Bu anın eninde sonunda geleceğini biliyorduk değil mi? Onu gördüğümde ne hissedeceğimi merak ediyordum. Fakat düşündüğüm gibi kalp çarpıntısı, heyecanlanmalar, tatlı bi telaş olmadı. Ben sadece gerildim. Özgür hareketlerimi yanlış yorumlayacak diye tedirgin oldum.
Hemen kendime gelip Özgür'e kocaman gülümsedim. Rahat davran Umut, Yiğit Şah'la göz göze gelmemeye çalış, kısa bir selam ver ve bitir.
Özgür ayağa kalktığında ona koşar adım gidip sarıldım. Göz ucuyla Yiğit Şah'ın da ayağa kalktığını gördüm, bana doğru dönmüştü. Özgür'den ayrıldığımda neredeyse herkesin salonda olduğunu fark ettim. Tedirgince Yiğit Şah'a baktığımda nerdeyse kaşlarımı çatacaktım. Çünkü çok farklıydı, farklı olan görünüşü değil bakışlarıydı. Özlemle bakıyordu. Tabi ki bunu yanlış yorumlamayacaktım. Beni Yağız'dan ayırmadığını söylemişti. Şimdi de kardeşe duyulan bir özlemle bakıyordu.
Herkes buradaydı, dikkat çekmek istemediğim için zorla gülümsedim ama Yiğit Şah'ın bana sarılmasıyla o gülüş de kayboldu. Vücudum kaskatı olmuş, tepki dahi verememiştim.
"Hoşgeldin." Sesindeki tını...
Beni göğsüne iyice bastırıp geri çekildi. Güzel kokusu burnumun ucunu sızlattı. Bana yaptığı bu davranış çok düşüncesizceydi.
Gülümsüyordu, benim yüzümde ise anlamsız bir ifade olduğuna emindim. Yanımızda ailemiz olmasa asla bana sarılmasına izin vermezdim ama anladığım kadarıyla Yiğit Şah hâlâ eskisi gibi olduğumuzu sanıyordu.
Üç yıl geçti Yiğit Şah. Ne ben eski benim ne de sen eskiden gülüşüne öldüğüm sevdiğimsin.
"Hoşbuldum."
Gözlerimi Yiğit Şah'tan çekip Barış'a döndüm, Özgür'le konuşuyorlardı. Daha önceden tanışıyorlardı. Özgür, Yiğit Şah'la Barış'ı tanıştırdı. Barış yüzündeki samimi gülümsemeyle elini uzattı ama Yiğit Şah yüzünde mimik oynamadan Barış'a dik dik bakarak elini sıkmıştı.
Babaannem ayağa kalkıp "hadi yemeğe geçelim" dediğinde herkes ayaklandı. Bizim kalabalık aile için özel yaptırılmış yemek masasının bir ucuna dedem, diğer ucuna da babaannem geçti. Benim sağıma Barış, solumda Asya oturmuş, tam karşımda Yiğit Şah, onun bir yanında Özgür, diğer yanında ise Yağız oturuyordu.
Karşımdaki üç erkekte de garip davranışlar seziyordum ama hadi hayırlısı..
Yiğit Şah'ın karşımda oturmasını görmezden gelerek yemeğimle ilgilendim. Masada koyu bir sohbet dönüyor, annem arada Barış'a sorular soruyor, Barış'ın cevaplarıyla hanımlar gülerken karşımdaki üç erkek homurdanıyordu.
"E Umut sende bir şey var mı?" Yengemin sorusuyla lokmamı yutup anlamsız bir şekilde suratıma baktım.
"Ne gibi?"
Yiğit Şah'ı düşünmemek ve ona bakmamak için o kadar çabalıyordum ki muhabbeti takip edememiştim.
"Evlilik gibi."dedi gülerek
Yaw yenge dedem ile babamın yanında sorulacak soru mu bu şimdi? Neyse sakin ol Umut, makul cevap ver bebeğim.
"Nasip kısmet bu işler."dedim kimseyle göz göze gelmeden.
"İki tanecik kız torunum var benim. Kim alabilir acaba onları benden?" diye sordu dedem o kalın sesiyle.
Kesin birazdan tüfek diyecekti...
"Tüfeğimle çekip vururum valla!"
Kendime engel olamayıp güldüm. Tabi benimle birlikte Asya ve Barış ardından herkes gülmüştü. Kafamı kaldırdığımda Yiğit Şah'la göz göze geldim. Yüzündeki tebessümle bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırıp yemeğime geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇ | Tamamlandı ~ Kısa Hikaye
ContoBir kız düşünün, sapasağlam ayakları yere basan, cesur ve dürüst. Şaşalı yaşamına rağmen alçak gönüllü. Ne saf ne masum! Çıtkırıldım mı? Asla. Biraz kavgacı, nadiren agresif, azıcık dobra, fazlasıyla zeki... Umut hiçbir zaman ciddi biri olmamıştı...