O gün o evde yaşadıklarımı günler geçse de unutamamıştım.
Her gece rüyalarımda Berka'nın o kararmış ve bana nefretle bakan gözlerini görüyordum.
O gözler karanlık bir kuyu gibi beni içine çekiyor nefes almamı bile engelleliyordu.
Her sabah kan ter içinde uyanıyor saatlerce kendime gelemiyordum.
Bu adam nasıl bu hale gelmişti?
Kendine ne yapmıştı böyle?
Dağılmış bitmiş perişan bir haldeydi.
Yaralı bir aslan gibi etrafa saldırıyor ama en çok kendine zarar veriyordu.
O gün beni çok korkutsada yine de onun için üzülüyordum.
Buğra Amca, içinde çok üzülüyordum.
Oğlunun bu hali bu kadar acı çekmesi yaşlı adamı çok üzmüş olmalıydı.
Berka, yolunu kaybetmiş karanlığın içinde ışık arayan bir zavallı ya dönüşmüştü.
Ona yardım edecek kimse yoktu.
Ancak kendi kurtulabilirdi bu karanlıktan. İçindeki nefreti anca kendi bitirebilir di.Günler hızla geçmiş düğün gününe bir hafta kalmıştı.
Hiç geçmesini istemesemde günlerin hızına yetişememiştim
Düğün hazırlıkları neredeyse tamamdı.
Bana bir tek gelinlik işi kalmıştı.
Bize de Ebru ile beraber gelinliği alıp o işide halletmiştik.
Sade ve şık bir tasarım seçmiştim.
Hayalimdeki gelinlik değildi tabiki.
Ama, damat da hayalimdeki damat değildi.
Evlendiğim adam benim sevdiğim adam değildi .
Benim sevdiğim adam benden nefret ediyordu.
Beni düşmanı olarak görüyordu.Hakan, düğün sonrası planlamaları da yapmıştı.
Düğünden sonra iki hafta sürecek bir balayına çıkacaktık.
Bu yüzden işlerimi toparlamam lazımdı.
Son günlerde büroda daha çok çalışıyor, dava dosyalarını bitirmeye çalışıyordum.
Biz balayına gittiğimizde girilecek davalara babam girecekti.
Bu yüzden bir kaç gündür oda benimle büroya geliyordu.
Düğün günü yaklaştıkça ben kendimi daha kötü hissediyordum.
Evlenmek falan istemiyordum ben.
Bu evliliğe hazır değildim.
Neden ani karar vermiştim ki? Neden kendimi bu cendereye atmıştım?
Çok pişmandım ama verdiğim karardan dönemiyordum.
Hakan'ı... O iyi insanı üzmek istemiyordum.
Bu yüzden ses çıkarmıyordum. Daha doğrusu çıkaramıyordum.
Bir hafta daha geçmiş düğün günü gelmişti.
Annem sabah erkenden odama gelmiş beni uyandırmıştı.
Gece sabaha kadar yatağımda dönüp durmuştum. Bir türlü uyku tutmamıştı. Annemin odaya geldiğinde yenice uykuya dalmıştım.
Bu yüzden uyanmam biraz zor olmuştu.
Annem in öpücükleriyle uyandıktan sonra hemen duşa girdim.
Duşumu alıp saçımı kuruttuktan sonra kısa bir kahvaltı yaptım.
Bu arada da annem ve babam mutsuz olduğumu fark etmesin diye sürekli güler yüzlü olamaya çalışıyordum.
Benim yüzümden onlarında üzülmesini istemiyordum.
Bir süre sonra kuaför gelmişti.
Ben evde hazırlanmak istediğim için kuaför eve gelmişti.
Hiç zaman kaybetmeden gelinliği giyip aynanın karşısına oturdum.
Kuaför hemen saçımı ve makyajımı yapmaya başladı.
