü sevdiceğimin yüzü vardı.
Ben kafayı yiyordum her halde.
Yada ergenliği çok ağır mı geçiriyordum?
Neden bu yaşta aşık olmuştum ben?
Neden her baktığım yerde onu görüyordum?
Artık yıldızlar bile bana yıldız gibi görünmüyordu.
Her bir yıldız gözyüzüne çıkmış mavişti.
Gözlerimi kapatıp gökyüzüne bakmayı bıraktım.
Sonra başımı kadırıp oturduğum yerden ayağa kalktım.
Balkon korkuluklarına tutunarak etrafı izlemeye başladım.
Bizim semt ve çevremiz çok sakin bir yerdi.
İnsanlar burada huzur içinde yaşardı.
Babam Berka, ve babası geldiğinde mahallenin huzuru bozulacak diye çok korkmuştu.
Ama, öyle bir şey olmamıştı.
Herkes Berkan'ın babasını ve mavişimi çok sevmişti.
Burada huzuru bozulan tek kişi bendim.
Çünkü mavişimin gözlerini gördüğüm günden beri hayatım tamamen değişmişti.
Yanlış anlamayın bu değişiklik sadece benim kalbimde ve duygularımdaydı.
Yoksa hiç bir şey olduğu yoktu.
Ben hem düşünüp hemde etrafı seyre dalmışken sokağın başında kocaman motorunun üstünde oturan mavişimi gördüm.
Mavişimi diyorum. Arada olan o kadar medafeden nasıl tanıdın derseniz?
Onu kalbime sormanız gerekiyor.
Benim gözümden önce kalbim tanıyordu şimşek bakışlı adamı.
Berka, doğruca benim bulunduğum balkona bakıyordu.
Yok canım yanlış görmüyorum.
Bas baya bana bakıyor işte.
Öyle delici bakıyordu ki sevineyim mi,
korkayım mı bilemedim?
Bende gözümü bile kırpmadan ona bakmaya başladım.
Kırpmadan diyorum. Çünkü gerçektende kırpmıyordum.
Eğer kırparsam yok olacak gibi geliyordu.
Biz  hala bakışmaya devam ederken Can, geldi yanıma.
Benim kolumdan dürtüp içeri girmemi söyledi.
Ben bir an için bakışlarımı Can'a çevirdim.
"Sen gir ben babamı bekliyorum" dedim.
Can, bana söz geçiremeyeceğini anlayınca içeri girdi.
Ben de tekrar balkon korkuluğuna yaklaştım.
Heyecanla mavişimi gördüğüm yere baktım.
Yoktu. Gitmişti işte. Yada hiç gelmişti.
Ben hayal görmüştüm.
Kalbimde bir şeyler çıtırdamıştı.
Ben hayal mi gerçek mi olduğunu bilmediğim bir olay için üzülmeye bile fırsat bulamadan babam gelmişti.
Hiç vakit kaybetmeden arkadaşlarımla vedalaşıp babamın yanına gittim.
Sonra da baba kız evimize doğru yola çıktık.
Zaten yakın olan mesafeyi kısa sürede  kat edip evimize geldik.
Ben o kadar yorgundum ki babamı beklemden hemen koşup eve girdim.
Sonra da koşarak odama çıktım.
Yatmadan önce hemen cama koştum.
Önce karşı eve baktım her zaman olduğu gibi.
Maviş odasının camından etrafı izliyodu.
Bakışları benim odamın camı hariç her yeri talan ediyordu.
O mavişlerini sadece benden esirgiyordu.
Bu durum beni çok üzmüştü.
Bir an önce gitmek istiyordum buradan.
Hayatımda önceliklerim vardı.
Önce hedeflerime ulaşmalıydım.
Tabi ki maviş bir gün benim olacaktı. Ama önce  okuyup avukat olmam hemde büyümem lazımdı.
Bir süre daha mavişi uzaktan izledim. Sonra da onun beni görmezden gelmesine daha fazla dayanamadım.
Perdeyi tutup sert bir şekilde tamamen kapattım.
Sonrasın da ne yaptı bilmiyorum.
Ben o geceden sonra hiç perdemi açmadım.
Kısa süre sonra da okullar açıldı ve ben şehirden uzaklaştım.
Gittiğim okul ülkemizim sayılı okullarından biriydi.  Bu okulu kazanmak hiçde kolay olmamıştı.
Gittiğim şehirde yatılı okuyordum.
Ailem ne kadar istesede hafta sonu tatillerinde bile bile evime gelmedim.
İlk yıl maviş hiç aklımdan çıkmadı.
Gece gündüz sınıfta derste aklımda hep o vardı.
Bu durum derslerimide etkiliyodu.
İlk senem pekte başarılı geçmemişti.
Yaz tatilinde mecburen eve dönmüştüm.
Günlerim başarısız geçen yılıma üzülerek geçiyordu.
Döndüğümde öğrendiğim başka bir şey beni daha çok üzmüştü.
Berka, semtin en güzel kızıyla neredeyse bir yıldır çıkıyormuş.
Kızın babası bu birlikteliğe karşıymış ama kızı babasını dinlemiyormuş.
Birliktelikleri hala devam ediyormuş.
Bunlar evlenir demişti annem.
Ne evlenmesi diye bağırmak istedim.
Mavişim henüz yirmi bir yaşında.
Neden bu yaşta evlensin öyle değil mi?
Onun benim büyüme mi beklemesi gerekmiyor mu?
Üzüntüm tavan yapmış kalbim param parça olmuştu.
Keşke yaz tatilini halamın yanında geçirseydim.
Yılı başarısız geçirdiğim için kendime ceza vermiştim.
Yaz boyunca ders çalışacaktım.
Berka'm aklımdan çıkmıyordu ama benim kendime gelmem gerekiyordu.
Hayatımı aptal bir ergen aşkı için harcayamazdım.
Özellikle yüzüme  nefretle bakan biri için.
Yaz tatili boyunca sürekli ders çalıştım.
Anlamadığım konuları beş defa tekrarlamam gerekse bile vaz geçmedim.
Mavişi görmemek için evden hiç çıkmadım.
Hafta sonraları sadece babamın zoruyla bir kaç saat çıktım dışarı.
Yaz tatilinin son gününde odamda hazırlık yaparken dışardan gelen gürültüler duydum. Hemen odamın penceresine koştum.
Önce perdeyi sonra da camı açtım.
Odamın camından rahat görünen Mavişin evinin önündeydi kavga.
İki genç birbirine girmişti.
Tekmeler yumruklar havada uçuyordu.
Dikkatli baktığımda kavga edenlerden birinin mavişim olduğunu gördüm.
Biraz ilerde Berka'nın motoru üstünde de sevgilisi olacak şıllık vardı.
Onların kavgasını gülerek izliyordu.
Nasıl bir kızdı bu? Sevdiği insan kavga ederken nasıl rahat rahat seyrederdi.
Benim mavişim çok güzel kavga ediyordu ama. Ben yine de çok korkuyordum.
Karşısındaki adam ondan daha iri yarıydı.
Ona bir zarar verebilirdi.
Birden kalbimde derin bir acı hissettim.
Kavgaya hala devam eden mavişime baktım tekrar.
Allahım burnundan kan geliyordu.
O korkuyla odamdan nasıl çıktım bilmiyorum.
Merdivenlerden hızla inerek çıkış kapısını açtım.
Hiç beklemeden bahçe kapısına koştum.
Ellerim o kadar titriyordu ki bahçe kapısını zorla açtım.
Sonrada koşarak gidip Berka'nın burnunu kanatan adamın üzerine atladım.
Adam ne olduğunu anlamadan saçlarına yapıştım.
Dev gibi adamın üzerinde sinek gibi kalmıştım tabi.
Adam bana çok kızmış, benden kurtulmaya çalışıyordu.
O sırada göz ucuyla mavişime baktım.
Burnu hala kanıyordu.
Aynı zamanda gözüde benim üzerimdeydi.
Adamın saçlarını bırakmıyordum ama artık gücüm kalmamıştı.
Adam bir hamlede beni yere attı.
Sert bir şekilde yere düştüğüm için belim incinmişti.
"Ah" diye bağırmıştım acıyla.
Adam beni yere fırlattıktan sonra üzerime gelmeye başladı.
Ben yerimden kıpırdamadan bakıp kalmıştım.
Adam gelip yüzüme hiç de yumuşak olmayan bir tokat attı.
Tokatı tüm gücüyle atmamıştı ama yine de etrafımda yıldızların uçuştuğunu görmüştüm.
Bir tokat daha atacaktıki Berka'dan gelen uçan tekme adamı yere yapıştırdı.
Berka'nın bakışları değişmişti.
Mavileri kararmış koyu lacivert olmuştu.
"Lan!!" diye bağırdı.
"Lan sen kimsin?  Sen ona nasıl vurursun?
Ona dokunan ellerini kırarım senin" diyerek adamın üzerine çullandı.
Adama öyle sert vuruyordu ki adam ölse umurunda olmayacaktı.
Hiç kimse onları ayırmaya çalışmıyordu.
Mavişim adamı öldürüp katil olacaktı.
Ben çocuklarıma babanız katil nasıl derdim.
Allahım bu halde bile düşündüklerime bak.
Son bir gayratle yerden kalktım.
Adamı yere yatırmış yumraklayan mavişimin kolundan tuttum hemen.
Ben olduğumu fark etmediği için elimi ittirdi.
Ama inat ettim bu sefer belinden  tuttum.
"Bırak lan beni" diyerek bakışlarını bana çevirdi.
İşte o an ben olduğumu anladı.
Bırak onu maviş öldüreceksin dedim.
"Gebersin şerefsiz" dedi hala bana bakarken.
"Öldüremezsin sen katil olamazsın.
Çocuklarımın babası  katil olamaz" dedim.
Söylediklerimden sonra Berka'nın koyu lacivert olmuş gözleri eski halini aldı.
Adamın üstünden kalkıp bana bakmaya devam etti.
Bir süre gözlerime baktıktan sonra.
"Bak küçük kız. Sen git bebeklerinle oyna.
Okulunda ip atla olurmu? Büyüklerin işlerinede  karışma bundan sonra.
Kafanda kurduğun hayal dünyasından da çık.
Benim gibi adamlar senin gibi kızlara bakmaz.
Çoluk çocuk avutacak birine benziyormuyum?"dedi.
Benim kanım orada donmuştu.
Kalbim taş kesilmişti.
Mavişim beni yaralamayı çok iyi biliyordu.
Kalbimi bir kez daha parçalara ayırmıştı.
Ben yine de ona yardım etmek istedim.
Eteğimden kopardığım bir parça kumaşla burnundaki kanı silmeye çalıştım.
Maviş buna bile izin vermemişti.
Elimdeki kumaşı almış sonra da elimi iterek kendinden uzaklaştırmıştı.
Ama, en azından kendisi silmeye devam ediyordu.
Ben hiç bir şey söylemedim. Daha doğrusu söyleyemedim.
Çünkü boğazım düğüm düğüm olmuştu.
Konuşsam hıçkıra hıçkıra ağlayacaktım.
Gözümden düşen bir kaç damla yaşa aldırmadan evime doğru adımlamaya başladım.
Belimdeki ağrı beni çok zorluyordu.
Ama, kalbimdeki acı daha büyüktü.
Yavaş adımlarla evime ilerlerken mavişime son kez dönüp baktım.
Oda benim arkamdan bakıyordu.
Bakışıda çok farklıydı sanki.
Benim baktığımı görünce hemen başını çevirdi.
Sonrada motorun yanındaki sevgilisinin yanına gidip kıza sarıldı.
Ben de hemen evime girip kapıyı kapattım.
Annem ve babama aldırmadan doğruca odama çıktım.
Yarın buradan gidecektim.
Bundan sonra yaz tatilinde bile gelmeyecektim.

Teşekkürler ❤️

Diğer hikayelerime de bakarsanız sevinirim ❤️










BENİM MAVİŞİM. #WATSSY2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin