2. Bölüm

1.1K 128 6
                                    

Merhaba arkadaşlar, Asil Kan hikayesinin 2. Bölümünden sonraki bölümler şahsi bloğumda yayınlanmaya devam edecektir. Her Salı Asil Kan hikayesi siz okuyucularla buluşacak! Keyifli okumalar.

///***///

Cariye Nadia

Çıkan kargaşada taht odası boşaltılırken kimse tahtın üzerinde yatan bebeği hatırlamamıştı. Elizabeth kralın bıraktığı yerde öylece uyurken gelecekteki koltuğunun üzerinde olduğunu bilmeden uykusunda gülümsüyordu. Birkaç saat sonra makamına giren Edward tahtının üzerinde ki ışık huzmesi karşısında yutkunarak bebeğin neden orada olduğunu düşünmeden edememişti. Endişeyle prensese doğru ilerlerken yardımcılara seslendi. Onun gür sesini duyan Ronald olduğu yerden hızla çıkarken Edward derin bir nefes alarak "Sen burada mıydın? Prenses neden hala burada?" kralın sorusu ile gerilen Ronald yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı. Prensese dokunmaya cüret edemeyeceği için bebek olduğu yerde kalmıştı. Onu ancak görevli kadın ve kralın izin verdiği eşleri kucaklayabilirdi.

"Kralım haddim olmadığından prensesi alamadım. Uyuduğu için rahatsız etmek istemedim. Uyandığında görevli kadını çağıracaktım." Kral başını sallayarak danışmanına bakarken gözleri yeniden prensese dönmüştü.

"Şuna baksana Ronald, nasılda huzurla uyuyor. Gülümsediğine göre güzel bir rüya görüyor olmalı." Ronald krala hak verircesine başını sallarken o da gülümsemişti.

"Cariye Nadia'nın durumu nasıl Kralım?" Edward derin bir iç çekerek prensesi tahtından onu uyandırmamaya dikkat ederek alıp kendisi oturmuştu. Kollarında ki bebeğe bakarak "Şifacılar bir şey bulamadı. Neden bayıldığını anlamadılar." Bakışları Elizabeth'e dönerken endişe ile "Sence o bir şey yapmış olabilir mi?" diye sorduğunda Ronald'ın da bakışları bebeğe dönerek duraksamıştı.

"Bilmiyorum kralım. Böyle bir durumda Prenses Elizabeth'i durdurmak mümkün olmayacak."

"Benim endişemde bu yönde. Birkaç ay onu burada gözetim altında tutacağız Ronald. Duruma göre onu saray dışına göndermeyi düşünüyorum." Kralın sözleri ile şaşıran Ronald hemen atılmıştı.

"Ama kralım, saray dışında olması prenses için tehlikeli olacaktır. "

"Merak etme, kimse nerede olduğunu bilmeyecek. Sadece sen ve biri daha!" Kralın sözlerine karşılık susan adam ne söyleyeceğini bilmiyordu. İtiraz etme hakkı olmadığının da farkındaydı.

"Kralım, haddim değil ama en son krallıktan gönderilen prenses kardeşinize ne olduğunu biliyorsunuz." Edward kız kardeşini hatırlayınca üzgün bir şekilde Ronald'a bakmıştı.

"Ben babam gibi kızımı korumasız bırakmayacağım. Prensesin iyi eğitim alması için onu bu şer yuvasından göndermem gerek."

"Anlıyorum ama," Ronald duraksayarak derin bir nefes vermişti. "Siz nasıl uygun görürseniz." Edward kollarında kıpırdayan bebeğe bakarak gülümsemişti. Şu birkaç haftada tüm uğraşı yeni doğan prenses olmuştu. Diğer çocuklarını düşününce onları Elizabeth kadar kucağına almadığını fark edince içini bir suçluluk duygusu sarmıştı. Özellikle prense karşı her zaman mesafeli durmuştu. Onu düşmanlarının elinden koruyabilmek için prense özellikle uzak durmaya özen gösteriyordu.

"Bu gece tüm çocuklarımı odamda görmek istiyorum," Ronald kralın sözleri ile şaşırırken başını sallayarak gerekli kişilere haber yollamak için odadan ayrılmıştı.

"Sen söyle bakalım küçük prenses, abin ve ablalarınla vakit geçirmek ister misin?" prenses Elizabeth yeni uyanmış mahmur gözleri ile babasına bakarken gerinerek yumru olan elleri ile havayı dövmeye başlamıştı. Küçük ağzı acıktığını belli edercesine aranırken kral görevlilere seslenerek "Prensesin sütünü getirin!" diye emretmişti. Kraliyet ailesinde doğum yapmış kadınlar türlü bahanelerle bebeklerini emzirmeye yanaşmıyordu. Bu durum yıllar boyu nesilden nesile aktarılırken ilk kez Edward bu uygulamadan memnun kalmıştı. Nitekim bebeği kraliçenin kollarına teslim edemezdi. Ama bilmedikleri bir şey vardı. Ne oldursa olsun Cariye Nadia bebeklerini emzirmek için her türlü yolu kullanmıştı.

ASİL KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin