ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM

339 20 1
                                    

"Nereye sarı ördek"dedi. Öfkeli ses tonuyla.
Berka'nın  bakışlarından öyle korkuyordum ki hiç bir şey söyleyememiştim.
"Benden kaçabileceğini mi sanıyorsun? Seni benim elimden alabilileceklerini mi sanıyorsun?"dedi bağırmaya devam ederek.
"Bırak beni. Ne istiyorsun? Ne yaptığını zannediyorsun?"dedim zorla çıkarmaya çalıştığım ses tonumla.
Çok korksamda en azından bunları söyleyebilmiştim.
Berka, söylediklerime cevap bile vermeden kolumdan tutup tekrar motora doğru sürüklemeye başladı.
Motorun yanına geldiğimizde beni tekrar kucaklayıp motorun üzerine oturttu.
Ben ondan kurtulmak için elimden geleni yapıyordum.
Güçsüz sesimle bağırıyor, var gücümle neresi denk gelirse vuruyordum.
Berka, ise beni bir türlü bırakmıyordu. Ben motorun üzerinde çırpınırken  Berka, telefonunu çıkardı.
Birini arayacaktı belliki. Kimi arayacaktı bu adam?
Ne yapmaya çalışıyordu? Öfkeden gözü dönmüş bir haldeydi. Şuan ne yaparsam yapayım onun elinden kurtulmam imkansızdı.
Bir süre sonra telefonu açıldı.
"Bana o avukatı ver"diye bağırdı.
Karşıdan aldığı cevaptan memnun olmamıştı anlaşılan.
Bu sefer daha çok bağırdı.
"Bana o avukatı ver diyorum sana"
Karşıdan aldığı cevapla biraz sakinleşti ve beklemeye başladı.
Bir süre bekledikten sonra telefondan tekrar ses gelmeye başladı.
Berka, öfkeyle, "Avukat beni iyi dinle.
Kızın benim elimde. O düğünü iptal et. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim"dedi ve telefonu kapattı.
Ben o sırada motordan
Sonra bana bakarak konuşmaya başladı.
"Artık senin yanımda olduğunu herkes biliyor sarı ördek.
Ne yapacaksın söylesene? Elimden nasıl kurtulacaksın?  Ama dur bir dakika. Kurtulmakta istemezsin değilmi? Yıllardır bana aşık değil misin? Bana yamanmak için kırk takla atmıyor muydun? Bak artık beraberiz.
Hadi beni sevdiğini söylesene. Bensiz yapamayacağını, benim için herşeyden vazgeçeceğini söylesene.
Hadi bak karşındayım sarı ördek.
Ne istesen verebilirim. Seni öpme mi ister misin mesala? Yada başka ne istersen?"
Berka'nın söyledikleri beni öyle çok üzmüştü ki. Ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilememiş tim.
Yumruklarımı sıkmıştım. Gözümden yaşlar deli gibi akıyordu.
Ama, söylediklerine daha fazla dayanamamıştım.
"Yeter!!"diye bağırdım. "Yeter bu kadar adi olma. Daha fazla gözümde küçülme. Zaten hayatımı mahvettin. Beni herkese rezil ettin. Daha fazla kendimden nefret ettirme.
Kendimden diyorum. Çünkü senin gibi birini sevdiğim için değer verdiğim için suçlu olan benim.
Sen hiç bir sevgiye layık değilsin.
Hiç kimsenin sevgisini hak etmiyorsun. Sen adi bir pisliksin. Bundan sonra seni seven bu kalbimi parçalara ayırmam gereksede inan bana yapacağım. Seni kalbimden de hayatımdan da  söküp atacağım. Benim için sadece bir yabancı olacaksın anladın mı? Değersiz bir yabancı."
"Unut sarı ördek. Beni unut zaten. Bende bunu istiyorum. Bende senden kurtulmak istiyorum. Ben sana bakar mıyım sanıyorsun?
Senin o baban varya, beni babamdan ayırmak için elinden geleni yaptı.
Onu affeder miyim sanıyorsun? O ve diğerleri yaptıklarının bedelini ödeyecekler.
Bana yaşattıklarının daha fazlasını yaşatacağım onlara. Baban bugün çok acı çekmiştir değilmi sarı ördek? Kızını kaybettiğini zannettiği için yüreği çok yanmıştır. Tıpkı benim gibi. Tıpkı benim yıllardır yaşadığım gibi. Buna bedel derler sarı ördek. Yaşattığının bedeli. Baban bedelini ödedi sayılır. Ne dersin sarı ördek? Baban sence yaptığının bedelini ödemişmidir? "
Berka'nın bu sözlerinden sonra hiç bir şey söylememiştim. Zira içindeki nefreti ne söylesem bitiremezdim.
Bunu kendisi yapmalıydı. Bu nefretten intikam duygusundan kendisi kurtulmalıydı. Yoksa hayatını mahvedecekti. Ben sessiz bir şekilde onun yapacaklarını beklemeye başladım.
