BEŞİNCİ BÖLÜM

484 33 1
                                    

Ben Berka'nın sözlerinden sonra olduğum yerde donup kalmıştım.
Ne demişti bana o geri zekalı?
Doğru mu duymuştum?
Bana kendini boşuna teşhir etme mi demişti?
Başkalarının dikkatini çekebilirsin ama benim dikkatimi çekemezsin mi demişti?
Duyduklarım rüya falan olmalıydı.
Berka, böyle bir şeyi söylememiştir değil mi?
Berka ya benim mavişime böyle sözler yakışmazdı ki.
Nasıl bu kadar kötü olabilmişti?
Benim kalbimi kırmak hiç mi umurunda değildi bu adamın?
İnsan düşmanına söylemezdi böyle sözleri.
Aptal, aptal, aptal.
Sen kendini ne zannediyorsun ha?
Sen benim sevdiğim kadar değerli sin.
Seni değerli yapan kalbimdeki yerin.
Yoksa diğer insanlardan hiç farkın olmazdı.
Bana yabancı birisi olurdun.
Seni sevdiğim için kaale alıyorum seni aptal.
Öfkeden deliye dönmüştüm.
Ama kendime gelmeliydim.
Beni bir sözüyle yıkmasına izin veremezdim.
"Neyse ne Buğlem? Kendine gel.
Sakin ol.
Onun seni üzmesine izin verme.
Sen kendini biliyorsun kızım.
Onun söyledikleri yüzünden kendine yüklenme"
Kendi kendime teselli verdikten sonra gidip yerime oturdum.
Oturduğum yerden hala dans eden
arkadaşlarıma baktım bir süre.
Hepsi de kendi halindeydi.
Hiç kimsenin derdi kimseyi ilgilendirmiyordu.
Kimse kimseyi görmüyordu.
Herkes yalnızca kendi dünyasında yaşıyordu.
Ben elime aldığım meyve suyundan bir yudum aldım.
Bardağı tekrar masaya bırakıp arkama yaslandım..
O sırada Can, geldi yanıma.
"İyimisin Buğlem? Birden rengin attı" dedi.
Can'a baktığımda gerçekten  telaşlı olduğu belliydi.
Beni gerçekten merak ediyor gibiydi.
"İyiyim Can. Endişelenme lütfen.
Sen git arkadaşlarla eğlenmene devam et.
Ben yorulduğum için oturdum" dedim.
Evet gerçekten yorulmuştum.
Berka'yı sevmek gerçekten yoruyordu beni.
Onu sevmek yoruyordu. Sevilmemek ise öldürüyordu.
Ben ne yapacaktım Allahım?
Onun her söylediklerini sineye mi çekecektim?
Çekmeyecektim tabiki. Diyeceği varsa duyacağı da olmalıydı mavişin.
Saat çoktan gece yarısı olmuştu.
Arkadaşlarımıda teker teker yolcu etmiştim.
Hekes gittikten sonra bahçemizde tek başıma kalmıştım.
Servis ve ikramlar için gelen çalışanlar bütün bahçeyi eski haline getirip gitmişlerdi.
Yapılacak bir kaç şey vardı sadece.
Onu da ben halledecektim.
Önce halletmem gereken bir şey vardı.
Hızla kendi bahçemizden çıkıp karşı evin bahçe kapısına geldim.
Hiç düşünmeden kapıyı açıp içeri girdim.
Hala Berkan'ın evinde ışıklar yanıyordu.
Uyumamışladı demek ki.
Ben öfkeyle hemen evin kapısına geldim.
Kapının ziline basarak beklemeye başladım.
Babası çıkarsa ne söyleyecektim?
O ayrı bir muammaydı.
Bir süre kapıda bekledikten sonra kapıyı tamda beklediğim kişi açtı.
Ama beklediğim şekilde bir görüntü değildi. Üst tarafı çıplak halde olan Berka sinsi şekilde gülümseyerek kapıya kolunu uzattı.
Galiba yeni duş almıştı aptal.
Su damlacıkları hala yüzünde boynun da. Sus kız sus kendine gel.
Allahım sana geliyorum. Simsiyah saçları mavilerinin uzerine dökülmüştü.
Bu görüntü benim kalbim için çok zararlıydı.
Onu o halde görünce küçük yok yok büyük çaplı bir şok geçirdim.
Allahım bu adam neydi öyle?
Sakin ol Buğlem, çıldırma dedim kendime.
Hemen gözlerimi ondan çekip yere bakmaya başladım.
"Ne var gece gece, neden evime geldin" dedi.
Ben yüzüne hala bakmıyordum.
Yine de kendimi topladım ve konuşmaya başladım.
"Yok öyle laf söyleyip gitmek.
Söyleceğini söyledin ama benim söyleyecekerimi duymadın."
"Amanda aman sarı ördeğe bak.
Bana laf söylececekmiş.
Dinliyorum seni, söylesene hadi"
"Sen varya. Ukala kendini beğenmiş bir serserisin.
Bütün dünya senin etrafında dönüyor sanıyorsun.
İnsan ancak sevildiği kadar değerlidir.
Bu dünyada seni geçekten seven biri olduğunu zannetmiyorum.
Çünkü sen hiç kimsenin sevgisini hak etmiyorsun.
Ayrıca da benim gözümde de beş para etmez bir insansın.
Senin benim gözümde tırnağım kadar bile değerin yok.
Ayrıca ben kendimi teşhir falan etmiyorum.
Özellikle sana asla.
Gördüğün gibi çok güzel bir kızım ben.
Böyle şeyler yapmaya ihtiyacım yok.
Senin egon fazla tavan yapmış be Berka.
Sana karşı içimde birazcık bile olsa duygu olursa onu yok ederim ben.
Kalbime kurşun sıkmam gerekse bile seni oradan silerim.
Sende yanımdan geçen herhangi biri olursun komşu oğlu."
Söyleceklerimi söyledikten sonra hemen evime döndüm.
Bu gece uyumam imkansızdı. Bende bahçede ki işleri halletmeye başladım.
Bir taraftan işimi yaparken bir taraftanda söyleniyordum.
Serseri maviş. Hep sen laf söyleyecek değilsin ya.
Biraz da sen  laf ye.
O kadar laf saydırmıştım ama yüzüne bakmamıştım.
Belki söylediklerimi ciddiye bile almamıştı.
Belki beni dinlememişti bile.
Yüzüne baksaydım anlardım beni dinleyip dinlemediğini.
Nasıl bakabilirdim ki?
Adam çıplak çıkmıştı karşıma.
Baştan aşağı yakışıklılık abidesiydi.
Ona bakarak hayatta konuşamazdım.

BENİM MAVİŞİM. #WATSSY2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin