Merhaba! Yeni bölüm geldi. 80K'yı geçmişiz bile...
İyi okumalar...
-
« Euphemia »
Şatonun dışarıdaki serin havadan oldukça nasibini almış sessiz koridorlarında üzerimdeki yün hırkaya biraz daha sarılarak yürümeye koyuldum.
Mutfaktaki yapılacak işler yaklaşık bir saat önce bitmişti ve baş aşçı bana ve orada çalışan kızlardan biri olan Nancy'ye mutfağı toplama işini vermişti. Günün sonunda yapmak istediğim tek şey eve gidip uyumakken çoğu kez baş aşçının verdiği bu ek görevlerle olduğundan daha geç ve daha yorgun dönüyordum eve. Tabi peşine bir de nöbetçi hizmetçilik görevleri çıkmazsa. Öyle olduğu günler eve gidemiyordum çünkü...
Burada hala deneme sürecinde olduğumdan beni hem mutfakta hem de ara ara hizmetçilik kolunda çalıştırıyorlardı. Sonunda hangisine uygun görürlerse o işte düzenli bir şekilde başlayacaktım ve şimdi aldığımın iki katı kadar para alacaktım. İçten içe bunun bir an evvel kesinleşmesini istiyordum çünkü Kennis ve annesinin borçlarını ödemelerine doğru düzgün bir katkım hala yoktu...
Nöbetçi hizmetçi olduğumda çoğu zaman Leydi Larena'nın hizmetine veriliyordum. Gece boyunca önemli bir şey olur veya bir şey ister diye bekliyorduk ben ve bir görevli daha. Genellikle Leydi Larena gece boyunca hiçbir şey istemezdi ama kural gereği orada beklemek zorundaydık işte. Hem dinlenebileceğimiz özel, küçük yataklı bir bölmemiz de vardı ve uykusuz kalmak dışında o kadar da zor geçmiyordu. Üstelik gece nöbetine kalan hizmetçilere iyi para veriliyordu. Buradaki her MacFarlane'in kapısında böyle nöbette bekleyen bir veya iki hizmetçi olurdu.
Tabi bir kişi hariç: Bruce MacFarlane.
O yine tüm kuraldışılığıyla, şatonun sol kanadının en üst katındaki kullanılan tek oda olan odasının önünde hiç kimseyi istemiyordu. Söylenilene göre oraya üç yıl önce kendi taşınmıştı.
Adının aklıma gelmesi yine kalbimin büyük bir gürültü ile teklemesine neden olmuştu ve zihnim ile gerçeklik arasındaki tüm köprüleri yıkmıştı. O zihnimdeyken mantıklı olan hiçbir şeye ulaşamıyordum; üstelik göğüs kafesime yine o özlemle karışık acının verdiği yanma yayılmıştı...
Lord Bruce ve kuzeni Londra'daki balodan bu sabah gelmişlerdi. Yokluğuna hiçbir zaman tam olarak alışamamıştım ama onunla yeniden aynı çatı altında olmanın verdiği tedirginlik tekrardan tüm hislerimin etrafını bir kalıp gibi sarmıştı. Yaklaşık bir haftadır yüzünü görmemiştim ve içten içe beni saran o özlem karşı konulamaz bir hal almıştı. Sabah şatoya girişlerini dahi görmemiştim, çünkü mutfak bayağı kalabalıktı. Geldikleri haberini aldığımda yapmak istediğim tek şey bana verilen bulaşık işini bir kenara bırakıp onu görmek için bahçeye koşmak olmuştu ama elbette ki yapamamıştım.
Burada gerçek kimliğim ve yaptığım iş büyük bir ironi oluşturuyor gibi görünebilirdi ama ben Eilinior'dayken de bu tür kısıtlamalara, istediğimi istediğim zaman yapamamaya alışkındım. Ama beni gafil avlayan, bir şeyi görmeyi ilk defa bu kadar istememdi... Yüzünü görememek bu sabah bana bu yüzden büyük bir acı vermişti.
Kendimi amansız bir yanmanın içinde gibi hissediyordum...
Önünden geçiyor olduğum açık pencereden yüzüme hafif serin bir rüzgâr estiğinde hızlı adımlarımı istemsiz bir şekilde durdurdum ve başımı kaldırıp dolunaya yaklaşmış ayın etrafındaki milyonlarca inci tanesine baktım. Gerçekten büyüleyici görünüyorlardı ve saniyeler sonra kendimi, ellerimi pencerenin pervazına sabitlemiş yüzüme vuran hafif rüzgâr eşliğinde gökyüzünü izlerken buldum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtarıcı ve Mavi
Historical Fiction🔴 HİKAYEYE YENİ BÖLÜMLER EKLENMEYECEKTİR MAALESEF. ______________________ Clarine Moncreiffe, Eilinior Kalesi'nin tek leydisidir. Ama on sekiz yaşına geldiğinde babası tarafından kırk iki yaşında İskoç bir lorda verilir; evlenmek üzere... Başka hi...