- 36

14.5K 570 128
                                        

Merhaba,
Biraz uzun sürdü bölümün gelmesi ama sizi şimdiye kadar yazdığım en uzun (9700 kelime) ile karşılıyor ve özürlerimi iletiyorum. Umarım beğenirsiniz. Yükleme konusunda biraz sıkıntı yaşadım. Bir sorun çıkmamış olmasını umut ediyorum.

Unutmadan, geciken bölümlerle ilgili açıklamaları profilimden yapıyorum.

İyi okumalar...

-

Adımlarımı hiç yavaşlatmadan ona ulaştım ve sonunda kollarımı boynuna doladığımda bulutsuz gecenin bütün yıldızları adeta üzerime yağdı...

Sonrasında sırtımda onun kollarını hissettim. Bu öyle güzel bir histi ki, dünya üzerinde hiçbir şeyin bununla boy ölçüşemeyeceğini düşünmeden edemedim. Kolları ne çok sıkıyor ne de hafifçe tutuyordu. İkisinin ortasında bir yerlerdeydi ama yine de sarılmasında sanki kırılmamdan korkuyormuş gibi hissettiren bir şeyler vardı.

Az önce uyandığım rüyanın verdiği savunmasızlık, tüm baskınlığıyla beni en temel içgüdüme yöneltmiş ve beni, tek kelime dahi etmeden, sanki bütün hayatım buna bağlıymış gibi ona koşup sarılmaya itmişti. Şimdiyse boynuna gömdüğüm yüzüm sayesinde burnuma dolan yağmurdan kokusu, beni olabilecek en güzel sarhoşluğa sürüklüyordu. Ne kadar süre o şekilde kaldık bilmiyorum ama bu, bir şeylerin başlangıcı ve bir şeylerin bitişi manasına gelen çok belirgin bir çizgiydi. Buraya gelmesi, benden tamamen ayrı kalmayı istemediği, beni gözden çıkarmadığı manasına geliyordu. Ki bu öylesine umut verici bir şeydi ki ilk gördüğüm anda yaşattığı heyecanı bile hala üzerimdeydi.

Kolları yavaş yavaş çözülürken ben de kendiminkileri gevşettim ve istemeyerek de olsa yüzümü, gömdüğüm boynundan çektim. Neyse ki geri çekildiğimde görüş alanıma giren yüzü, sıcacık boynuna olan özlemimi alt edip kalbimi sertçe çarptırdı. Bu öğlen gördüğüm haline göre garip bir şekilde daha dinç görünüyordu ve bunda, şu an yüzüne yayılmış olan o belli belirsiz gülümsemenin de payının büyük olduğuna emindim.

Ona içten bir gülümsemeyle karşılık verdim. Bakışları o anda yavaşça dudaklarıma indi ve sonra tekrar gözlerime sıçradı. Bir eli hala belimdeydi.

"Mavi..." diye fısıldadı beni hafifçe yeniden kendine çekerken.

Bir elimi kaldırıp yanağına koydum. "Geldin..."

Boşta olan elini getirip yanağının üzerindeki elime koydu ve onu yavaşça dudaklarına doğru getirip öptü. Sonra yeniden gözlerini bana çevirdi. Zarif öpücüğü tenimde bir mühür etkisi yapmıştı. Bileğimden başlayıp bedenimin her yanına dağılan ateşe karşı koyamadım. Ona duyduğum sevginin yoğunluğu bazen beni öldürecek gibi oluyordu...

"Benimle gelmek istediğinden hala emin misin?" diye sordu dikkatle gözlerimin içine bakarak. Ufak da olsa bir tereddüt aradığına emindim. Kendini, bunu sormak zorunda hissettiğine de.

"Eminim." dedim çenemi hafifçe dikleştirerek.

Yavaşça bir nefes verirken omuzları ağır ağır indi. Ama gözlerinde az önce var olmayan bir parıltı belirdiğine yemin edebilirdim. "Peki." dedi usulca. "Gitmemiz gerek o halde."

Ben evet anlamında başımı sallarken gözleriyle kısaca etrafı taradı. Sonra arkaya doğru uzandı ve Paleon'un sırtından bir şey aldı. Gecenin karanlığında ne olduğunu anlamadım ama katlanmış bir elbise gibi duruyordu ilk bakışta. Tam ne olduğunu soracaktım ki benden önce konuştu.

"Bunu senin için getirdim. Bir pelerin."

Elinden aldım ve açtığımda kendisininkiyle aynı olduğunu fark ettiğim pelerini üzerime geçirdim. Köprücük kemiklerimin hizasına denk gelen iplerini birbirine bağlarken gözlerimi, sessizce beni izleyen Bruce'a çevirdim. "Teşekkür ederim."

Kurtarıcı ve MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin