Lütfen hikaye hakkında düşüncelerinizi yazınız. Teşekkür ederim. Keyifli okumalar!
***
Elizabeth gelen kişilerin kimin olduğunu duyduğunda gerilmişti. Bakışları Drew'e kayarken onun sakin olması aklını karıştırmıştı. Ağabeyini biraz olsun tanıyorsa gergin olmalıydı. Üstelik törende kraliçesine olan hayran bakışlarını da yakalamıştı. İlk kez ağabeyi için mutlu olmuştu. Kendisi ne kadar onun yanında olmaya çalışsa da bir süre sonra kralın yalnız kaldığının farkındaydı. Babası her zaman 'yanında sana omuz olacak biri yoksa yalnızsındır' derdi. Ne kraliçe ne de diğer cariye babasının yalnızlığını giderememişti. Nadia annesi ne kadar ona yoldaş olmaya çalışsa da alt tabakadan geldiği için babasına istediği gibi yaklaşamamıştı.
"Ne düşünüyorsun?" Elizabeth'in sorusu ile gülümseyen Drew omzunu silkeleyerek "Hiç bir şey sadece merak ediyorum," dediğinde prenses kaşlarını çatmıştı.
"Siz kapıdakiler, biriniz kraliçeye ailesinin geldiğini bildirsin, ona göre hazırlık yapsın," dediğinde Elizabeth ilk kez ağabeyinin bakışlarından bir şey okuyamamıştı. Adrian salondan çıkmak için izin istediğinde Drew ona izin vermemişti.
"Kalmalısın, bu aile meselesi olsa da düşman bir devletin savaş bakanı gelen."
"Siz nasıl uygun görürseniz." Adrian'ın sözleri ile Elizabeth neredeyse gülecekti. Genç adamın itaatkâr ses tonu ona komik gelmişti. Yaklaşık on dakika sonra taht odasının kapısının açılması ile salona ilk başta babası yaşında ama ondan daha çökmüş görünen adam girmiş ve hemen ardından da oldukça yapılı kendinden birkaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiği başka biri girmişti.
"Hoş geldiniz, umarım yolculuğunuz sorunsuz geçmiştir?" Drew yerinden kıpırdamadan iki adama üstten bakarken yaşlı olan öne çıkarak konuşmuştu.
"Aldığımız haberi doğrulamak için geldim. Kızımın sizin karınız olduğunu duydum, yersiz bir dedikodu olabileceğini düşünüyorum."
"Neden? Kızınızın benim eşim olması sizi neden bu kadar rahatsız ediyor?"
"Takdir edersiniz ki düşman topraklarda yaşıyoruz." Adamın sert konuşmasını Drew de aynı sertlikle karşılık vermişti.
"Düşman topraklar mı? Madem düşmandık siz nasıl bu şekilde elinizi kolunuzu sallayarak topraklarıma adım attınız. Tek taraflı düşmanlığınız başınıza dert olacak."
"Siz bizi tehdit mi ediyorsunuz?"
"Ben tehdit etmem kayın babacım, sadece uyarıyorum. Ülkenizdeki karışıklığı çözmek yerine haklınızı bizim sınırımıza doğru iteliyorsunuz. Kazanamayacağınız savaşlara girmekten vazgeçin."
"Siz bizimle böyle konuşamazsınız." Adam ileri atılırken oğlu daha tehditkâr bir şekilde krala bakmıştı.
"Biz bu evliliği kabul etmiyoruz, hemen şimdi kızımı bana getirin!"
"Öncelikle sesinizin tonunu düşürün, sizin karşınızda basiretsiz bir prens yok. Ben bu ülkenin kralıyım!" Drew'in gür sesi salonda yankılanırken iki adam alaycı bir şekilde gülmüştü.
"Kral Edward neye dayanarak sizi kral yaptı. Hayvanlarla konuşmaktan başka bir gücünüzün olmadığın herkes biliyor." Drew kaşlarını çatarak karşısında ki iki adama bakmıştı.
"Öyle mi?"
"Eğer kızımı vermezseniz sınırda duran birliğim sınır köylerinizi yerle bir edecektir." Elizabeth ileri doğru atılırken Drew elini kaldırarak onu durdurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİL KAN
Fantasy Güç krallıklarının bulunduğu bir dönemde savaşların en çetin yaşandığı coğrafya da sessiz bir bekleyiş sürüyordu. Kralların doğa üstü güçlerinin yanı sıra zeka yarışı göz dolduruyordu. Her ülkenin kendi veliahtı artık yaşlı babalarının yerine geçm...