Bölüm 27

4.5K 370 88
                                    




Masanın başındaydık yine. Hepimiz sanki onca olay yaşanmamış bu eve apar topar gelmemişiz gibi kahvaltımızı yapıyorduk. Vladimir masanın başında yemeğini yerken İvan telefonumla oyun oynuyordu. Maria ise yemeğini yemiş mışıl mışıl uyuyordu.

İvan'a bakıp '' artık uyusan mı? Hem oyun oynadığın gerçeğini sadece bu gün için es geçiyorum. Cezanı unuttum sanma'' dedim. Kızgın olmaktan çok ona cezasını es geçmediğimi anlatmaya çalışıyordum. Ki yaşadığımız şeylere bakılırsa bir kaç gün esnetilebilirdi cezası.

İvan bakışlarını telefondan kaldırmadan '' Bölüm bitsin yatacağım '' dedi.

Zamane çocukları işte. Vladimir sessizce yemeğini yiyordu. Dikkati önündeki yemeğindeydi. Önünde ki çaydan bir yudum alıp '' Siz Türkler nasıl her zaman çay içiyorsunuz anlamış değilim '' dedi. Sesinde bastırmadığı bir şaşkınlık vardı.

Gülümsedim '' Neden sen içmiyor musun? ''

'' Sizin kadar değil. Rusya da biz genelde boğazımız ağrıdığında bu çayı içeriz '' dedi.

Şaşkınca baktım ona. '' Gerçekten mi ? Biz boğazımız ağrıdığında nane limon veya ıhlamur içeriz. '' dedim.

Bir denizin iki kıyısıydık ama yine de gözle görülür farklılıklarımız vardı. Melemeni beğendiğine dair bir şey söylememişti ama tabağına biraz daha almasından beğendiğini anlamıştım. İvan oyunu bitince sessizce yatağına geçti.

Biz Maria'yı saymazsak baş başa kalmıştık.

Aklıma gelenle '' Arthur ile Eva gelecekler mi? '' diye sordum.

Vladimir ağzında ki lokmayı bitirip '' Bir kaç gün daha gelmeyecekler biraz izin verdim. Sonra gelirler herhalde. '' dedi. Oturuşunu düzeltip sırtını sandalyenin arkasına yaslayıp elindeki bardaktan bir yudum daha aldı.

'' Aramadılar mı öğrenmediler mi bu gün yaşadıklarımızı? ''

'' Hayır öğrenmediler. '' dedi gayet sakin. Aslında sakin diyordum ama onu tanıyordum artık. Omuzları istemsizce dikilmişti biraz. Gergin miydi?

Nasıl öğrenmezdi ya sağır sultan bile duymuş olmalıydı. '' Nasıl öğrenmez böyle haberler hemen yayılır halbuki '' dedim.

Bana bir süre bakıp omuzlarını silkelemekle yetindi. Bende her ne kadar aklıma yatmamış olmasına rağmen oralı olmadım. Bu sefer '' Şey Arthur gelene kadar böyle benim bildiğim tarzda sofralar hazırlayacağım. Çünkü sizin o ihtişamlı masalarınız nasıl hazırlanır bilmiyorum. '' dedim.

Biraz bana bakıp ağzına bir lokma daha attı '' Lezzetli olduğu sürece sorun yok. Bildiğin, istediğin gibi hazırla her şeyi, mutfak senin '' dedi. Gülümseyerek yemeğime devam ettim.

Akşam kahvaltısı bitince ben masayı toplarken Vladimir de bana yardım etmişti. Şaşkınca bana yardım etmesine izin versem de onunla birlikte bir şeyler yapmak bir garipti. Birlikte işimizi halledip oturma bölümüne geçtik. Maria'yı odasına götürmemiştim çünkü bu gün o sesli ortamdan dolayı arada inliyor veya rüyasında sıçrıyordu. Yanımda gözümün önünde olmasını istedim. Tv de rastgele bir yer açıp oraya bakıyorduk. Normal bir zamanda bir aile ne yaparsa onu yapıyorduk. Vladimir birden kalkıp kendi odasının katına çıkmaya başladı. Şaşkınca arkasından baktım öylece. Uykusu gelmişti sanırım.

Çok geçmeden elinde beyaz kağıtlar ve bir kalemle geri geldi. Ben dikkatle ne yaptığına bakarken o bacak bacak üzerine atıp elinde ki kağıtlara bir şeyler çizmeye başladı.

'' Ne çiziyorsun '' diye sordum dayanamayarak.

Sonrasında kağıdı bana çevirip '' Mücevher işi de yapıyorum. Yeni koleksiyon için aklıma bir şeyler geldi. Hazır bu gece işim de yok '' dedi.

ÖZGÜRLÜK YOLUNDA AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin