1. Bölüm

29K 959 391
                                    

Sürç-i lisan ettiysek affola.


"Her insan kaybeder ama sevmeyen vazgeçer. Bil ki aşk; kaybettiğinde değil vazgeçtiğinde biter." demiş Paulo Coelho
Sanırım bende bu raddeye gelmiştim. Karşılıksız aşkımdan vazgeçiyordum.

Sizlere kısaca kendimden bahsedeyim canlarım. Ben Umut, Umut Hazar. Genellikle erkek zannediyorlar gerçi alıştım ama yine de söyleyeyim, ben bir kızım.

Şimdi diyorsunuz ki bu ne biçim isim? Hemen anlatıyorum canım sakin olun. Yıllar yıllar önce babaannem lösemi oluyor, tedaviye başlıyor ama yaşı ilerlediği için ne yazık ki olumlu sonuçlar alamıyor. Hemen uygun iliği aramaya başlıyorlar ama nafile, dedem servetini ortaya koyuyor fakat bir türlü uygun iliği bulamıyorlar. Sonra bir umut, diyip annemle babam beni yapıyor. Annem hep anlatır, bana hamile kaldığını öğrenince her gece istisnasız ağlaya ağlaya dua edermiş. Annem, annesini küçük yaşta kaybetmiş babaannem ona gerçek bir anne olmuş bu yüzden onu kurtarmayı kendine borç bilmiş. Sonracıma ben gelmişim dünyaya, annemin her gece ettiği dualar kabul olmuş. Babaannemle iliklerimiz uyuşmuş, bir yıla kalmadan hastalığını atlatmış. E hal böyle olunca adımı da Umut koymuşlar.

Yani anlayacağınız en sevilen torunum. Bu kadar hayırlı bir evlat olmayı ben seçmedim. Yapacak bir şey yok.

Neyse size biraz ailemden bahsedeyim. Annem, babam ve benden üç yaş büyük bir abiye sahibim. Aramızda üç yaş olduğu için abi yerine direkt Özgür diyorum. Kızıyor mızıyor ama seviyor beni kerata. Ben de öyle arada bir seviyorum işte üzülmesin diye.

Çekirdek ailemize şöyle bir baktığınızda ilk dikkatinizi ben çekerim, neden mi? Çünkü annem duanın dozajını öyle bir kaçırmış ki aynı babaanneme benziyorum. Annem, babam ve pislik Özgür bile mavi gözlü ama ben kahverengi gözlüyüm şaka gibi!

Dediğim gibi annem babaannemi çok seviyor. Öz anne kız gibiler. Nasıl dua etmişse artık babaannemin tıpa tıp aynısı olmuşum. Allah var babaannem şimdi bile taş gibi kadın, asil bir kere. Tamam, ben de güzelim idare ediyoruz kendi çapımızda ama yani oldu mu böyle? İnsan hiç mi anasından babasından bir şey almaz ya?!

Neyse konumuza geri dönelim. Karşılıksız sevdama... Abimin yani Özgür'ün en yakın arkadaşını seviyordum. Artık geçmiş zamanla konuşacağım çünkü tükendim.

Sevdiğim Bey'in adı Yiğit Şah. Pardon eskiden sevdiğim Bey... Özgür ve Yiğit Şah lise birden beri yakın arkadaşlar. Normalde biz her zaman Özgür'le vakit geçirirdik. Ne zaman Yiğit Şah geldi, huzur bozuldu. Her gün ama her gün birlikte zaman geçiriyorlardı. Bu iki asalak bu kadar yakın olunca aileler de tanıştı ve birbirlerini çok sevdiler. Ve ne yazık ki kızları yerine benim yaşlarımda bir oğulları daha vardı. Yağız'ı severdim ama kız muhabbeti yapılmıyor işte, o tat yok o zevk yok.

O aralar nasıl nefret ediyorum Yiğit Şah'tan anlatamam. Özgür'ün yan çarı bana abilik falan taslıyor. Şeytan diyor dedemin tüfeğiyle çek vur.

Aradan yıllar geçti büyüdük, beni ve Yağız'ı, Özgür ve Yiğit Şah'ın gittiği liseye yazdırdılar. Hayır zaten her gün suratlarını görüyorum ne gerek vardı? Doğrusunu isterseniz ne olduysa da o lisede olmuştu.

Her genç kız gibi ergenlik döneminde gelişim gösterdim. Yaşımdan biraz büyük gösterirdim. Yani nasıl desem az buçuk dikkat çekiyordum. Hatta ben büyük değildim birinci sınıflar -hele erkekleri- sperm kadar bir şeydi. Hal böyle olunca bir de Özgür'ün kız kardeşi, diye adım duyulunca herkes hakkımda saçma salak konuşmaya başlamış, bazı gerizekalı son sınıfların da laf atmalarına maruz kalmıştım.

Tabi bizimkiler durur mu? Hemen abilik damarları kabardı, bir korumacı tavırlar falan. Hayır Özgür'ü anlıyorum, sonuçta abim. Peki, Yiğit Şah sana ne oluyor koçum? Sen abimi benden çalan pislik Yiğit Şah olarak kalsana neden gönlümün efendisi oluyorsun?!

Aynı lisede sadece bir yıl devam edebildik. Çünkü Özgür ve Yiğit Şah mezun oldu. Ben de Yağız'la -ciğerimle- baş başa kaldım. Lisede en yakın arkadaşımdı, zamanla Yiğit Şah'a karşı büyüyen hislerimi ilk o fark etti. Bense kabullenemiyordum bile!

Yıllar geçti bizim lise bitti üniversiteye geçtik. İçimdeki sevgiyi açık edeceğim diye sürekli kendimi tuttum. Küçükken sürekli uğraşıp sinir ettiğim, arada kavga ettiğimiz, abimin en yakın arkadaşı Yiğit Şah'a eskisi gibi davranmaya çalışmak çok zordu. Elim kolum öyle bir bağlıydı ki yurt dışında gitmek istediğim üniversiteye bile gidemedim. Bırakamadım, sırf o burada diye.

Yurt dışına gidemiyorsam alanımdaki en iyi üniversiteye gidecektim. Ben bir kere kafama koydum mu yapardım, öyle de oldu. Bu kadar başarılıyken ve tipim de düzgündü Allah'a şükür ama Yiğit Şah'ta tık yoktu.

Beni koruyor kolluyor, fazlasıyla sahipleniyor, arada uğraşıyor, canım sıkkın olunca keyiflenmem için bir şeyler yapıyor, yanımda Yağız'dan başka bir erkeği gördü mü 'kim bu lavuk' diyerek olay çıkarmaya çalışıyor ama hepsi neden biliyor musunuz? Beni kız kardeşi gibi gördüğü için.

Kız kardeşin gibi gördüğün kıza neden bu kadar güzel bakıyorsun Yiğit Şah?!

Hayır, biz aynı anadan da değiliz anasını satayım ne kardeşi?

Sonunda ben üniversiteyi dereceyle bitirmiş, mükemmel bir iş kadını olma yolunda emin adımlarla yürüyordum. Özgür ve Yiğit Şah'ta aile şirketinin başına geçmişti. Şirkette benim de yerim hazırdı ama ben hazır değildim. Master yapmak istiyordum. Şirketteki konumumu hak etmek istiyordum. Ben öyle armut piş ağzıma düş züppe bebelerden değildim. Gerçi hiçbirimiz öyle değildik. Paranın ne kadar zor kazanıldığını daha küçük yaşlarda bizi çalıştırarak öğretmişti dedem.

Üniversite bitmiş ve boşluğa düşmüştüm. Yaşım yirmi bir olmuş hâlâ platonik takılıyorum. Bir gün Özgür'lerden habersiz Yağız'la içiyoruz. Aslında alkolle aram hiç yoktur. O gün bir efkar bastı. Bok vardı da içtim.

Bok vardı, değil mi Umut?!

Benim kafa zaten üçbinbeşyüz bir de Yiğit Şah ve -yavşak- arkadaşı Pelin'i yan yana görmeyeyim mi? O kafayla olay çıkardım. Nokta. Gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum.

O gece geri zekalı gibi Pelin'i -az buçuk- hırpalamış, Yiğit Şah'a da sarılarak onu sevdiğimi söylemiştim. Sızmadan hemen önce onun gülerek sarılışıma karşılık verdiğini hatırlıyordum.

O günden sonra Yiğit Şah tamamen değişti. O ilgili halleri, sevecen bakışları gitti. Ondan soğumam için elinden geleni yapan, gerçek bir pislik gibi davranmaya başladı. Kimsenin farkında olmadığı bir savaşa girdik. Sadece Yağız ve kuzenim Asya olanları biliyordu. Yiğit kendinden nefret ettirmeye yemin etmişti, ben de onu sevmeye. İnat ettim, onu sevdiğimi her zaman yüzüne cesurca söyledim. Kırılsam da üzülsem de ona hep gülümsedim. Tam tamına bir yıl aramızdaki savaş bitmedi ama ben bittim.

Bir hafta önce Yiğit Şah'ı sıklıkla gittiğimiz bi mekanda, daha önce yanında görmediğim bir kadını onu öperken gördüm. Gözlerimin önünde kadın yaklaştı, yaklaştı ve Yiğit Şah'ı öptü. Devamına bakamadan çekip gittim.

Bu olanları daha fazla kaldıramıyordum. Direnmekten öyle yorulmuştum ki o son gördüğüm iğrenç manzarayla yıkılmam kaçınılmaz oldu.

Hayatımda ilk defa sağlıklıyken yataklara düştüm. Sanki Yiğit Şah'ı atlatıyordum. Onu sevmek hastalık gibiymiş meğer...

Günlerdir ailem başımda pervane olmuş, iyileşmem için ellerinden geleni yapmıştı. Sırf beni sevmeyen bir adam için yataklara düştüğüm gerçeği yüzüme çarpınca gururum incindi, ailemin yüzüne bakamaz oldum. Hele abim üzerime titreyince ona sarılıp ağlamadan duramadım. Bilse neden hasta olduğumu böyle davranır mıydı bana?

Ağladım ve yenilendim.
Kendime söz verdim.
Onu çok güzel unutacaktım.









KIRLANGIÇ | Tamamlandı ~ Kısa HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin