❛ ❛
Aklım fikrim sende, senin gelişinde, seni ne zaman göreceğimde, seni nasıl göreceğimde, beni görür görmez ne diyeceğinde...
-Nazım Hikmet
❛ ❛
3 yıl sonra...
"Barış hadi geç kalacağız!!" diye merdivenlerden yukarı bağırıp Esra teyze ile son kez sarıldık. Saçlarımı okşayıp dolu gözlerle burnunu çekti.
"Yav Esra teyze neden ağlıyorsun şimdi?"diye sitem edip gülümsedim. "Bak söz geleceğim ama sen de gel. Tamam mı?" Başını sallayıp Barış'a seslendi. Prenses sonunda merdivenlerden inip annesine sarıldı.
"Kız benim için mi ağlıyorsun?"diye annesine takıldığında Esra teyze
"Sana ne ağlayacağım be, sen geri döneceksin." diye söylendi."Belli mi olur belki sana gelin getirir ha?"diye sordum. Barış gülüp bana katıldı.
"Evet, sırf sen gavur sevmiyorsun diye Türkiye'den gelin bulup getiricem."
Çok ağlaşmadan Esra teyze ve Halit amcayla vedalaşıp Barış'la taksiye bindik ve havalimanına doğru yola çıktık.
Amerika'ya geldiğim ilk yıl tanışmıştık Barış'la hem de çok garip bir şekilde. Gittiğim okulun yakınlarında güzel bir kafe vardı ve ben orayı mesken tutmuştum. Bir gün gittim, oturdum ders notlarını falan tekrar ediyorum. Telefonum çaldı bi baktım arama Türkiye'den. Hayırdır inşallah diyip bir açtım telefonu. O cırt sesiyle konuşan bir adet Pelin... Nispet yapar gibi aramış beni "yolladım seni, buralar bana kaldı, artık aşkımızı yaşayabiliriz" diye boş boş konuşmuştu. Kızda beyin yetmezliği var yemin ederim. Tabi ben susar mıyım, açtım ağzımı sövdüm.
"Kes lan armut! Beyinsizliğini ta ordan bana bulaştıracaksın! Bu nasıl bi düşüncesizlik ya?!" gibi birtakım cümleler kurup sesimi yükseltmiş sonrada suratına kapatmıştım. Bu sırada yan tarafımdaki masada oturan şahıs -Barış- bana bakıp gülüyordu. O anda saçma sapan bir muhabbete girip arkadaş olmuştuk.
Barış; annesi, babası ve abisi ile Amerika'da yaşıyordu. Halit amcanın burda bir şirketi vardı. Hatta daha önce bizim şirketle iş bile yapmış. Şimdilerde ise oğulları Savaş abi şirketin başındaydı. Benim Master bittikten sonrada şirketlerinde işe başlamıştım. Söylemesi ayıp şanslı bi piçimdir, bir yıl gibi kısa bir sürede üst üste aldığım ihalelerle sektörde adım epey duyuldu.
Savaş abi görüp görebileceğiniz en iyi patrondur. Barış'ta bir ciğer olamasa da böbrek2 olmayı hak etmişti. Böbrek1 kim diye soracak olursanız, tabi ki kuzenim Asya...
İki buçuk yıl boyunca kendi evimde oturdum fakat son altı aydır Barışın ailesinin evinde kalıyordum. Sekiz ay önce büyük bir ihaleye girdik. Bana da her zaman olmasa da arada tehdit mesajları gelirdi. İşte girdiğimiz ihaleden çekilmem için tehdit içerikli mesajlar aldım. Tabi ki de ciddiye almadım. Kadınım diye benim üzerime oynuyorlardı ama yemezler. Mesajlar iki ay boyunca belli aralıklarla devam etti ama ortada kesinlikle bir icraat yok, bende rahatım tabi.
İhaleden bir önceki gün evimde oturmuş film izliyorum. Işıklar kapalı ve saat gece on iki kapım birden zorlanmaya başlandı. Biri kapıyı açmaya çalışıyordu.
Çok samimi söylüyorum korkudan altıma sıçıyordum. O an nasıl sakin kaldım hiçbir fikrim yok. Telefonumu aldığım gibi sessizce yangın merdivenlerine çıktım. Aşağı bir inişim var, Usain Bolt kim köpekmiş!
Hemen polisi aradım, ardından Savaş abiyi. Savaş abi ve Barış gelip bana sarılana kadar gerginlikten kaskatı olduğumun ve titrediğimin bile farkında değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇ | Tamamlandı ~ Kısa Hikaye
Cerita PendekBir kız düşünün, sapasağlam ayakları yere basan, cesur ve dürüst. Şaşalı yaşamına rağmen alçak gönüllü. Ne saf ne masum! Çıtkırıldım mı? Asla. Biraz kavgacı, nadiren agresif, azıcık dobra, fazlasıyla zeki... Umut hiçbir zaman ciddi biri olmamıştı...