ONBEŞİNCİ BÖLÜM

285 19 1
                                    

Buğlem,

Davanın üzerinden haftalar geçmesine rağmen hala tehdit almaya devam ediyordum.
Bu adamlar benden ne istiyorlardı?
Nasıl bir belaya bulaştıysam bir türlü kurtulamamıştım.
Bütün bunların yanı sıra içimde sürekli takip edildiğime dair bir his vardı.
Beni izleyenin Berka, olduğunu  düşünüyor biraz olsun rahatlıyordum.
Belki bana öyle geliyordu bilmiyorum ama yine de bu durum bana güven veriyordu.
Motoruyla Oğuz'a  çarptığı o günden beri onu görmemiştim ama sanki hep yakınımda gibiydi.
Son günlerde davalar çok yoğundu.
Sürekli adliye ve ofis arasında mekik dokuyordum.
Bu kadar yoğun çalışırken arkadaşlarımdan aldığım buluşma davetlerinin çoğunu kabul edemiyordum.
Dün üniversiteden bir arkadaşım beni doğum günü partisine davet etmişti.
Her ne kadar gitmek istemesem de arkadaşımın ısrarı yüzünden evet demek zorunda kalmıştım.
Bugün ofisten biraz erken çıkmıştım. Önce alış veriş yaptım ve hemen eve geldim.
Biraz dinlendikten sonra üzerimi değiştirip doğum günü partisi için evden ayrıldım.
Nedense bu gece içimde kötü bir his vardı.
Sanki yüzlerce çift göz tarafından takip ediliyordum.
Aldığım tehditler beni paranoyak yapmıştı.
Arkadaşımın evine geldiğimde kalabalık bir insan selinin içindeydim.
Bu kız oldum olası gösteriş yapmayı çok seviyordu.
Her zamanki gibi doğum günü partisini abartmış evini panayır yerine çevirmişti.
Herkes çok gürültülü çalan müzik eşliğinde dans edip eğleniyordu.
Arkadaşım gelip bana hoşgeldin dedikten sonra kendini tekrar dansa kaptırdı.
Ben bulduğum boş bir koltuğa oturup elime meyve suyumu aldım.
Herkes çıldırmış gibi dans ediyor bağırarak şarkı söylüyorlardı.
Bir süre sonra partinin şatafatına uygun büyük bir pasta geldi.
Arkadaşım mumları üfleyip pastasını kestikten sonra eğlence kaldığı yerden devam etti.
Ben ise tekrar yerime gidip oturdum.
Partideki sayısız erkekten dans teklifi alsamda dans etmek falan istemiyordum.
Gecenin ilerlemiş saatlerine rağmen hala partideydim.  Defalarca kalkmak istesem de arkadaşım tarafından durdurulmuştum. Saatler birbirini kovalarken elime kimin tarafından verildiğini pek çözemediğim bir içecek geldi.
O kadar bunalmış ve boğazım kurumuştu ki içeceği hızla içip bardağı sehpaya bıraktım.
Bir kaç dakika sonrada başım dönmeye midem bulanmaya başladı.
Gözlerimi kapatıp bir süre öylece bekledim. Hala aynı durum devam ediyordu. Neden böyle oldum anlamamıştım.
Zaman geçtikçe kendimi daha kötü hissediyordum.
Yerimden kalkıp lavoboya doğru yürümeye başladım. Etrafımda dans eden insanlara sanki buharlanmış bir gözlüğün camından bakarmış  gibi bakıyordum.
Zar zor lavaboya gelip elimi yüzümü yıkadım. Git gide kötü oluyordum.
Neden böyle oldum bilmiyordum?
Oysa geldiğimde oldukça iyiydim.
Lavabodan döndükten sonra ayakta duracak halim yoktu artık.
Bir an önce buradan çıkıp evime gitmek istiyordum.
Zar zor çıkış kapısına doğru yürüdüm.
Etrafımda ki insanları neredeyse göremiyordum.
El yordamıyla çıkış kapısına ulaşıp kapıyı açtım.
Dışarı çıkıp sarsak adımlarla bahçe kapısına geldim.
Bahçe kapısını açmam dakikalarımı almıştı.
Artık nefes alıp vermem  bile zorlaşmaya başlamıştı.
Arabamın yanına neredeyse sürünerek geldim. Çantamdan anahtarı çıkarmaya çalışırken birden baş dönmem daha da şiddetlendi.
Hızla yere eğildim ve içimde ne varsa oraya kustum.
Doğrulduğumda ise elim ayağım boşalmıştı.
Kapıyı açmaya çalışırken gözlerim görmemeye başladı.
Ve bir anda yere yığıldım.

Berka:
Ben arkadaşımın evinde oturmuş her zaman yaptığım gibi Buğlem'i düşünüyordum. Küçük velet kalbime nasıl bir kök saldıysa onu düşünmediğim bir saniyem bile yoktu.
Günlerdir onu uzaktan izliyordum.
Başına bir şey   gelecek korkusu kanımı donduruyordu.
Neden böyle oldum bilmiyordum?
Ben aşkın bu derece acı vereceğini tahmin bile etmemiştim.
Buğlem'in bana olan aşkını hep küçümsemiştim. Bir insanın başka birini bu derece sevebileceğine hiç inanmıyordum.
Ama yanılmıştım. Hemde çok yanılmıştım. Aşk insanı gerçekten çok değiştiriyormuş. Bunu  artık anlamıştım. Onun aşkıyla bende yanıyordum. Onun sevdası iliklerime kadar işlemişti.
Gözüm hiç bir şey görmüyordu.
Günlerdir aklımda hep Buğlem vardı.
Gözleri saçları bana bakan buğulu gözleri. Bu kız beni çıldırtıyordu.
Sanki aşk  gözümü kör etmişti.
Gururum nefretim bütün düşüncelerim birbirine karışmış kafamın içi allak bullaktı.
Arkadaşımın verdiği bir bardak sıcak çayı yudumlarken derin düşünceler içinde boğuluyordum.
Hayatım bir çıkmazın içindeydi.
Aşkımmı galip gelecek yoksa nefretim mi bilemiyordum.
Hiç bir şey artık benim kontrolümde değildi.
O sırada çalan telefon dikkatimi dağıtmıştı.
Biraz önceki düşüncelerimin verdiği öfkeyle telefonu cebimden çıkardım. Arayanın kim olduğuna baktığımda Buğlem'in nasıl olduğunu öğrenmek için gönderdiğim arkadaşım Sefo  olduğunu gördüm.
Sefo'nun söylediklerini duyduğumda ise  kanım çekilmişti.
Aklım başımdan gitmiş deliye dönmüştüm.
Koltukta  uzanan arkadaşıma hemen polisi aramasını söyleyerek evden fırladım.
Motoruma atlayıp uçarcasına ilerlemeye başladım.
Buğlem'in benim sarı ördeğimin başı dertdeydi. Sefo'ya onları takip etmesini elinden kaçırmamasını söylemiştim.
Kimdi bu adamlar? Benim kadınımdan ne istiyorlardı?   Motoru öyle hızlı kullanıyordum ki geçtiğim yollardaki tozlar arkamda sisli bir duman oluşturmuştu.
Sefo, adamların Buğlem'i şehir dışına götürdüklerini söylemişti.
Ben Sefo'nun söylediklerini polislere de haber vermiştim.
Sefo, ise hala adamları takip etmeye devam ediyordu.
Bende onlara yetişmek için var gücümle gaza yükleniyordum.
Dakikalar sonra bir dağ başına gelmiştim.
Biraz ilerisinde uçurum vardı.
Buğlem'in arabası uçurumdan  düşmeye çok yakındı. Arabaya yaklaşamıyorduk. Adamların Buğlem'e bir şey yapacaklarından çok korkuyordum.
Bir süre uzaktan takip etmeye devam ettik ama içim içime sığmıyordu.
Sarı ördeğim ne haldeydi?
Ne yapmışlardı ona? Kimdi bu aşalık adamlar?
Biz uzaktan izlemeye devam ederken arabadan iki adam indi.
Adamlar arabadan indikten sonra arabanın kapılarını kapattılar.
Sonra da arabanın arkasına geçip uçuruma doğru itmeye başladılar.
Adamların gayesi anlaşılmıştı. Buğlem'i öldürmek istiyorlardı.
Sefo'ya burda beklemesini ve adamlardan herhangi biri kaçarsa onu takip etmesini ve kimin adamı olduğunu öğrenmesini söyledim.
Sonra da ok gibi saklandığım yerden fırladım. Hızla adamlara doğru koşmaya başladım. Adamlar arabayı uçuruma itmeye devam ettikleri için henüz beni farketmemişlerdi.
Araba iyice uçuruma yaklaşmıştı.
Daha fazla zaman kaybedemezdim.
Hemen şimdi bir şeyler yapmam gerekiyordu.
Bende adamlara bağırdım.
"Napıyorsunuz lan siz?"dedim öfkeyle.
Benim sesimi duyan adamlar arabayı bırakıp bana baktılar.
Ben hiç beklemeden adamlardan birinin üzerine yürüyüp suratına yumruğu geçirdim. Adam yere yığılırken diğer adam hemen  silahını çıkardı.
Ben can havliyle kendimi arabanın ön tarafına attım.
Bu arada yere düşen adamda ayağa kalkıp diğer adamın yanına gitti.
İkisi beraber arabayı tekrar itmeye başladılar.
Ben arabayı iten adamlara karşı koyabilmek için arabanın ilerlemesini engellemeye çalıştım.
Onları durdurmak çok zordu. İki adamda çam yarması gibi iriydi.
Çok çabalıyordum. Bütün gücümü kullanıyordum. Gücüm tükenmek üzereydi ama pes edemezdim.
Buğlem'in uçurumdan düşmesine izin veremezdim. Onu kaybetmeye dayanamazdım. Derken polis arabalarının  sirenleri çalmaya başladı. Adamlar polislerin geldiğini görünce arabayı bırakıp kaçmaya başladılar.
Onların peşinden gidemezdim çünkü Buğlem'in arabası neredeyse uçurumdan düşmek üzereydi.
Sefo, nasıl olsa peşini bırakmazdı.
Benim şuan sadece Buğlem'i kurtarmam lazımdı.
Polis aracının bir tanesi kaçan adamların peşinden giderken diğer araçtaki polisler bana yardım etmek için gelmişti.
Uçuruma sadece bir kaç metre vardı ve arabayı bıraksam Buğlem'i tamamen kaybedecektim.
Ben buna dayanamazdım.
Asla, onu kaybetmeye dayanamazdım.
Var gücümle arabayı tutarken arabanın vitesi  boşta olduğu için ilerlemeye devam ediyordu.
O sırada şans eseri tekerlek bir taşa takılmış ve araba durmuştu.
Taşın tekere takılması çok iyi olmuştu yoksa polisler yanımıza gelene kadar dayanamayacaktım.
Polislerden iki tanesi koşarak yanıma gelmişti.
Arabanın bütün tekerleklerine taş koyan polis hemen arabanın kapısını açtı ve el firenini çekti.
Diğer polis ise Buğlem'in olduğu arka koltuğa yöneldi.
Ben ise Buğlem'in durumundan çok korkuyordum.
O yaşıyor muydu acaba?
Yoksa onu kaybetmiş miydim?   Çok korkuyordum.  Onu kaybetmekten deli gibi korkuyordum. Ben nefes bile almadan beklerken polis memuru,
"Kız nefes alıyor. Sadece bayılmış"dedi.
Benim için bu sözü duymak dünyaya yeniden gelmiş gibi mutluluk verici olmuştu.
Sanki benimde nefesim geri gelmişti.
Bende arabanın diğer kapısını açarak Buğlem'e baktım.
Sarı ördeğimin rengi solmuş dudakları bembeyazdı.
Arabanın arka koltuğunda perişan halde yatıyordu.
Üzerinde ince bir elbise vardı.
Saat gecenin ikisi olmuştu ve baya serindi. Hemen ceketimi çıkarıp kadınımın üzerini örttüm.
Sonra da arabaya onun yanına oturdum. Buğlem'i kollarıma aldım.
Başını göğsüme yaslayarak saçlarının güzel kokusunu defalarca kokladım.
Aşkım, kadınım, biricik sevgilim.
Çok korktum Buğlem. Seni kaybetmekten çok korktum.
Nefesim kesildi inan bana.
Seni nasıl sevdiğimi bir bilsen.
sarı ördeğim.
Seninle sonumuz ne olacak be güzelim?
Söyle sevdam. Bizim sonumuz ne olacak?
Ben arabada Buğlem'e sarılmış beklerken polislerin çağırdığı ambulans geldi.
Buğlem'i sedye ile götürmek isteseler de buna izin vermedim.
Arabadan inip  onu kucağıma aldım.
Sonra da ambulansa doğru hızla yürüdüm.
Ambulanstaki sedyeye yatırıp bende yanına oturdum.
Ambulans hızla ilerlerken bende sarı ördeğime bakıyordum.
Sağlık görevlileri ilk müdahalelerini yaparken kalbim deli gibi atıyordu.
Ona bir şey olacak korkusu beni deli ediyordu.
Hastaneye geldiğimizde Buğlem'i acil müdahale odasına aldılar.
Ben dışarda onu bekliyor ve şimdiye kadar hiç yapmadığım şey yapıyordum.
Ben hayatım boyunca hiç dua etmemiştim.
Ama şimdi ellerimi açıp dua ediyordum.
Buğlem'in iyileşmesi için Allah'a yalvarıyordum.
Neredeyse bir saat sonra doktor yanıma gelip durumunun iyi olduğunu söylemişti.
O zaman derin bir oh çekmiştim.
Yüreğimin üzerinden bin ton yük kalkmıştı.
Saatler sonra Buğlem'in arabası da uçurumun kenarından getirilmişti. Hastanenin otoparkına bırakılan arabanın anahtarını bana bırakmışlardı.
Aramızdaki yakınlık derecesini soran polislere Buğlem'in nişanlım olduğunu söylemiştim.
Bu yüzden Buğlem'in yanında kalabiliyordum.
Yalanda olsa içimden öyle gelmişti.
Onun benim nişanlım olması hayallerin ötesinde bir şeydi belki.
Benim karanlık dünyama giremeyecek kadar temizdi Buğlem.
Ben onun sevgisine layık bir adam değildim.
Çok hatalar yapmıştım.
Çok kirlenmiştim. Yaşadığım hayat berbattı. Onun gibi bir kıza uygun bir hayatım yoktu.

BENİM MAVİŞİM. #WATSSY2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin