Keyifli okumalar!
***
Genç kız boş boş sarayın koridorlarında ilerlerken ne zaman bahçeye çıktığını anlamamıştı. Dalgın bir şekilde ilerlerken üzerinde ki elbiseyi fark edince dişlerini sıkarak kabarık eteklerini tutarak dizlerine kadar yırtmıştı. Onu izleyen hizmetliler şaşkınlıkla prensese bakarken ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Elizabeth kendisine seslenen hizmetlileri umursamadan ahırlara doğru ilerlerken oldukça düşünceliydi. Bundan sonra ne yapacağına karar vermeliydi. Güçleri olmadan yaşamaya alışması gerekiyordu. Babası ne kadar süre ona ceza verecekti bilmiyordu ama içinde hissettiği boşluğu nasıl dolduracağını öğrenmeliydi. Atını görür görmez buruk bir şekilde gülümseyen prenses arkasından koşturan askerleri önemsemeden hızla atına binerek ahırdan ayrılmıştı.
Saraydan çıkması gerekiyordu!
Uzaklaşmak ve karar vermek zorundaydı. Babasının verdiği cezayı hak ettiğini düşünmese de ona karşı gelemeyeceğini biliyordu. Kendi önlemini kendi almalıydı. Atını daha da hızlı sürerek ormanlık alanda kaybolurken yüzünde hissettiği rüzgarla rahatlamaya çalışıyordu. Atının yorulduğunu düşünerek yavaşlatıp kulağına gelen suyun sesine doğru ilerlemeye başladı. Atını durdurarak suya doğru ilerlerken ne taç töreni aklına geliyordu ne de trenden sonra yapılacak olan davet. Hiç birini umursayacak durumda değildi. Birden Nadia'nın kraliçe olarak ilan edildiğini hatırladığında yüzüne kocaman bir gülümseme oluşmuştu.
Travuz Krallığının harika bir kraliçesi olmuştu.
Elizabeth yere uzanarak ağaçların arasından gökyüzüne bakmaya başlamıştı. görüş açısı berrak gökyüzüyle kamaşırken bir süre sonra görüş açıcı bulanıklaşmaya başlamıştı. Gözlerini kapatarak doğanın sesini dinlemeye başladı. Ormanı ilk kez bu kadar duru bir şekilde dinleyebiliyordu. Bedeni rahatlarken kuş cıvıltıları arasında uykuya dalmıştı.
***
Genç adam salonun ortasında dönüp duran çiftlere bakarken gözü sürekli Elizabeth'i arıyordu. Kraliçenin ilan edilmesinden sonra Elizabeth ortadan kaybolmuştu. İçine yerleşen huzursuzluk ile yerinde kıpırdarken onun hareketliği ile yanında duran Drew sormuştu.
"Bir sorun mu var Adrian, neden huzursuzsun?" Adrian prense bakarak derin bir nefes vermişti.
"Elizabeth'i göremiyorum. Ne zamandır salonda yok." Drew adamın sözleri ile etrafına bakınmaya başlamıştı. gözleri hemen salonun üst penceresinde duran kuzguna kayarken onun da gözleri prens ile kesişmişti. Drew kardeşini dostuna sorduğunda aldığı cevapla dişlerini sıkmaya başladı. Adrian genç adamın değişen ifadesini görünce hızla kolunu tutmuştu.
"Neler oluyor?"
"Elizabeth, saraydan ayrılmış!" Drew'in cevabı ile genç adam hızla yerinden kalkmıştı. Onun ani kalkışı ile oturan diğer aile üyeleri genç adama bakmıştı. Almira oğlunun yüzünde ki ifadeden hoşlanmamıştı.
"Neler oluyor Adrian?" Adrian arkasında ki arkadaşına işaret ederek kapıyı göstermişti.
"Bir şey yok anne siz eğlenmeye devam edin."
"Adrian, beni kandıramayacağını unutmuşsun, şimdi ne olduğunu söyle?" genç adam dişlerini sıkarak annesine dönmüştü.
"Elizabeth, saraydan ayrılmış." Almira aldığı haberle kaşlarını çatarken yeni kraliçesi ile dans eden abisine bakmıştı. Adamın mutlu olduğu yüzünden belli oluyordu. Müzik bitince kral ve kraliçe yerlerine geçerken sahnedekilerin durgunluğu dikkatini çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİL KAN
Fantasy Güç krallıklarının bulunduğu bir dönemde savaşların en çetin yaşandığı coğrafya da sessiz bir bekleyiş sürüyordu. Kralların doğa üstü güçlerinin yanı sıra zeka yarışı göz dolduruyordu. Her ülkenin kendi veliahtı artık yaşlı babalarının yerine geçm...