3. Bölüm

15.8K 883 86
                                    


❛ ❛

Şehrime gel sevgili.
Yarın çık gel.
Bırak her şeyi, bir bekleyenim var de gel.
Gel ki, bu şehir adımlarınla anlamlansın.
Gel ki, bu şehir nefretim olmaktan çıksın.
Gel ki, nefes alayım.
Gel.

-Nazım Hikmet

❛ ❛

Günler haftalara, haftalar aylara, aylar yıllara dönüştü. Aradan üç yıl geçmiş Umut'un yüreği soğumuştu. Gözden ırak olan gönülden de ırak olur, diye avuttu kendini. Öyle olduğunu da düşündü. Artık eskisi gibi değildi. Gülerken gözleri dolmuyordu, onu her gördüğünde hatta onu her düşündüğünde kalbine giren amansız sancı geçmişti. Nefes alırken göğsünün üstünde hissettiği ağırlık kalkmıştı. Mutluydu.

Öte yandan istediği başarıya ulaşmış, Amerika'da en iyi şirketlerden birinde çalışma fırsatı yakalamıştı. Kısa sürede sektörde namı alıp yürümüştü.

Bu geçen üç yıl Umut'a; yeni bir dost, yeni bir aile ve çok iyi bir patron kazandırmıştı.

Diğer tarafta ise işler tamamen karışıktı. Çocukluktan beri sevdiği kadını kaybeden Yiğit Şah tamamen yıkılmıştı. Öylesine değil, ölesiye sevdiği kadını reddetmek zorunda kalmıştı. Yediği içtiği ayrı gitmediği dostunun kardeşine aşıktı. Ne kardeşim dediği adama yanlış yapabiliyor, ne de sevdiği kadını gönül rahatlığıyla kucaklıyabiliyordu. İçi kanaya kanaya sevdiğinin, umudunu kırdı.

Umut gittikten sonra Yiğit Şah, yemeden içmeden kesilmiş zayıflamıştı. Konuşmuyor, gülmüyor, her nefes alışında göğsüne iğneler batıyor gibi oluyordu. Her gece evine geldiğinde ışıkları açmadan karanlık odada oturuyor, boğazındaki yumruyla manzarayı izliyordu. Korktuğu şey başına gelmişti. Umut ondan vazgeçmişti, üstelik bırakıp gitmişti de. Yiğit Şah her zaman kendini 'onunla olamasam da gözümün önünde olur' diye avutmuştu. 'Gidemez, beni bırakamaz, beni bıraksa bile ailesini bırakmaz' diye düşünmüştü hep. Üzgündü, kızgındı en kötüsü de çaresiz hissediyordu.

Yiğit Şah'ta olan bu bütün değişimlerin sebebini Özgür ve Yağız biliyordu. Özgür ilk zamanlar Yiğit Şah'ı gözlemlemiş, günden güne yok olan kardeşinin derdini anlamıştı. O da seviyordu Umut'u. Fakat ağzını açıp tek kelime bile etmiyordu. Özgür kaç defa sorsa da, Yiğit Şah tarafından hep geçiştirilmişti.

Bazen Yiğit Şah sarhoş olana kadar içer, 'Umut'umu kaybettim.' diye sayıklayarak, Özgür'ün karşısında ağlardı. Sabah olduğunda da hiçbirini hatırlamazdı.

Umut'un sesini, gülüşünü, kokusunu hatta çemkirmesini bile ölesiye özlemişti.

Her gün Umut'u düşündü. Koyu kahve gözlerini, uzun kirpiklerini, dalgalı saçlarını, dolgun dudaklarını... O dudaklar gözlerinden öperek veda etmişti. Hayatı boyunca o anı unutmayacaktı.

Elleri hep soğuktu Umut'un, ayakları da. Şimdi kim ısıtıyordur, diye düşündü hep. Sinirlenince aniden çıkışmasını, sürekli küfür etmemek için kendini tutmasını ama sonunda dayanamayıp etmesini, karşısındaki kimmiş neymiş diye bakmadan konuşmasını, fazlaca dürüst hallerini, hitap etme şekillerini ve en çok da kocaman gülümsemesini özlemişti.

"Her gece onu düşünmekten saatim ilerlemez oldu. Kim sorarsa saat kaç diye, cevabım hep aynı; Ona doğru."

Özgür tüm bu olanlara daha fazla dayanamamıştı. Yiğit Şah'ın, kardeşini seviyor olması canını sıksa da bu hallerine çok üzülüyordu. Bir gün dayanamadı ve Yiğit Şah'la kavga ederek her şeyi bildiğini söyledi. İki dost kavga etmiş, hırslarını üzüntülerini paylaşmış sonrasında da daha kuvvetli kenetlenmişlerdi.

Özgür bu olanlardan kendini mesul tutuyordu. Bu iki aşığı birleştirmek için elinden geleni yapacaktı. Evet, bu duruma sinirleniyor, kıskanıyor hatta arada Yiğit Şah'ı dövmek istiyor ama Umut'un gitmeden önceki bakışlarını hatırlayınca hepsinden vazgeçiyordu.

Özgür, Umut'la telefonda konuşurken bazen Yiğit Şah için hoparlöre veriyor ona sesini dinletiyordu. Özgür kız kardeşinin ağzını aramak istese de, Umut yemin etmiş gibi bir kez olsun bile konuyu Yiğit Şah'a getirmiyordu. Hal böyle olunca Yiğit Şah umutsuzluğa kapılıyordu.

Bu üç yıl Umut için; sabredip unutmaya çalışmakla ve can kırıklarını iyileştirmekle geçmişti.

Yiğit Şah içinse; hasretle, pişmanlıkla ve yine daha da çok hasretle geçmek bilmemişti.

❛ ❛

Gitmek unutmak değildir sen bunu çok iyi biliyorsun.
Aklımda gözlerin varken, sen buna gitmek mi diyorsun?

-Can Yücel

❛ ❛









KIRLANGIÇ | Tamamlandı ~ Kısa HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin