Eylül ayı gelip okullar açıldığında benim için yoğun bir çalışma başlamıştı.
Babam ve annem sürekli derslerime önem vermemi söyledikleri için başımı derslerden kaldıramıyordum.
Orta son olduğum için tabi ki daha çok çalışmalıydım.
İyi bir lise kazanıp babam gibi avukat olmak istiyordum.
Mavişi mi yine görüyordum tabi ki.
Karşı karşı odalarda birbirimize bakışıp duruyorduk.
Daha doğrusu ben ona bakıyordum.
O hep kendi aleminde yaşıyordu.
Ben umurunda falan değildim.
Yine de perdelerimiz hep açıktı.
Ne o ne de ben perdelerimizi kapatmıyorduk.
Ben derslerime bile yatağımda çalışıyordum.
Her başımı kaldırdığımda hep onu görüyordum karşımda.
İlk gün benimle göz göze geldikten sonra bir daha başını kaldırıp bizim eve hiç bakmadı.
Mavi, gözlerinin hep çok hüzünlü olduğunu o bana bakmasa da hissediyordum.
İçinde taşıdığı büyük acıları vardı mavişimin. Bu belliydi ama benim yapabileceğim bir şey yoktu şimdilik.
Ben çocuktum hala. Ne ona yardım edebilirdim. Ne de o beni ciddiye alırdı.
Çok isterdim derdini dinlemek.
Onu teselli etmeye çalışmak.
Ama olmuyordu işte.
Aylar sonra baba oğul semtimizde çok seviliyorlardı artık.
Sanki kırk yıldır burada yaşıyor gibilerdi.
Belki de geçmişte bu semtte yaşıyorlardı biz bunu bilmiyorduk.
Biz buraya taşınalı on dört yıl olmuştu.
Annemin ailesi buraya yakın bir mahallede yaşıyorlardı.
Annem onların tek çocuğu olduğu için ondan uzak kalmak istememişlerdi.
Annem evlendiği yıl bana hamile kalınca anneannem anneme yardımcı olabilmek için annemin yakınında olmak istemiş.
Annem tek kızları olduğu için üstüne titriyolarmış zaten.
Bu yüzden bizim mahalleye taşınmışlar.
Annem iç mimardı aslında, ama ben doğunca çalışmayı bırakmıştı.
Babam benim bakıcıyla büyümemi istememiş.
Bütün bunları annem anlatmıştı.
Çok zor bir bebek olduğum için annem beni büyütürken çok zorlanmış. Bu yüzden başka çocuk yapmaya da cesaret bırakmamışım kadın da.
Anneannemle ikisi beraber büyütmüşler beni.
Böylece hayatımdaki iki mükemmel kadınla bu yaşlara gelmiştim.
Yarı yıl tatili başlayınca arkadaşlarla beraber tatile gitmeye karar vermiştik.
Karar verdik derken ailelerimizle beraber gidecektik tabi ki.
Aslında ben hiç bir yere gitmek falan istemiyordum.
Evden ayrılmak hiç istemiyorum
Mavişi mi görememek beni çok üzerdi.
Onu her akşam odanın penceresinden izlemek benim için paha biçilemez bir şeydi.
Çocuğunu merak eden nasıl ve ne halde olduğunu bilmek isteyen bir anne gibi olmuştum.
O ise bana baksa bile gördüğü tek şey on üç yaşında bir velet olacaktı.
Neden dünyaya gelmek için bu kadar geç kaldım ki şimdi onun yaşında olsam yanında bir tane bile kız olamazdı. Ben buna asla izin vermezdim.
Mavişimin babasıyla her gün okula giderken karşılaşıyorduk.
Adam her defasında bana gülümsüyor, ama hiç konuşmuyordu.
Belki de babamdan çekinmişti bilmiyorum.
Ama Mavişi min kopyası gözleriyle bana çok güzel bakıyordu.
Samimi içten sanki kendi evledına bakar gibi sevgi dolu bakıyordu.
Böyle bir adam nasıl katil olmuştu aklım bir türlü almıyordu.
Ne kadar gitmek istememse de o tatile gidecektik.
Arkadaşlarım çok istemişlerdi bu tatili. Ailelerini zar zor ikna etmişlerdi. Onları yarı yolda bırakamazdım.
Herkesin tek istediği Uludağa gidip kayak yapmaktı. Kış aylarında yapılabilecek en güzel tatil buydu her halde.
Hazırlıklar bittikten sonra herkes kendi arabasıyla yola çıktı.
Yorucu bir o kadar da sıkıcı bir yolculuktan sonra,
Uludağ kayak merkezine geldik hep beraber.
Bizimle beraber dört arkadaşımın ailesi de vardı.
Arkadaşlarımın aileleri babamın ve annemin de arkadaşlarıydı.
Herkes odalarına yerleşip o günü dinlenerek geçirdi.
Ertesi gün arkadaşlarımızla kayak yapmayı öğrenecektik.
Arkadaşım Yeliz'in ablası kayak hocasıydı.
Bu bir haftalık süre içinde bize kayak yapmayı öğretecekti.
Hepimiz kayak takımlarımızı alarak Esra Ablanın yanına doğru yürümeye başladık.
Aramızda ki tek erkek olan Can, bizimle beraber gelmek istemese de bizim ısrarlarımıza dayanamadı.
Can, Yeliz, Ceyda, Asu ve ben okulda hep beraber takılıyorduk.
Can, hep beni sevdiğini büyüdüğümüz zaman evleneceğimizi söylüyordu.
Her defasında benden dirsek yesede azar işitse de sürekli papağan gibi aynı şeyleri söylüyordu.
Onun ailesi de benim ailemde buna dünden razıydı. Bir an önce büyüselerde evlenseler diye gözümüze bakıyorlardı sanki.
Bu işin şakası ama gerçekten bu duruma sıcak bakıyorlardı.
Neyse Esra Ablanın yanına geldiğimizde herkes sıraya dizildi okuldan alışkanlıktı sıraya dizilmek galiba.
Esra Abla, hepimize teker teker gösterecekti kaymayı.
İlk gün her birimiz Esra ablanın eşliğinde tek kayacaktık.
Can, kaymayı kendini idare edecek kadar biliyordu.
Onun için Esra Abla, Can'ın da bizimle kayabileceğini söyledi.
İlk önce Yeliz'le başladılar.
Benim henüz cesaretim yoktu.
Bu yüzden en son ben kaymak istediğimi söyledim.
Herkes tek tek sırayla kaymışlardı.
En son sıra bana geldiğinde Esra Abla, yanıma gelerek sakin olmamı ve korkacak bir şey olmadığını söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM MAVİŞİM. #WATSSY2022
General FictionMavi gözlü adamı ilk gördüğü andan itibaren sadece onunla evlenmek için her şeyi göze alan Buğlem'in hikayesi. Buğlem ve Berka Şimşek gözlü adam.