Saatler içinde tüm hazırlıklar bitmişti. Kuaför bir tane çalışanı yanımda bırakıp evden ayrılmıştı.
Ben ise aynanın karşısında dikilmiş kendime bakıyordum.
Aynadaki yansımama bakarak kendi kendime konuşuyordum.
"Ne yapıyorsun Buğlem?"dedim kendi kendime.
" Ne yapıyorsun? Aklın başında mı?
Bu işin sonu ne olacak hiç düşündün mü?"
Düşünmemiştim. Hiç düşünmeden karar vemiştim. Öfkeme yenik düşmüştüm. Kendimi ve ailemi mutsuz bir geleceğe benimle beraber sürüklemiştim.
Neden? Neden böyle yapmıştım.
Aptallığım yüzünden kendimi ömür boyu mutsuzluğa mahkum etmiştim.Düğüne dakikalar kalmıştı.
Herkes düğün yapılacak otelde bizi bekliyordu.
Ben hazırlandığım odamda Hakan-ı beklerken kalbimdeki acının tarifi yoktu.
Kalbim yara almış kanıyor ama kimse görmüyordu.
Kanayan yarayı görmeyenlerden biride bendim.
Kendimi o kadar şartlamıştımki Hakan la evlenmeye.
Kalbim acından ölse bile vazgeçemiyordum.
Ben düşünceler içindeyken odamın kapısı çalmıştı.
Sonra kapı yavaş bir şekilde açıldı.
Ben başımı kapıya çevirdim.
Hakan, gelmişti. Şu hayatta sevilmeyi en çok hak eden adam. Hakan, bana doğru gelirken ben kaçacak bir yer arıyordum.
Böyle yaptığım için kendimden ve beni yoran kalbimden nefret ediyordum.
Hakan, yanıma geldiğinde tüm vücudum titriyordu.
Kendimi ayakta zor tutuyordum.
Heyecan falan değildi yaşadığım.
Besbelli vücudumun kalbime isyanıydı.
Kendimi sakinleştirmeye çalışarak zorlasa olsa Hakan'a gülümsedim.
Hakan, yanıma yaklaşarak hayranlıkla bana bakmaya başladı.
Bakışlarında ki sevgiyi hissedebiliyor dum. Hakan'ın sevgisi saf ve tertemizdi.
Ben ise bu sevgiye karşılık vermeyen bir aptaldım. Hakan, " Çok güzelsin Buğlem."dedi gözlerime bakarak.
Sonrada elimden tutup konuşmaya devam etti.
"Hayatımda gördüğüm en güzel kızsın hayatım. Seni karşıma çıkaran Allah'a hep şükrediyorum."
Ben sadece bakıyordum. Bana sevdiğini söyleyen adama. Öylece duygusuzca bakıyordum.
"Hakan, bir süre daha bana baktıktan sonra, "Herkes bizi bekliyor Buğlem, gidelim mi"dedi.
Ben başımı olumlu anlamda salladıktan sonra Hakan, kolunu uzattı.
Hakan'ın uzattığı koluna girerek yavaş adımlarla odadan çıktık.
Annem ve babam bizden önce düğünün yapılacağı otele gitmişlerdi.
Bizde evden çıkıp arabaya bindik.
Hakan, romantik bir müzik açıp bana gülümsedi.
Sonra da arabayı çalıştırdı.
Yavaş bir şekilde mahalle de ilerlerken bizi tanıyan herkes gülümseyerek el sallıyor mutluluklar diliyordu. Hakan'ın mutluluğuna diyecek yoktu.
Yüzü hep gülüyordu. Bana bakan gözleri ise ışıl ışıldı. Sokağın sonuna geldiğimizde arabanın önünde aniden duran bir motor Hakan'ın sert bir şekilde firen yapmasına sebep oldu.
Başımı kaldırıp motordaki adama baktığımda üzerinde baştan aşağı siyah motorcu kıyafeti, başındada kask olduğunu gördüm.
Adam bizim arabanın önünde durmuş nedense yolu açmıyordu.
Öylece bize bakıyordu.
Hakan, bir kaç defa kornaya bassada adam bir türlü önümüzden çekilmiyordu.
Adam bir süre daha bize baktıktan sonra motordan indi.
Sonra da motordan inip arabaya doğru gelmeye başladı. Hakan ve ben ne olduğunu anlayamadan adam arabanın kapısını açtı. Sonra da Hakan'ı sürükleyerek arabadan indirdi.
Hakan, adama karşı koymaya çalışsa da adamın hakkından gelememişti. Adam cebinden çıkardığı silahı Hakan'ın başına dayadı ve onu iterek yere fırlattı. Ben arabanın içinde ne yapacağımı şaşırmış bir halde baka kalmıştım. Kimdi bu adam, bizden ne istiyordu?
Ben hala o adam ve Hakan'a bakarken Hakan, ayağa kalkıp adamı ittirip kendini korumaya başladı.
Hakan'ın ona vurması ile elindeki silah yere düşen adam ayağa kalkıp Hakan'a arka arka arkaya yumruk vurmaya başladı.
Hakan'ın ağzı yüzü kan revan içinde kalmıştı. Artık kendini savunacak hali kalmamıştı.
Hakan, orda kendinden geçmiş halde yatarken adam bakışlarını bu sefer bana çevirdi.
Mahallede herkes olanları uzaktan seyrediyordu.
Çok insanda yoktu zaten. Bütün komşularımız tanıdıklarımız çoktan düğün yapılacak otele gitmişti.
Ben hızla arabanın kapılarını kilitledim. Kilitledim kilitlemesine ama pek bir fayda etmemişti.
Adam saniyeler içinde kapıyı açtı.
Sonra da benim kolumdan tutarak sert bir şekilde arabadan indirdi.
Benim gelinliğe takılıp düşmeme aldırmadan sürüklemeye devam etti.
Motorun yanına geldiğimizde beni kaldırıp motorun üzerine oturttu.
Ben o arada hala bağırıp kurtulmaya çalışıyordum. Adamın yüzünü göremiyordum çünkü hala kask başındaydı. Beni öyle sıkı tutuyorduki elinden kurtulamam imkansızdı.
Ne kadar mücadele etsem de o adamdan kurtuladım. Sonunda mücadeleyi kaybeden bendim. Adam hızla motora binip çalıştırdı. Sonra da mahalleden uzaklaştı. Üzerimde gelinliğimle nereye gittiğimi bilmeden şehrin içinde dolanıyorduk.
"Bırak beni lütfen. Sen kimsin? Ben sana ne yaptım?"diyerek ağlamaya bağırmaya devam ettim.
Koskoca şehrin ortasında sadece bir kaç dakika içinde kim olduğu belli olmayan biri tarafından kaçırılmıştım. Hakan, kanlar içinde baygın halde kalmıştı.
Bir süre sonra şehir merkezinden uzaklaştık.
Şehrin biraz dışına çıktığımızda motor sarsılmaya başladı.
Beni kaçıran adam titriyor motora hakim olamıyordu.
Ben zaten perişan haldeydim.
Bir süre daha motor yolda zikzaklar çizerek ilerledi.
Sonra aniden yavaşlayarak yolun kenarına durdu.
Adam titrer bir halde motorun ayakta durmasını sağladıktan sonra motordan indi.
Sonrada kendini yere attı.
Üzerindeki kıyafeti parçalamaya bağırıp çağırma başladı.
Ben hala motorun üzerinde yerde çırpınan adamı izliyordum.
Başındaki kask hala duruyordu.
Bu yüzden kim olduğunu hala göremiyordum. Adam çırpınmaya devam ederken ben kendime gelip motordan indim.
Sonra da geldiğimiz yöne doğru koşmaya başladım.
