Bölüm 10

4.4K 357 123
                                    

Kadir beni hava alanının bir dakika uzaklığında bıraktı. Çantamı alıp arabadan çıktığımda oda çıktı. Sarıldık birbirimize '' bir şey olursa telefonum açık hemen atlar gelirim '' dedi. Böyle demesi bile içimi huzur dolduruyordu. Bilmediğim bir dünyaya adımlıyordum. Sadece dizi ve filmlerden aşina olduğum bir dünyaya. Daha dolmuşa, otobüse bile binmemiş biri olarak ilk açılışı birazdan uçakla yapacaktım.

'' merak etme, her gün haberleşiriz '' dedim. Kadir anında kollarını benden çekip. '' bir saniye kızlar için aldığım telefonu vermedim '' dedi. Arabaya yöneldi.

Şaşkınlıkla ona baktım telefon tamamen aklımdan çıkmıştı benim. Eğer hatırlatmasaydı aptal gibi telefonsuz gitmiş olacaktım. Kadir elinde ki minik kabı ellerime bıraktı. '' İçine yeni hattı koydum ama orada çeker mi bilmiyorum çekmezse gidince kendine bir hat alırsın. Benim İpeğin ve Elanın numaraları içerisinde kayıtlı. Hem bu yeni hatlarının hem eski hatlarının '' dedi.

Başımı telefondan kaldırıp kadire baktım. '' hakkını asla ödeyemem kadir '' dedim ve tekrar sarıldım. Kadir bir abi gibi kollarını bana dolayıp sırtımı sıvazlıyordu '' kendine iyi bak, Başına bela açma yeter bana. Kim ne derse desin, ne olursa olsun arkanda bir abin olduğunu unutma sakın '' dedi.

Ona bakıp '' sana güvendiğime asla pişman etmedin beni iyi varsın '' dedim.

O sıra '' hay Allah ya yine şeyi unuttum '' diyerek bu sefer bir kez daha gitti arabaya. Bu sefer elinde biraz büyük madalyon gibi bir kolye getirdi. Ben ellindekine bakarken o hızla başımdan geçirdi uzun kolyeyi.

Ucunu bana vermeden '' bu babaannemindi zamanında bir yerden bir yere giderken altınlarını bunda saklarmış.'' dedi. Sonrasında içinde resim olan kolyeler tarzı elindeki kolyeyi ikiye ayırıp içindeki altınları bana gösterdi. Kolyenin içindeki altınları avcuna döküp '' nereye, kime gittiğin belli değil belki çantanı cüzdanını kaybedersin ama madalyonu boynundan çıkarmazsın. Bir devletin parası diğerinde geçmez ama altın her yerde geçer '' dedi.

Gözlerim dolarken başımı salladım. '' asla kadir bunlar dünya para bunu asla alamam '' diye direttim. O ise çoktan kolyeyi kapatıp montumun içine atmıştı. '' saçmalama mavi, kendini garantiye almadan gevur ellerine mi gidilir. sen benim kardeşimsin bu benim abilik görevim '' dedi. Bir kez daha sıkı sıkı sarıldım ona yarım yamalak bir teşekkür ettim.

Tekrar çıktım kollarından. Gülümsedim ne olacağını ben bile bilmiyordum ki bu konuda ona temenni vereyim. Önümü canlı olarak ilk kez gördüğüm hava alanına çevirdim. Ne hissettiğimi artık bilmiyordum. Korkuyordum, içim ürperiyordu sanki üşüyormuşum gibi zangır zangır titriyordu vücudum. Yine de adımladım bilinmezliğe doğru. Sabah ayazında hava soğuktu kendimi esen rüzgardan koruyarak ilerledim. Kadir gitmemiş hala bekliyordu. Birinin onu tanıma ihtimaline karşı ne kadar ısrar etse de beni hava alanında yolcu etmesine izin vermedim. Biraz ilerledikten sonra dönüp el salladım son kez.

Artık önceki hayatımı geride bırakarak otomatik kapıdan içeriye girdim. Etrafa bakındım hem danışmayı aramak hem de ilk kez gördüğüm bu yeni dünyayı daha iyi tanımak için. Her bir adım benim için yeniliklerle doluydu. Sol tarafta iki kişinin gözüküp üstlerinde danışma yazan kısma ilerledim.

Hadi kızım Mavi başlıyoruz dedim kendi kendime. Artık başkalarının yönlendirdiği o canavarın sınırlar koyduğu bir hayatım olmayacaktı. Bu saatten sonra istesem de istemesem de tek başımaydım hem de her koşulda.

Biri kadın biri erkek iki kişi karşımda duruyorlardı. Hala kargalar bokunu yememiş olmasına rağmen güler yüzlü, temiz kıyafetli ve bakımlılardı. Onlara yaklaşıp '' günaydın '' dedim. Kadın olan anında önceden çalışılmış gülümsemesiyle '' günaydın efendim nasıl yardımcı olabilirim '' diye sordu. Sesi net kendinden emin çıkıyordu.

ÖZGÜRLÜK YOLUNDA AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin