İyi okumalar...
-
Boşta kalan ellerim iki yanıma düştü. Beni tanımıştı... Saf bir korku dumanının beni sardığını hissettim. Hiç ihtimal yok diyordum, tanıyabilecek herkesten uzağım diyordum ama bu adam beni tanımıştı. Sanırım şimdi tüm yalanlarımın günyüzüne çıkma zamanıydı.
Bu, vaktimin dolduğu anlamına mı geliyordu?
Ah, hayır hayır... Oysa ki buraya alışmaya başlamıştım. Bu benim son şansımdı. Şimdi olamazdı. Böyle bitemezdi...
"Leydim, burada ne işiniz var?" dedi adam şaşkın bir şekilde. Sesinde bir miktar da mutluluk mu vardı, bana mı öyle geliyordu?
"Ben bir leydi değilim," dedim sesimi son anda bularak. Ama öyle güçsüzdü ki tonlamam...
Adamın yüzünden belirgin bir tereddüt geçtikten sonra yine umutla konuştu, "Hayır, siz o'sunuz. Leydi Verran'ın kızı Leydi Clarine," dedi ısrarla.
Aklıma, söyleyebilecek tek kelime dahi gelmedi. Sözcük dağarcığımın süratle boşaldığını hissettim çünkü annemi de tanıyordu. Bu adam daha önceden Eilinior'da bulunmuştu. Yani bu da demek oluyor ki beni de daha önceden görmüştü. Çıkış yollarımın kapandığını fark ettiğimde ayaklarımın beni taşıyamayacak kadar güçsüzleştiğini hissettim.
Adamın mutlu yüzü endişeli bir hal alırken "Leydim, iyi misiniz?" dedi ve bana doğru tereddütlü iki adım attı.
"Bana bu şekilde hitap etmekten vazgeçin," dedim kırık bir sesle. Neden ağlayacak gibi hissediyordum?
"Ama leydim-" diye konuşmaya başladığı anda sözünü kestim.
"Hayır!" dedim sertçe. Ama hala sesim yüksek çıkamıyordu. Lord Bruce çok yakında olabilirdi, bizi duyabilirdi.
Adam kafası karışmış bir biçimde bana bakıyordu. Sanırım her an yere düşecekmiş gibi göründüğümden dolayı da bana yardım edip etmeme konusunda kararsız kalmıştı.
"Ben o değilim. Artık değilim," dedim adamın yanına yürüyerek. Aramızdaki mesafeyi bir-iki adım kalaya düşürdükten sonra durdum.
"Ama-" dedi adam. Yine sözünü kestim.
"Lütfen," derken sesimin titremesine mani olamıyordum, "Kimseye söylemeyin."
Adam şaşkınlık ve tereddütle yüzüme bakıyordu. Artık kabullenmiştim gerçek kimliğimi. Buradaki yaşantım bu kabullenişten itibaren büyük bir tehlikeye düşmüştü.
"Beni kimse Leydi Clarine olarak bilmiyor. Lütfen bilmelerine izin vermeyin," dedim kırılgan bir sesle.
"Neden leydim? Kalenize bir şey mi oldu? Neden burada kimliğinizi gizleyerek yaşıyorsunuz?" dedi adam neler olduğunu anlamaya çalışarak. Ama sesindeki hüzün de merak da barizdi.
"Böyle olması gerekiyor. Lütfen bayım, yalvarırım. Kimse bilmemeli," dedim iki elimi göğsümün ortasında birleştirerek.
Adam bir süre şaşkınca yüzüme baktı. Beni gördüğüne başta sevinmişti. Bunun nedenini bilmiyordum; tıpkı beni nereden tanıyor olduğu gibi. Ama şimdi kafa karışıklığı yüzüne yansımıştı. Neler olduğunu anlamlandıramıyordu.
Beni nereden tanıyor olduğu sorusunu ikinci plana attım. Önceliğim onun beni kimseye söylememesini sağlamaktı.
Adamın düşünceli bir şekilde derince soluk verdiğini duydum. Ardından konuştu.
"Siz böyle istiyorsanız, böyle olsun."
Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Ona gerçekten güvenebilir miyim bilmiyordum ama sesi samimi geliyordu. Bunun yanısıra az önceki gibi mutlu değil, endişeli gibiydi sanki...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtarıcı ve Mavi
Ficción histórica🔴 HİKAYEYE YENİ BÖLÜMLER EKLENMEYECEKTİR MAALESEF. ______________________ Clarine Moncreiffe, Eilinior Kalesi'nin tek leydisidir. Ama on sekiz yaşına geldiğinde babası tarafından kırk iki yaşında İskoç bir lorda verilir; evlenmek üzere... Başka hi...