Tam bir kaç adım atmıştımki.
"Dur orda"diye bağıran bir ses olduğum yerde çakılıp kalmama sebep oldu.
Çakılıp kalmama sebep adamın bağırmasından çok tanıdık gelen sesiydi.
Ben orada durup başımı hızla çevirdim.
Gördüğüm kişi aklımı kaçırmama neden olabilirdi.
Karşımda duran oydu. Berka, yani maviş. Benim kalbimin hem sahibi hem düşmanı olan adam.
Başındaki kaskı çıkarmış perişan halde bana bakıyordu.
Benim ise aklım başımdan gitmişti.
Bu olanların gerçek olduğuna inanmıyordum.
Ne yapmaya çalışıyordu bu adam?
Kendini ne zannediyordu?
Berkan'ın bakışları öyle korkutucuydu ki ne yapacağımı bilememiş tim.
Hala olduğum yerde durup bana öfkeyle bakan Berka'ya bakıyordum.
Ona bir şey söylemeye korkuyordum.
Şuan kriz geçiriyordu ve ne yapacağı belli olmazdı.
Berka, bir süre bana baktıktan sonra sarsak adımlarla üzerime doğru gelmeye başladı.
Benim ayaklarım yere yapışmış gibiydi. Bir türlü hareket edemiyordum.
Berka, yanıma geldikten sonra sert bir şekilde kolumdan tutup beni kendine doğru çekti.
"Nereye sarı ördek?"dedi.Berka:
Evlenecek ti sarı ördek. Benim en büyük düşmanlarımdan birinin kızı.
Benim yaralı kalbimin tutsak olduğu sevdam. Kara yazım. Kara sevdam.
Kalbimde yara. Unutmaya çalışıp unutamadığım baş belam.
Kalbim buna dayanamıyor du.
Onun evlenmesine başka adama gitmesine dayanamıyordum.
Neden o olmak zorundaydı?
Neden bu hayatta en sevdiğim insan benim en büyük düşmanlarım dan birinin kızı olmak zorundaydı?
Neden hayat bu kötülüğü bana yapıyordu?
Neden ben bu kadar nefret dolu bir insan olmuştum?
Benim hayatım neden bu kadar kötüydü? Hayatı kendime ben mi zehir ediyordum yoksa?
Kabul edemiyordum. Bana yapılanları. Yaşadıklarımı bir türlü kabul edemiyordum. Deli gibi aşıktım sarı ördeğe.
Ama, bunu bile kabul edemiyordum.
Ne onu sevdiğimi kabul edebiliyordum. Nede onsuz olmayı.
Onun bana bağımlı olmasını istiyordum. Tıpkı arsız kalbimin ona bağımlı olduğu gibi.
Düğün günü geldiğinde öfkeden delirmek üzereydim. Onu başka bir adamın kollarında görmek, başka bir adamın kadını olduğunu düşünmek benim için ölümden beterdi.
Odamın penceresinden karşı evde olanları izliyordum.
Sabahtan beri kabıma sığmıyordum.
Kafamın içinde delice düşünceler kol geziyordu.
Ben kafamda dolanan zehirli düşüncelerle başa çıkmaya çalışırken birde onu gelinlik içinde görmüştüm.
Gökten inmiş melek gibi güzel ve saftı.
Gelinlik bir kıza bu kadar mı çok yakışırdı? Çok güzel olmuştu sevdam.
Rüya gibiydi. Gerçek olmayacak bir rüya gibi. Odasının perdesi açıktı.
Özellikle açılmıştı sanki. Beni çıldırtmak, delirmek için açılmıştı.
Onu gelinlikler içinde görünce nefesim kesilmiş donup kalmıştım.
Benim sarı ördeğim. Benim. Benimdi o. Buğlem kimseye yar olamazdı. Bana olmuyorsa hiç kimseye de olamazdı.
Öfkeyle odamdan fırladım. Babam ve o kadın ortalıkta görünmüyordu. Büyük ihtimal onlarda Buğlem'in düğününe gitmişlerdi.
Evden çıktığımda Buğlem'in evleneceği adam onu almaya gelmişti bile.
Koşarak garaja gittim. Motorum hala aynı yerde duruyordu. Babam ona gözü gibi bakmıştı.
Ben hemen motorcu kıyafeti mi giyip kaskı mı taktım. Sonra da motoru çalıştırıp önce garajdan sonrada zaten açık olan bahçe kapısından çıktım.
Sokağın sonundaki dönemeçte gelecek olan gelin arabasını beklemeye başladım.
Neredeyse yarım saat bekledikten sonra nihayet araba görünmüştü.
Onlar dönemece girmeden motoru çalıştırıp arabanın önüne çıktım.
Motoru farkeden lavuk hemen durdu.
Bende hızla motordan indim.
Sonra da arabaya gidip o lavuğu arabadan sürükleyerek indirdim.
Sonra da bütün öfkemi ondan çıkarırcasına ona vurmaya başladım.
Adam bana karşı koymaya çalışınca hemen silahımı çıkarıp alnına dayadım.
Lavuk hala vazgeçmiyordu. Benimle mücadele etmeye devam ediyordu.
Ne yaparsa yapsın elimden kurtulamamıştı. Onun kendinden geçtiğinden emin olduktan sonra hala arabada duran sarı ördeği sürükleyerek arabadan indirdim.
Sonra da motora bindirip oradan uzaklaştım.
Sarı ördek çok bağırmış çok yalvarmıştı. Kurtulmak için çok çabalamıştı. Benim elimden kurtulması imkansızdı. Ne yaparsa yapsın o adamla evlenmesine asla izin vermeyecektim. Şuan benim kollarımdaydı Buğlem. Benim yanımdaydı. Kimseye ait değildi. O bana mahkumdu. Belki benim olmayacaktı ama kimsenin de olmayacaktı.
Sarı saçları kaskın üzerine doğru uçuşuyordu.
Duvağın altından fırlamış benim olduğunu haykırırcasına bana doğru savruluyordu. O sırada ellerim ve tüm vücudum titremeye başladı.
Yine kriz geçirecektim. Zamanı mıydı şimdi? Neden şimdi olmak zorundaydı? Saniyeler sonra motoru hakimiyetini kaybetmeye başladım.
Bir an önce durmalıydım. Yoksa kollarımdaki kadınıma zarar verecektim. Zorla da olsa motoru durdurdum. O sırada krizin şiddeti daha da artmıştı.
Artık tamamen kontrolü kaybetmiştim.
En son hatırladığım yere düştüğümdü.
Bir kaç dakika sonra kendime gelmeye başlamıştım. Başımı kaldırıp baktığımda sarı ördek motorun üzerinde yoktu. Zorla da olsa yerden kalkıp etrafıma baktım.
Sarı ördek benden kaçmaya çalışıyordu.
Benden uzaklaşmaya çalışırken,
"Dur orda"diye bağırdım.
Sarı ördek olduğu yerde kala kalmıştı.
Başını çevirip bana baktığında yaşadığı şok yüzünden okunuyordu.
Ben hiç beklemeden üzerine doğru yürümeye başladım. Tam olarak kendime gelememiştim. Hala adımlarım sarsaktı.
Zorla da olsa yanına gelip korkulu gözlerle bana bakan sarı ördeğin kolundan tutup kendime çektim.
"Nereye sarı ördek?"dedim.Teşekkürler❤️
Diğer hikayelerime de bakarsanız sevinirim❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM MAVİŞİM. #WATSSY2022
General FictionMavi gözlü adamı ilk gördüğü andan itibaren sadece onunla evlenmek için her şeyi göze alan Buğlem'in hikayesi. Buğlem ve Berka Şimşek gözlü adam.