- 12

14.7K 917 57
                                        

İyi okumalar...

-

Geldiğimiz yer nehrin kollarından uzanan bir akarsu kenarıydı. Kaleden yalnızca birkaç dakika uzaklıktaydı. Steenie, Kennis ve benim için iki at kiralamıştı. Buraya kadar onların üzerinde yolculuk edip ağaçların çok sık olmadığı ve akarsuyu kolayca göreceğimiz bir yer bulunca pikniği burada yapabileceğimiz kararını almıştık.

Dördümüz de atlardan indik ve piknik için gerekli malzemeleri de indirdik. Ardından Steenie, kendi atıyla birlikte Kennis'in kiralık atını; Artair de kendi atıyla birlikte benim atımı alıp ileriye, bir ağaca bağlamaya götürmüşlerdi. Biz de Kennis ile birlikte yere örtüleri sermeye başladık.

"Hava ne kadar güzel, değil mi?" dedi Kennis neşeyle.

"Evet, harika." diye onayladım piknik sepetinden yiyecekleri çıkarırken. Hava gerçekten çok güzeldi ama ben sadece Artair'den nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. Kafamda onu reddetmekle alakalı onlarca cümle kurup bozmuştum.

"Asma suratını Euphie, buraya kafanı toplaman için geldik," dedi Kennis düşünceli halimi fark ederek.

"Onu kırmak istemiyorum, ama bu işten nasıl kurtulacağımı da bilmiyorum. Buraya hiç gelmemeliydim," diye yakındım.

"Anı yaşa," dedi yanındaki kırmızı çiçekleri koklarken, "ve o an kalbinden ne geçiyorsa söyle."

Sözlerini bitirdiğinde Artair ve Steenie yanımıza dönmüştü. Steenie Kennis'in yanına otururken Artair de benim yanıma oturdu.

Ortalıkta bir süre sıradan bir sohbet döndükten sonra Kennis ve Steenie hemen kendi aralarında tartışmaya başlamışlardı. Onların anlamsız çabalarını dinlerken bir süre sessiz kaldık. Ardından Artair kafasını benim olduğum yöne doğru çevirdi ve birkaç saniye beni süzdü. Bense bir yandan bakmayı kesmesi için dua ederken bir yandan da ondan tarafa bakmamaya çalışıyordum.

"Burayı sevdin mi?" dedi gülümseyerek.

"Evet, güzel." dedim etrafa bakınarak. Sadece tepkilerimden anlayamaz mıydı? Yani o reddetme temalı konuşmayı yapmak zorunda mıydım?

"Köyünle ilgili olanları öğrendim, baban ve yuvan için üzgünüm," dedi yerden aldığı minik bir odun parçasıyla oynarken.

Başımı salladım, "Düşündüğün için teşekkür ederim. Ben... atlatmaya çalışıyorum,"

"Seni anlıyorum. Ben de kızkardeşimi bir hastalık yüzünden kaybettim. Yeri asla dolmuyor," dedi bakışlarını yerden çekmeden.

"Adına üzgünüm, eminim cennetten seni izliyordur," diye konuştum doğrudan gözlerine bakarak. Bu konularda samimi olmaya özen gösterirdim, her zaman.

Hafifçe gülümsedi, "Baban da öyle," Ben de karşılık olarak belli belirsiz bir biçimde tebessüm ettim.

Artair iyi biriydi. Eğer bana karşı farklı şekilde hisleri olmasaydı onunla arkadaş olarak da çok iyi anlaşabilirdim. Ama ne yazık bu onun isteyeceği türden bir şey değildi. Bunu biliyordum.

Aramızda yine bir sessizlik olunca uzandım ve yemek için sepetten bir elma aldım.

O sırada duyduğum uluma sesi ile elim havada kaldı.

Hepimiz susup dikkat kesildik, neyse ki fazla sürmeden kesildi. Yine de tüm vücudumun ürperdiğini hissettim.

"Bu da neydi?" diye sordu Kennis korkuyla. Steenie ve Artair ise bizim kadar korkmuş değil de sadece biraz şaşkın duruyorlardı. Onun dışında istiflerini bile bozmamışlardı.

Kurtarıcı ve MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin