"Bırak onu lan" diye bağırdım.
Sonrada hızla gidip kızı tutan veleti ittirip hiç beklemeden onu kendi kucağıma aldım.
Hızlı adımlarla otele götürüp ailesinin kaldığı odaya bıraktım.
Annesi, "Buğlem ne oldu sana" diye bağırınca sarı ördeğin adının Buğlem, olduğunu öğrenmiştim.
Buğlem, adı gibi buğulu bakışlı güzel çocuk.
Benim hayatımı mahveden adamın biricik kızı. Evlerinin prensesi. Ben annesine bakarken.
Annesine gerekli açıklamayı bizim sarı ördek yapmıştı.
O avukatın kızını odaya bıraktıktan sonra tam gidiyordum ki annesi beni durdurdu. "Kızımı getirdiğin için teşekkür ederim" dedi.
Bende başımı salladıktan sonra odadan ayrıldım.
O günden sonra ne o avukat nede ailesi dışarda görünmedi.
Bir hafta sonra otelin eğlence mekanında eğlenmeye gitmiştim.
Yanımda ise yine Uludağ da tanıdığım kızlardan biri vardı.
O gece avukat ailesi ve diğer aileler de oraya gelmişti.
Herkes masalarda oturmuş yemek yiyorlardı.
Yemek faslından sonra canlı müzik eşliğinde herkes dans pistine çıktı.
Yanımdaki kızın ısrarıyla bizde dans etmeye başladık.
Bana kene gibi yapışan kızlardan nefret ediyordum.
Bu kız tamda onlardan biriydi. Uludağ'a geldiğimden beri kene gibi yapışmış peşimi bırakmıyordu.
Biz dans ederken avukat ve karısıda dansa çıkmıştı.
Sonra yanındaki diğer arkadaşları.
Herkes pistte dans ederken gözüme bizim sarı ördek takıldı.
Oda yanında oturan çocukla beraber dansa çıkmıştı.
Buğlem, o çocukla dans ederken istemsiz bir şekilde yumruklarımı sıkmıştım.
Bu kıza her baktığımda neden böyle oluyordum acaba?
Bu küçücük kız benim bütün dengemi neden alt üst ediyordu?
Ben öfkeyle Buğlem'e ve yanındaki lavuğa bakarken kızın yüzünün buruşturduğunu gördüm.
Yanında ki arkadaşı ona yardım etmeye çalışırken hemen dansı bırakıp kızın yanına gittim.
Onu o lavuğun elinden alıp anne babasının oturduğu masaya bıraktım.
Sonra da yanımdaki kızı beklemeden mekandan ayrıldım.
Sonra ki günlerde ise Uludağ dan ayrılıp tekrar şehre döndüm.
Babamla beraber tamirhanede çalışmaya devam ettim.
Aynı zamanda kızlarla takılmayada devam ediyordum tabiki.
Akşam eve gittiğimizde de kendi odama çıkıyor yalnız başıma kalıyordum. Babam la mecbur kalmadıkça konuşmuyor hatta yanında bile oturmuyordum..
Bu günlerde odamın perdesini de kapatmıyordum artık.
Karşışda ise tek bir manzara vardı.
Avukatın küçük kızı.
Sarı ördeğin odasının her yerini net olarak görüyordum.
Onun ders çalıştığını, arkadaşlarıyla telefonda konuştuğunu, odada amaçsız dalandığını. Her şeyi büyük pencereden görüyordum.
Onu görmeye çalışmıyordum ama bir şekilde gözüm onun odasına takılıyordu.Aylar sonra yaz tatilinde babamın izin vermemesine rağmen mahalleden bir kaç arkadaşlarla tatile gittik.
Günlerce gezip eğlendikten sonra son gün deniz kenarına yüzmeye gitmeye karar verdik.
Saatlerce denizde yüzdükten sonra dinlenmek için şezlonga doğru yürüme başladım.
O sırada üzerinde ki kırmızı bikinisiyle kumların üzerine düşen sarı ördeği gördüm.
Bu kızın burada ne işi vardı.
Hep karşıma çıkmak zorndamıydı bu kız?
Yada ben onun gittiği yere gitmek zorundamıydım?
Ben kısa bir süre düşüncelere dalmışken,
Bizim sakar bücür hala kumların üzerindeydi.
Deniz kızı mıydı bu kız?
Yada küçük bir melek mi?
Buğlem şaşkın bir şekilde etrafına bakarken, yardım etmek bahanesiyle etrafını çeviren erkekleri görünce çıldırmıştım. Hiç beklemeden onun yanına gittim.
Sesimin yüksek çıktığının farkına bile varmadan ona bağırıp, üzerine yanımdaki kızdan aldığım havluyu attım.
Sonra da yanından ayrıldım.
O günden sonra sarı ördeği yıllarca bir kez bile görmedim.
Ben ise günlerimi babama acı çektirmeye adadım.
Bu yıllar içinde semtin bütün kızlarıyla günümü gün ettim.
Hiç kimse benim umurumda bile değildi.
Bu yıllar içinde ne o avukata nede diğerlerine nefretim biraz olsun azalmamıştı.
İçimde kor ateşler vardı hala.
Beni yakıp kavuruyordu.
Nefret ve intikam duygusu tüm hücrelerimi ele geçirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM MAVİŞİM. #WATSSY2022
Ficção GeralMavi gözlü adamı ilk gördüğü andan itibaren sadece onunla evlenmek için her şeyi göze alan Buğlem'in hikayesi. Buğlem ve Berka Şimşek gözlü adam.