Bahçenin kapısını açıp içeriye girdim. Okuldan gelene kadar gökyüzünü kopkoyu bulutlar sarmıştı. Zaten normalde de çok açık olmazdı ama bu gün her zamankinden daha koyuydu rengi. Karadeniz'in havası insanı bezdirecek kadar yağmurlu olurdu. Kara bulutlar her zaman tepenizde sizi izliyor olurdu. Bazı zamanlar bereket dediğimiz yağmur başlar ve uzun uzun zaman durmaksızın devam eder. Ta ki siz o kalın kalın bulut tabakalarından sızan ufacık güneşe hasret düşene kadar.
Etrafıma bakınıp, ufak çakıllarla bezeli yolda ses çıkarmamaya çabalayarak binaya doğru yürüdüm. Bahçe kapısıyla bina kapısının arasında ilk önce geleni belli eden çakıllı yol sonra en sonunda akıl edip döktükleri betondan yol vardı. Etrafta kimsenin olmaması iyiydi. Salonun ışığı yanıyordu ama perdeler her zamanki gibi kapalıydı. Çakıllı yolu sessizce geçip hızla kapının yanına geldim. Hızla binaya girip ayakkabılarımı binanın girişinde ki dolaba bıraktım. Kimseye görünmemeye dikkat ediyordum. Özellikle o bunak dedeme. Olabildiğince sessiz olmaya çabalıyordum.
Merdivenleri parmaklarımın ucunda çıktım. Amcamların katına geldiğimde genelde olduğu gibi evin kapısı açıktı. Başımı uzatıp koridorda birinin olup olmadığına baktım. Salonun ışığı yansıyordu hole. Bir kaç saniye bekledim gelen giden olmadı. İçeriden tabak çatal sesleri geliyordu ve birde tv de açık olan haberlerin sesi. Yemek yiyorlardı. Ayaklarım üşümeye başladı. Göz ucuyla bir kez daha kontrol ettim koridoru. Hızla yukarı çıkan merdivenlere koştum.
Bir kaç merdiven çıkmıştım ki içeriden amcamın sesi geldi. '' baba sana mavi okulu bitirecek dedim '' dedi. Amcamın sesiyle olduğum merdivene çivilendim resmen. Amcam asla ama asla dedeme karşı sesini yükseltmezdi. Yine benim yüzümden kavga ediyor olmalılardı. Amcamın sesinin yüksekliği tedirgin etmişti beni.
Bunak adam her zaman ki gibi kavga çıkarıyordu işte. Birazdan birinden biri evden çıkardı o yüzden ayaklarımı hareket ettirip geride kalan merdivenleri de hızla çıktım. Evime girdiğimde sırtımı dış kapıya yasladım. Bu günde karşılaşmamayı başarmıştım o adamla. Huzurlu bir akşam beni bekliyordu.
Çantamı kapının kenarına bırakıp odama geçtim. Üzerimi çıkarıp daha rahat bir şeyler giymek istiyordum. Üzerimi değiştirirken ev sessiz olduğu için aşağıdan hala boğuk sesler geliyordu. Bu sefer her zamankilere benzemiyordu kavga. Amcam neye tepki veriyordu bilmiyorum ama baya sinirliydi anlaşılan.
Nedenini merak etsem de oralı olmamaya karar verdim. Mutfağa geçip dünden kalan köfteyi mikro dalgaya koydum. Sesleri bastırmak için televizyona telefonumu bağlayıp sesini açtım biraz. Hareketli müziği mırıldanarak kendime akşam yemeği hazırladım. Isınmış köftelerin yanına salata yapıp bir bardak meyve suyu aldım.
Oturma odasına geçip kendime izlenecek bir şeyler açtım. Sert vurulan kapı sesi duyduğumda kavganın bittiğini anlamış oldum. Öncekilere göre daha uzun ve daha hararetli sürmüştü. Kim o adama dayana bilirdi ki zaten. Telefonum çaldı. Arayan çocukluk arkadaşım elaydı. Televizyona bağlı olan telefonu açıp görüntüye baktım. Ela odasında yüzü kıpkırmızıydı. ters giden bir şeyler vardı sanırım.
Ona bakıp '' hayırdır neler oluyor '' dedim direk. Çocukluğumuzdan beri arkadaştık. Artık yüzünün halinden bakışından hemen anlıyordum ruh halini.
Elanın suratında telaş ile korku arası bir duygu vardı. Bir yandan onu izliyor bir yandan yemeğimi yiyordum. Ela ayağa kalkıp kapısını kilitledi. Her zaman önemli bir şey söyleyeceği zaman yaptığı gibi radyosunu açtı. Radyoyu kapının kenarına koydu sonra pencerenin yanına gidip oturdu.
Artık kesinlikle anlamıştım ki ortada fena şeyler dönüyordu. Bana bakıp '' mavii '' diye uzattı ismimi. Acı çeker gibi bir hali vardı.
Bende ona bakıp '' ne oldu kızım söylesene, baban yine mi kavga çıkardı '' diye sordum. Allah'ın belası bir babaya sahipti benim canım arkadaşım. Ela ne kadar naifse babası bir o kadar kabaydı. kızı hala bu yaşında ara ara dövüyordu. Abisi askere gittiğinden beri sıklaşmıştı bu aralar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜRLÜK YOLUNDA AŞK
RomanceZincirlerini koparamamış, yarım kalmış bir kadın.. Ne olduğunu anlayamadan omuzlarına emanetlerin yükü yüklenmiş bir adam. Kadının özgürlüğe korkusu, hasreti. Adamın minneti, hüznü. Bu ikisinin yolu kesiştiğinde ne olur? Birbirlerinin yaralarını sar...