❛ ❛Onu hemen unutmadım doğrusu.
Fakat içimden bir ses
"biraz bekle" diyordu,
"Sonu iyi olacak."-Oğuz Atay
❛ ❛
Mutsuzluğun temelinde içinde bulunduğumuz derdin, sorunun hayat boyu süreceğini düşünmemiz yatıyor. Fakat hiçbir dert, hiçbir sıkıntı, hiçbir sorun kalıcı değildir. Eninde sonunda hayatınızdan geçip gider.
Umut'un saçlarını okşarken bu zorlu günlerin de geçeceğine inanıyordum. Eskisi gibi ayağa kalkacak, zorluk çekmeden nefes alacak, istediğini yiyip içebilecekti. Tabii bunları yapabilmesi için öncelikle ona çok iyi bakmalıydık.
Burnumu çektiğimde yine kısık, bitkin sesini duydum.
"Hâlâ ağlıyor musun?" diye sordu.
Gülümseyip başındaki küçük bandajın üzerinden öptüm. Son sözlerimden sonra ağlama, deyip gözlerini kapatmıştı. Doktor onu kontrol etmeye geldiğinde bile açmamış, yorgun olduğunu söylemişti.
"Hayır, ağlamıyorum ama ağlamak istiyorum." diye dürüstlükle cevap verdim.
Onu bu şekilde görmek içimi parçalıyordu. Ağrı kesiciler olmasa bir dakika bile dayanamazdı. Vücudu büyük tahribatlar görmüştü, tamamen iyileşebilecek mi yoksa... Küçükte olsa kötü bir ihtimal canımdan can alıyordu.
"Hayatım boyunca iki anı hiç unutamadım:"
Gözlerini yavaşça açıp gözlerime baktı. Yapacağım itiraftan dolayı gözlerimi ne kadar kaçırmak istesem de yapmadım.
"Birincisi seni ilk gördüğüm an, ikincisi gözlerimden öpüp gittiğin an," yutkundum ve Umut'un varlığını hissedebilmek için elini daha sıkı kavradım. "Bunlara üçüncü bir an daha eklendi. O da seni tamamen kaybettiğimi düşündüğüm an..."
Son konuşmamız, sesini son duyuşum, seni son görüşüm... Düşüncesi bile korkunçken bunların bir ihtimal olması çıldırtıyor beni. Bu yüzden seni her gün son defa görüyormuş gibi seveceğim. Son defaymış gibi saatlerce bakacağım, dinleyeceğim, sarılacağım, öpeceğim, koklayacağım.
"Yiğit Şah..." Sesi kısık gözleri dolu doluydu.
Elini yüzüme doğru kaldırmak istediğinde ondan önce davranıp avucunun içinden öptüm ve yanağıma yasladım. Gözlerini kırptığında akan iki damla gözyaşında takılı kaldı gözlerim.
Yetersizdim. Umut'u gelecek olan tehlikeden koruyamamıştım. Kendimi en az Oktay kadar suçlu buluyordum. Ya gerçekten de dilimin varmadığı o ihtimal gerçekleşseydi... Ne yapardım?
Görüş alanım tekrar bulanıklaştı. Gözlerimi kapatıp yanağımı biraz daha avucunun içine bastırdım. "Beni bırakma." İçimden söylediğimi düşündüğüm söze Umut cevap verdi.
"Tamam, bırakmam."
Gözlerimi açtığımda Umut elini hareket ettirip baş parmağı ile narince gözümün altındaki ıslaklığı sildi.
"Sana telefonda söylediklerimi hatırlıyor musun?"
Nasıl unuturum, zihnimden bir an olsun çıkmıyor sözlerin. Elini öpüp indirdim, kolu ağrıyacaktı.
"Hepsi hatırımda."
"Sözlerimin arkasındayım, bil istedim."
Gülümsedim, öl dese ölürdüm şu dakika, bana her şeyi yaptırabilirdi. Benim üzerimdeki gücünü henüz bilmiyordu.
"Ne güzel darma duman ediyorsun beni."
Kapının destursuz açılmasıyla gelene baktım. Özgür elindeki tepsiyle içeri girip kapıyı kapattı. Umut'un uyandığını haber vermek için aramıştım ancak farklı biriyle görüştüğü için meşgul çalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇ | Tamamlandı ~ Kısa Hikaye
ContoBir kız düşünün, sapasağlam ayakları yere basan, cesur ve dürüst. Şaşalı yaşamına rağmen alçak gönüllü. Ne saf ne masum! Çıtkırıldım mı? Asla. Biraz kavgacı, nadiren agresif, azıcık dobra, fazlasıyla zeki... Umut hiçbir zaman ciddi biri olmamıştı...