Berka'nın ağzından.
Annem her sabah olduğu gibi yine çok öfkeliydi.
Babamla dün gece yine kavga etmişlerdi.
Ben kavgalarını ne kadar duymak istemesemde bu mümkün değildi.
Odam merdivenleri çıktıktan sonraki ilk odaydı.
Kapımı açtığımda salonda neler oluyor görebiliyordum.
Babam benim duymamı istemediği için sessiz konuşmaya çalışsada
annem o kadar bağırırdıki duymamak imkansızdı.
İlkokul dördüncü sınıfa başlamıştım bu sene.
Babama söz vermiştim. Büyük bir adam olacaktım.
Babama layık bir evlat olacaktım.
Annem babamı ne kadar küçümsemeye çalışsa da benim babam dünyanın en iyi babasıydı.
O sabah annem her zaman olduğu gibi beni bağırarak uyandırdı.
"Çabuk kalk. Kahvaltını yap hemen.
Sonra da okuluna git. Ben seninle zaman kaybedemem. Yapacak önemli işlerim var" dedi.
Ben korkuyla kalktım yatağımdan.
Hemen banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım ve hemen geri döndüm.
Okul kıyafetimi giyip hızla çantamı hazırladım.
Sonra da hemen mutfağa gittim.
Annem bir dilim çikolatalı ekmek sürüp tabağa bırakmıştı.
Babam erken çıkmıştı her zamanki gibi.
Gece de eve geç gelmişti zaten.
Babamın olmadığı zamanlarda benim kahvaltım bir dilim çikolatalı ekmekti sadece.
Ben yinede anneme hiç kızmıyordum.
Çok zor bir hayattan gelmişti.
Belki unutamadığı acıları vardı.
Bu yüzden yaptıklarına kırılmıyordum.
Anneme tek kızdığım şey.
Aç gözlülüğü yüzünden babamın yasa dışı işler yapan adamlarla çalışmaya zorlamasıydı.
Babam çok güçlü bir adamdı.
Çok iyi dövüşür,çok iyi silah kullanırdı.
Çocukken polis olmayı istediğini söylemişti bana.
Bu yüzden küçük yaşlarda oyuncak silahlarla babasının yaptığı oklarla hedef atma yaparmış hep.
Annem le birbirlerini severek evlendiklerini söylüyorlardı oysa.
Ama annem, babama ve bana karşı o kadar soğuktu ki.
Bazen gerçekten benim annem mi yoksa evlatlık mıyım diye sorardım kendime .
Annem çikolatalı ekmeğimi bitirmeden beni hemen evden gönderdi.
Okul yakın olmasına rağmen öğle yemeğine bile eve gelmemi istemezdi.
Bazen sabah yediğim bir dilim ekmekle okuldan gelirdim.
Babama hiç bir zaman annemin bana davranışlarını anlatmadım.
Babam bana çok düşkündü. Eğer annemin bana davranışını öğrenirse annemden ayrılırdı.
Annem babama ne kadar kötü davransada ben onların ayrılmalarını istemiyordum.
Günler hızla geçerken annemin eve ilgisizliği hat safaya ulaşmıştı.
Artık evde yemek bile yapmıyordu.
Babam la sürekli kavga ediyorlardı.
Bir gece yine kavga sırasında annemin babama söyledikleri beni alt üst etmişti.
O günden sonra annem benim için bitmişti.
"Neden seninle evlendim sanıyorsun ha?" diyordu.
"Benim le evlenmek isteyen onca adam varken neden senin gibi birini seçtim?"diyordu.
"Senin gibi pısırıkla hangi akla hizmet evlendim? Seni sevmiyorum bile.
Aptalım ben aptal.
Şimdi beni iyi dinle.
Ben seni defalarca aldattım Buğra.
Senin gibi beş para etmez biriyle ömrümü geçiremezdim" diye bağırıyordu.
Babam yumruklarını sıkmış halde onu dinlerken annem öfke kusmaya devam ediyordu.
"Senden kurtulmam çok yakındı biliyor musun?
Berka, senin oğlun çıkmasaydı senden kurtulacaktım.
Sevdiğim adam eğer Berka, benim oğlumsa senin ve onun ayaklarının altına dünyayı sererim" demişti.
"Neden Berka, senin çocuğun çıktı ha?
Neden öyle olmak zorundaydı?
Senden kurtulmama ramak kalmıştı" dedi.
Babam annemin sözlerinden sonra çıldırmıştı.
Ama öfkesini duvarı yumruklayarak kendine zarar vererek çıkardı.
Onca hakarete rağmen anneme bir tek tokat bile vurmadı.
Çünkü babam annem ne kadar ondan nefret etsede onu çok sevmişti.
Annem sarhoş haliyle babama o lafları söyledikten sonra koltuğun üzerinde sızıp kalmıştı.
Babam benim onları gördüğümü anlayınca hemen yanıma gelmişti.
Bana sıkıca sarılmıştı.
"Annen ne dediğini bilmiyor oğlum.
Söylediklerinin hepsi yalan.
Beni kızdırmak için söylüyor.
Annen senide de benide çok seviyor" demişti.
Bana teselli verirken bana ne kadar güçlü sarıldığının farkında bile değildi.
Babamın öfkesini ta yüreğimde hessedebiliyordum.
Acısını anlayabiliyordum.
Yaşım küçüktü ama annemin beni ve babamı istemediğini anlayacak kadar herşeyin farkındayım.
Sonraki günlerde böyle gecelerimiz hep devam etti.
Bir defasında annemin hakaretlerine dayanamayan babam.
Anneme ağzına geleni söylemişti.
"Ben senin için geleceğimden vaz geçtim.
Senin para hırsın yüzünden yasa dışı işlere bulaştım.
Şimdi hiç bir eksiğin yok. Bir giydiğini bir daha giymiyorsun.
Daha benden ne istiyorsun kadın?
Ben senden sadece çocuğuma iyi davranmanı istiyorum.
Ben senden çoktan vaz geçtim.
Tıpkı seninde benden vaz geçtiğin gibi.
Sadece oğluma iyi davran.
Onun için birbirimize katlanalım.
Ona kötü davrandığını görürsem sana acımam"demişti.
O zamanlar etrafımdaki arkadaşlarımın annelerine bakardım hep.
Çocukalarını okula getirir. Onları öperek iyi dersler der ve giderlerdi.
Annem beni bir defa bile bile okula getirmemişti.
Babam ise sürekli çalışıyordu.
Akşam eve yorgun ve bitkin geliyordu.
Bu yüzden beni okula bırakması benimle ilgilenmesi çok zordu.
Yine babamın geç kaldığı bir akşam annem sürekli içiyordu.
Karnım çok acıkmıştı bana yemek bile vermemişti.
Ben ne kadar annemden korksamda yanına gidip karnımın aç olduğunu söyledim.
Annem bana baktı önce sonra da beni ittirdi.
Ben yere düşmüştümki kapıdan giren babam hemen gelip beni yerden kaldırdı.
Anneme hiç bir şey söylemeden beni mutfağa götürdü.
Yanında getirdiği köfte ekmeği tabağa koyup masaya bıraktı.
Sonra da dolaptan meyve suyunu çıkarıp bardağa doldurdu.
Beni masaya oturtup kendi elleriyle yedirmeye başladı.
Babamın anneme ne kadar öfkelendiğini fark ediyordum.
Çünkü bana yemek yedirirken elleri titriyordu.
Dişlerini sıkıyor dudaklarını ısırıyordu.
Benim karnım doyduktan sonra odama gitmemi istedi.
Ben hiç itiraz etmeden odama gittim.
Bir süre sonra yine bağrış sesleri gelmeye başladı.
Babam,ilk defa o gece anneme tokat atmıştı.
Annem yine bağırıp babama her türlü hakaret etmişti.
Söyleyecekleri bittikten sonra da yalpalayarak odasına gitmişti.
Babam yumruklarını sıkmış halde salonun ortasında donup kalmıştı.
Ben odamın kapısından izlemiştim herşeyi.
Babamın o halini görünce koşup yanına gittim.
Bacağına sarılarak ağlamaya başladım.
Babam benim ağlamalarıma dayanamayıp yanıma çöktü.
"Baba lütfen gidelim bu evden.
Sen nereye gidersen oraya gelirim ben.
Lütfen baba artık bu kavgalar bitsin.
Lütfen baba.
Annemin hakaretlerinden kurtul artık."
Benim ağlamalarıma dayanamayan babam.
"Tamam oğlum" dedi.
"Tamam bak sana söz en kısa zamanda herşey değişecek.
Babana inan tamam mı?"
"İnanıyorum baba."
Babama inanıyordum.
Ama annemden de çok korkuyordum.
Benim annem neden böyleydi?
Neden beni sevmiyordu?
Neden babamı sevmiyordu?
Babamın hiç bir eksiği yoktu..
Dünyanın en yakışıklı ve en çalışkan babasıydı.
İki gün sonra babam yine erkenden işe gitti.
Annem beni de hemen evden gönderdi.
Ben evden uzaklaşamadan siyah bir araba gelip bizim kapıda durdu.
İki tane adam indi arabadan.
Ben adamlara bir süre bakmaya devam ettim.
Adamlardan bir tanesi arabanın yanında beklerken diğeri bizim eve girdi.
Ben adamın kim olduğunu merak ederek hemen geri döndüm.
Kimdi bu adam, neden bizim eve girmişti?
Hem babamda evde yoktu.
Ben arabanın yanındaki adama fark ettirmeden evin kapısına yaklaştım.
O sırada arabanın yanında bekleyen adamın telefonu çaldı.
Adam telefonu kulağına götürüp konuşmaya başladı.
Adam konuşurken arabanın yanından biraz uzaklaşmıştı.
Ben de bu fırsattan yararlanarak.
Zaten tam kapanmamış olan kapıdan içeri girdim.
Annemin benim geldiğimi fark etmemesi için olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordum.
Adam salonda ki koltukta oturmuş öfkeyle anneme bir şey söylüyordu.
Annem ise adama ağlayarak cevap veriyordu.
Babama sürekli hakaretler eden annem.
O adamın karşısında süt dökmüş kedi gibiydi.
Annem adama onu bu evden alması için yalvarıyordu.
Adam ise anneme buraya son kez geldiğini söylüyordu.
Bir daha onu görmek istemediğini söylüyordu.
Annem adamı babama söylemekle tehdit ediyordu.
Babamın ne kadar tehlikeli bir adam olduğu söylüyordu yanindaki adama.
Adam öfeyle ayağa kalkıp anneme sert bir tokat atmıştı.
Sonra da kolundan tutarak yere fırlatmıştı.
Annem düştüğü yerde ağlarken ben merdivenin yanında donmuş halde onları izliyordum.
Yukarı odama çıkmak istiyordum ama hem o adamdan hemde annemden korkuyordum.
Adam annemin düştüğü yere giderek anneme tekrar vurdu ve saçından tutarak tekrar yere fırlattı.
Annem in ağzı burnu kan revan içinde kalmıştı.
O sırada kapıdan babam girdi içeriye.
Annemin yerde kanlar içinde yattığını gören babam silahını çıkarıp adama doğruttu.
Sonra da hiç beklemeden adama ateş etti.
Babam ateş etti ama vurulan adam değildi.
Üstelik yere de düşmemişti.
Vurulan biri vardı ama o adam değil annemdi.
Annem adamı kurtarmak için kendini kurşunun önüne atmıştı.
Bunu yaparken beni bir an bile düşünmemişti.
Evli bir kadınla ilişki kuran bir şerefsiz yüzünden kendini ölüme atmıştı.
Ben orada donup kalmıştım.
O kadar korkmuştumki korkudan titiriyordum.
Ellerimi yüzüme kapatıp kendimi saklamaya çalışıyordum.
Ama çektiğim acıyı ve korkuyu anlatmaya kelimeler yetmez di.
Ben hala yüzümü saklayıp ağlamaya devam ederken ne kadar zaman geçti farkında bile değildim. Gözlerimi hala açamamıştım. Eve bir sürü insan doluşmuştu ama ben hala odama çıkan medivenin altında sinmiş durumdaydım.
Polis ve ambulans aynı anda gelmişti.
Ben sadece duyduklarımdan anlayabiliyordum neler olduğunu.
Önce anneme kalp masaj yapmalarını söylemişlerdi.
Bir süre sonra. Hastanın kalbi atmaya başladı. Hemen ambulansa alalım dediler.
Sonra da onu alıp gittiler.
Polisin, "Buğra Yıldırım. Kasten adam öldürmeye teşebbüsten tutuklusunuz
demesiyle gözlerim faştaşı gibi açıldı.
Benim babam annemi öldürmek istememişti.
Benim babam o kadar hakaret etmesine rağmen anneme kıyamamış ve yanında ki adama ateş etmişti.
Neden baba? Neden yaptın söylesene?
Neden o adam ve o kadın için hayatımızı harcadın?
Keşke yapmasaydın babacığım.
Keşke o adama ateş etmeseydin.
Keşke beni alıp buralardan uzaklaşsaydın.
Ben zaten annesiz kalmıştım, bir de babasız kalmamış olurdum.
Polisler babamın eline kelepçeyi takıp götürürlerken hemen önlerine atladım.
"Babamı bırakın onun bir suçu yok" diye bağırdım.
Babamın bacaklarına sarılıp, " "Bırakma beni baba. Ne olur beni bu dünyada yalnız başıma bırakma"dedim.
Başımı kaldırıp babama baktığımda donmuş bir şekilde karşıya bakıyordu.
Bana hiç bir şey söylemiyordu.
Bir süre donmuş halde karşıya baktıktan sonra gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
Başını polis komiserine çevirip,
"Lütfen oğlumu devlet yurduna götürürmüsünüz?" dedi.
Ben şaşkın bakışlarımı hemen polise çevirdim.
Adam olumlu anlamda başını salladı.
Sonra da babamı benden söküp aldılar.
Babamı alıp benim dünyamı yıktılar.
Ben evimizin ortasında yığılıp kalmıştım.
Bu kadar acıyı küçük bedenim kaldıramamıştı.
O polis beni önce hastaneye götürmüştü.
Tedavi ettirdikten sonra da yetiştirme yurduna götürüp bırakmıştı.
Benim için hayat orada bitmişti.
Babamı elleri kelepçeli kötürdükleri yerde ben ruhumu teslim etmiştim.
Sadece henüz on yaşında güçsüz, çelimsiz, hiç bir işe yaramayan bedenim kalmıştı bu dünyada.
Babama düşkünlüğüm kelimelerle anlatılmazdı.
Onu sadece baba olarak değil, onu annem gibi, kardeşim gibi, dostum gibi seviyordum.
Benim babam benim nefesimdi.
Babamı aldıklarında benim nefesimi de kesmişlerdi.
Babamsız bir hayat benim için ölümden beterdi.
Yetiştirme yurdunda günlerim başlamıştı artık.
Artık babamı göremiyordum.
Sesini duyamıyordum.
Aylar sonra onu son çıktığı mahkemede gördüm.
Babam mahkemeden önce son kez beni görmek istediğini söylemişti.
Sadece on dakika izin vermişlerdi bize.
Babamla yaşadığımız on yıla karşılık sadece on dakika.
Bizim Babam la vedalaşmamıza on dakika yetermi zannediyorlardı?
Bizim bitmeyecek hasretimize on dakika ne kadar ilaç olabilirdi?
Ben boş bir oda da beklerken babam elleri kelepçeli olarak girdi odaya.
Polisler bizi yalnız bırakıp dışarı çıktılar.
Babam önce kapının yanında öylece baktı.
Sonra da hızla geldi ve bana sıkıca sarıldı.
Bu sarılmadan sonra anladım ki bu gerçekten bir vedaydı.
Babam bir kaç dakika sadece bana sarıldı. Benim saçlarımı kokladı.
Sonra, "Berka" dedi gözlerime bakarak.
"Bugün mahkemenin son günü. Hakim seni de dinledikten sonra karar verecek.
Annen bize ne yapmış olursa olsun.
Adı temiz kalmalı.
O senin annen benim de karım.
Bu yüzden ben suçumu kabul ettim.
Anneni silahımı temizlerken yanlışlıkla vurdum.
Bunu söyleyeceksin oğlum.
Beni affet böyle olsun istemezdim.
Seni bu dünyada tek başına bırakmak istemezdim.
Seni dünyadaki her şeyden daha çok seviyorum oğlum.
Lütfen bana verdiğin sözü tut.
İyi bir insan ol"
"Tamam baba" dedim sadece.
İtiraz etmedim. Böyle yapma baba demedim.
Ama, babama çok kızdım.
Beni de alıp annemden uzaklaşmadığı için çok kızdım.
Beni yalnız bıraktığı için babama çok kızdım.
Kendini ve beni düşünmeden annemin adını temizlemek için hayatından vaz geçmesine çok kızdım.
Beraber evden ayrılsaydık böyle olmayacaktı.
Annem ve o adamı evde görmeyecektik.
Kendimize yeni bir hayat kuracaktık.
Olmadı işte. Hayatımız bir kaç saniye içinde mahvoldu.
Sadece bir kaç saniye içinde babamı benden aldılar.Mahkemede babamın istediklerini söyledim.
Babamı kurtaracak çok iyi avukatlar tutulmuştu ama babam suçunu kabul ettiği için bir şey yapamamışlardı.
Babamın aleyhinde konuşan avukat ise babamı yerden yere vurmuştu.
Babama o kadar ağır ithamlarda bulunmuştu ki adamdan ölesiye nefret etmiştim.
Yüzünü nefret ettiğim insanlar sıralamasında üçüncü sıraya yazmıştım.
Birinci sırada annem vardı.
Annem beni doğuran kadın.
Evli ve çocuğu olduğu halde başka adamlarla babamı aldatan kadın.
Şimdi yaşıyormu yaşamıyormu bilmediğim kadın.
İkinci sırada o adam vardı.
Bizim evimize gelip babamın hapse düşmesine sebep olan o adam.
Ve avukat Harun Ateş.
Bir gün mutlaka karşılaşacaktık.
Onlar birgün bana hesap vereceklerdi.
Babama da hiç bir zaman eskisi gibi davranmayacaktım.
Ona olan sevgimi sadece içimde tutacaktım.
Babam mahkemede yirmi yıl ceza almıştı.
Babamı kurtarmaya gelen avukatlar itiraz etmiş temmize bile bile gitmişlerdi.
Ama sonuç değişmemişti.
Ben o gündeden sonra yetiştirme yurdunda yaşamaya devam ettim.
Aylar sonra babamın patronu beni ziyarete geldi.
Adam yetiştirme yurduna yüklüce para bağışlamıştı.
Oradaki sorumlulara benimle özel olarak ilgilenmelerini söylemişti.
Bana da, "İlk ve son kez seni ziyarete geldim" demişti.
"Baban eğer hapisten sağsalim çıkarsa seninle yeni bir hayat kuracağını söyledi.
Ben kimseye yapmadadığımı yaptım ve babanın kararını kabul ettim.
Baban hapisten çıkıncaya kadar sana uzaktan göz kulak olacağım.
Bunu babana borçluyum.
Yıllarca bana ihanet etmeden çalışan sayılı adamlarımdan biriydi.
Baban yirmi yıl aldı ama büyük ihtimal daha erken çıkar.
Ayrıca annenle ilgili bir haber alamdım.
Öldümü yaşıyormu bilinmiyor?"
Adam bana daha çok şeyler anlatıyordu ama ben çocuk aklımla anca bu kadarını anlayabilmiştim.Benim düşündüğüm sadece babamdı.
Beni yıkan ondan ayrılmaktı.
Ben yıllarca o yetiştirme yurdunda kaldım.
Yıllarca içimdeki öfkemi etrafıma yansıttım.
Beni zaptetmek onlar için çok zor olmuştu.
Benim gibi acı dolu terkedilen çocuk çoktu orada.
Düzgün bir insan olmak için çabalayanda vardı.
Benim gibi hayattan nefret edenlerde vardı.
Ben ikince guruptandım.On üç yaşıma girdikten sonra defalarca yurttan kaçmıştım.
Onlar da beni defalarca bulup tekrar yurda getirmişlerdi.
Böylece on koca yıl geçti.Teşekkürler ❤️
Diğer hikayelerime de bakarsanız sevinirim ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM MAVİŞİM. #WATSSY2022
General FictionMavi gözlü adamı ilk gördüğü andan itibaren sadece onunla evlenmek için her şeyi göze alan Buğlem'in hikayesi. Buğlem ve Berka Şimşek gözlü adam.