Berka, bir süre sessiz bir şekilde beni izledi. Etrafımda kaç kez tur attı bilmiyorum. Dünyaya öfkeliydi mavi gözlü adam. Öfkeden mavileri koyu lacivert olmuştu. Belki de öfkesi  sadece kendineydi. Dakikalar sonra sonra yanıma gelerek motora motora binme mi söyledi.
Söylediğini yaptım ve biraz önce indiğim motora tekrar bindim.
Berka'nın biraz olsun sakinlediğini görebiliyordum. Uyuşturucu krizini atlatmıştı galiba. Elleri ve vücudu titremiyordu artık. Bu beni biraz olsun rahatlatmıştı. Berka'nın ne kendine nede başka birisine zarar vermesini istemiyordum.
Hakan'la olacak evliliğim onun yüzünden olamamıştı. Hakan, kim bilir şuan ne haldeydi?
Bu olayda en çok zararı o görmüştü.
Bekan'ın böyle bir şey yapacağı aklımın ucundan bile geçmemişti.
Hakan'a Berka'ya olan aşkımdan söz etmiştim. Ondan saklı bir şeyim olsun istememiştim.
Hakan, bu yüzden belki de beni suçlayacaktı, belki benden nefret edecekti. Ama yapacak bir şeyim yoktu. Böyle bitmesini ben istememiştim.
Berka, gelip iri cüssesiyle motora bindiğinde düşünceler aklımdan uçup gitmişti.
Şuan ondan nasıl kurtulacağımı düşünmeliydim. Kafamın içi karma karışıktı. Bir taraftan da çok üşümüş tüm. Bütün vücudum yaprak gibi titriyordu.
Berka, saniyeler içinde  motoru çalıştırdı ve uçarcasına yolda ilerlemeye başladı. Motorun rüzgarından neredeyse donmak üzereydim.
Ona belli etmek istemesem de vücudum zaten titriyordu. O sırada motor yavaşlamaya başladı. Artık daha yavaş ilerliyordu. Berka, montunun fermuarını açıp bana biraz daha yaklaşmıştı. Neden böyle yaptı bilmiyorum ama vücudunun ısısını hissetmeye başlamıştım. Biraz olsun üşümem geçmişti. Bir süre daha öylece dolandıktan sonra motorun bizim mahalleye doğru ilerlediğini fark ettim. Bir kaç dakika içinde de mahalleye geldik. Bizim evin önü ana baba günü gibiydi. Mahalleli bizim evin önünde toplanmış bekliyordu.
Berka, hiç beklemeden motoru bizim evin önüne sürdü. Sonra da motoru durdurup önce kendisi indi.
Ben ne yapacağımı şaşırmış halde kalakalmıştım. Herkes bana bakıyordu. Utanmıştım. Utancımdan yerin dibine girmiştim. Annem ve babam beni görünce koşarak yanıma geldiler. Annem bana sarılırken babam Berka'ya saldırdı. Ona defalarca yumruk attı. Berka, hiç bir şekilde babama karşılık vermedi.
Burnu ağzı kan içinde kalmıştı.
İstese babamı her şekilde yere sererdi.
Ama yaptığı sadece bana bakmak olmuştu. Ağzı burnu kan içindeyken sadece bana bakıyordu. O bakışlarda ki manayı çözememiştim. Farklıydı işte. Benim anlatabileceğim den farklı bir bakıştı.
O sırada polis otosu gelmişti mahalleye.
Polisler hemen Berka'yı alıp polis otosuna bindirdiler. Eline kelepçe takmışlardı mavişin.  Yakışmamıştı ona. Ben onun için hep güzel bir hayat düşünmüştüm. Onun için benimle geçecek güzel bir hayat düşünmüştüm. Yazık etmişti mavişim. Hem kendine hem benim aşkıma yazık etmişti. O sırada polisler yanımıza geldi ve babama beni karakola getirmesini söyledi. Sonra da hızla mahalleden ayrıldılar.
Babam öfkeden deliye dönmüştü.
Polis arabası gittikten sonra hızla benim yanıma geldi.
Babamın yüz şeklinden çok korkmuştum. Bana kızacak bağıracak diye beklerken bana tekrar sıkıca sarıldı ve ağlamaya başladı. Ben babamın ağladığını ilk kez görüyordum.
Babam her zaman soğuk kanlı olurdu.
Hep dik duruşu ve yıkılmaz bir gücü var sanırdım. Çünkü ben babamı hep öyle görürdüm.
Babamın ağlamasına dayanamamıştım.
Benim de göz yaşlarım tekrar akmaya başladı. Babama bende  sarıldım sıkıca sonrada hıçkırarak ağladım ağladım. Biz babamla hala ağlamaya devam ederken  mahalleye  bir ambulans geldi.
Ambulans doğruca Buğra Amcanın evinin önünde durdu.
Sağlık ekipleri hemen inip eve koştular.
Babam ve ben hemen ambulansa doğru yürümeye başladık.
Dakikalar sonrada Buğra Amcayı sedyenin üzerinde gördük.
Buğra Amca perişan haldeydi.
Sağlık ekipleri onu ambulansa bindirdiler. Sonra da ağlamaktan perişan halde olan eşi gelip ambulansa bindi. Ambulans siren sesleri içinde hızla mahalleden uzaklaştı.


BENİM MAVİŞİM. #WATSSY2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin