Gözlerimi yine çok erkenden açtım. Beynim ne kadar yorgun olursam olayım beni bu saatte uyandırıyordu. Kalkıp üzerimi değiştirip çıktım odadan. İlk çocuklara baktım. İkisi de mışıl mışıl uyuyordu. Her sabah ki gibi mutfağa yöneldim.
Mutfağa girdiğimde kahve makinasının önünde Vladimir duruyordu bu kez. Onu görmemle heyecanlanmıştım. Dünden sonra ondan korkmam gerekiyorken ben heyecanlanıyordum. Bir an elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemedim.
Derin bir nefes alıp dün olanlar olmamış gibi davranmaya karar verdim. Çünkü ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Bodoslama
" günaydın " diyerek içeriye girdim. Her zaman onun yaptığı gibi.Vladimir elinde iki kupayla bana döndü. Birini bana uzattı " günaydın " dedi insanı kendine çeken sesiyle.
Şaşkınca elindeki bardağı aldım. " Erkenciyiz yine " dedim. Geleceğimi tahmin etmiş miydi? Ellerimin titrememesi için dualar ediyordum. Bir tarafım ise bana da kahve yaptığı için şapşal bir mutluluk içindeydi. Buraya geleceğimi, bu saatte kalkacağımı hissetmişti.
Vladimir ise gülümsemekle yetindi. Yanımdan geçerken " eşlik et lütfen " dediğinde ben çoktan arkasına takılmıştım zaten. Birlikte yemek bölümünde dün sabah oturduğumuz koltuklara geçtik. O dün gece beni korkudan titreten adam gitmiş centilmen Vladimir gelmişti.
Koltuğa oturduğunda yan taraftan bir telefon çıkarıp önümdeki minik sehpaya koydu.
" senin " dedi.Yine şaşkınca baktım ona. " bu ne için"
" Rus hatlı telefonunun olmadığı dikkatimi çekti. Malûm çocuklardan çıkamadın da "
Telefonu aldım elime son modeldi. Ona bakıp " bu çok fazla lütfen maaşımdan kesintisini yap " dedim. Kahvesinden yudum alırken gülüyordu " merak etme bir telefon beni batırmaz " tam bir kendini beğenmişti. Bu huyu yenimi çıkmıştı bunun.
Onunla birlikte bende güldüm. Bir şey diyecekken susturdu beni " Mavi her zaman aynı şeyi konuşmayacağım. Kullan telefonu lütfen o senin " dedi.
Ne diyebilirdim ki. Bu telefon onun belki bir günde harcadığının ufacık bir kısmıydı. Sessizce " teşekkür ederim " dedim sadece.
" içinde benim numaram kayıtlı "
" tamam "
Kızlarınkini de kaydedip bu gün araya bilirdim onları, kaç gün olmuştu.
" bu gün çok uysalsın "
Bakışlarım anında onun bakışlarını buldu. Gözlerinde eğlenceli bir ifade vardı. Benimle dalga mi geçiyordu bu adam.
Omuzlarımı dikleştirdim " mantıklı olduğu sürece neden itiraz edeyim " dedim kendimi korumak adına. Burnumu havaya dikmiştim ona karşı.Laflarım onu sinirlendirmek yerine daha çok eğlenmesine sebep olmuş gibiydi.
Aklına ne geldiyse birden yüzünü karalar bağladı. Bakışlarını elindeki fincana çevirdi.
" korkmadın mı " diye sordu..Neyden bahsettiğini anlamamak için aptal olmam lazımdı. Yalan söylemeyecektim kesinlikle
" anın heyecanıyla hayır "
Tek kaşı havaya kalktı. Kızmış mıydı? Gözlerinde ki ifadeyi daha önce görmemiştim." neden " dedi sertçe " ölümün ucundaydın "
Omuzlarımı silktim " bilmiyorum ki, tabancalara alışkın olduğumdan belkide. Belki ölecek mişim gibi gelmediğinden bilmiyorum "
" tabancalara alışkınım derken "
" belki biliyorsundur biz karadenizliler silahlarla içli dışlı bir toplumuz silah sesleri köyümüzde hep vardır " dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜRLÜK YOLUNDA AŞK
RomanceZincirlerini koparamamış, yarım kalmış bir kadın.. Ne olduğunu anlayamadan omuzlarına emanetlerin yükü yüklenmiş bir adam. Kadının özgürlüğe korkusu, hasreti. Adamın minneti, hüznü. Bu ikisinin yolu kesiştiğinde ne olur? Birbirlerinin yaralarını sar...