22.BÖLÜM.

7K 866 235
                                    

Yorumlarımızı unutmayalım :)

|Kaktüs ve Papatya|

Aynadan kendime baktım son kez.

Gülümsedim, gözlerimdeki yaşa inat gülümsedim.

Bugün, büyük gündü.

Bugün kemoterapi alacağım ilk gündü.

Hastane tuvaletinde öylece durmuş kendime bakıyordum. Alkım, dışarıda bekliyordu beni. Çıkmaya gücüm de yoktu.

Bakışlarım önüme düşerken birkaç damla yaşın düşmesine engel olamıyordum ama güçlü olmam gerektiğinin farkındaydım. Bu hastalık belki çok yoracaktı beni ama iyileşecektim.

Tekrar kendime baktım aynadan.

"Başaracağız." diye fısıldadım kendime. "İyileşeceğiz...."

Tuvaletten çıktığımda Alkım kapıda karşıladı beni. O da çok üzgündü, o da çok mutsuzdu biliyordum ama bana pek belli etmemeye çalışıyordu bunu.

Akşam biraz benimle oturduktan sonra evine gitmiş, sabah erken saatlerde beni almaya gelmişti.

Ona minnettardım. Yanımda olduğu için ve belli ki yanımda olmaya devam da edecekti.

"Hazır mısın?" diye sordu kendinden taviz vermeyen sesiyle. Boyu benden çok uzundu. Başım ancak onun boynuna geliyordu ama bu boy farkını sevmiştim.

Başımı hafifçe kaldırarak gözlerine baktım.

"Hazırım."

Elimi ellerinin arasına aldı.

"Her zaman böyle tutacağım elini. Söz."

Bir şey demedim. Bakışlarımı aşağıya indirdim. Zaten bundan sonrası çok hızlı geçmişti.

İlacımın hazırlanması, damar yolundan bana enjekte edilmesi... Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki ancak kendimi sedyede kolumda serumla bulduğumda farkına varmıştım gerçeklerin.

"Nasılsın?" diye sordu Alkım, sesi titremişti biraz. Bakışlarımı kolumdan çekerek onun gözlerine baktım.

Gözleri dolmuştu, yaşlarla dolu gözüyle bakıyordu bana.

"İyiyim," dedim fısıldayarak. Başını önüne eğerken elimin üzerine bir damla yaş düşmüştü.

Ağlama diyemedim ona. Benim de gözlerim dolmuş, hatta süzülüyordu yanaklarımdan...

İkimizde sessizce oturduk. Şaşırtıcı bir şekilde ben çok ağlamadım ama Alkım... Onun yaşları hiç durmamıştı. Benden gizlemeye çalışıyordu ama beceremiyordu...

Midem bulanmaya başlamıştı. Gözlerimi kapatırken başımı arkama yasladım.

Mide bulantısından oldum olası nefret etmiştim ve şu an oldukça şiddetliydi.

"İyi misin, papatyam?" dedi Alkım endişeli bir sesle. Hafifçe yutkundum. Gözlerimi açmadan cevap verdim.

"Midem çok bulanıyor."

Elimi biraz daha sıkı tuttu.

"Ben araştırmıştım, ilacın yan etkisi olabilir sanırım. Doktoruna sormaya gideceğim."

Oturduğu yerden kalkmak üzereyken elini bırakmadım. Gözlerimi açtım hafifçe. Endişeli bakışları üzerimdeydi.

"Gitme..." diye fısıldadığımda yutkundu.

"Acı çekiyorsun, doktorunu çağırayım." dedi hala titreyen sesiyle. Başımı sallamaya çalıştım.

"Gitmeni istemiyorum." dedim kısık çıkan sesimle. Mide bulantım kendisini daha çok belli ederken elimle ağızımı kapattım. 

"İyi değilsin." dedi. Sesi endişeli çıkıyordu.

"Sanırım kusacağım."

Alkım ne yapacağını bilemez bir halde etrafına bakarken çekmeceleri karıştırmaya başladı. Elimle ağzımı biraz daha sıkı tuttum.

"Buldum." dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. Elinde bir poşet vardı. "Hadi, kus meleğim." dediğinde daha fazla tutamayarak açtığı poşetin içerisine kusmaya başladım.

Kendimi oldukça kötü hissederken akmaması için savaş verdiğim gözyaşlarım bana ihanet ederek hızlıca yanaklarımdan süzülmeye başladı.

Artık kusamayacağımı anladığımda kendimi geri çekerken Alkım onu dibimizde olan çöp kutusuna attı. Elimle yüzümü kapatırken artık kendimi sıkmayı bırakmış, ağlamaya başlamıştım bile.

"Güzelim," Elimi yanaklarımdan çekmeye çalıştığında başımı iki yana salladım.

"Bakmayacağım sana." dedim ağlamaktan titreyen sesimle. Hafifçe yutkunurken elimi çekmek için hafif bir güç uyguladı.

"Neden?" diye sordu ama neden olduğunu bildiğinden emindim zaten...

"Utanıyorum." dediğimde hafifçe cık cıkladı.

"Neden öyle diyorsunuz hanımefendi? Alındım, gücendim." İnstagramda dönen o komik videoyu tekrarladığında onca gözyaşına rağmen dudaklarımdan bir gülüş çıkmıştı.

"Ha şöyle, gül." dediğinde elimi yanaklarımdan çekti. "Benden utanma. Neden utanıyorsun? Kötü bir şey mi yaptın?" diye sordu. Sanırım ondan utanmama kızmıştı biraz.

"Hayır ama..."

"Benden utanma, Beray." dedi ciddi bir sesle. "Ben zor anlarında yanında olamayacaksam neden varım?" dediğinde gücümü bulmaya çalışarak kollarımı kaldırdım ve ona sıkıca sarıldım.

"İyi ki varsın, çok teşekkür ederim gökküşağım." dediğimde belime sardığı kollarını sıkılaştırdı ve kafasını boynuma bastırdı.

"Sen de iyi ki varsın papatyam..."

Gözyaşlarım onun boynunu ıslatırken derin bir nefes çektim içime.

Ne de güzel kokuyordu öyle...

Seni bulmaktan önce
aramak isterim.
Seni sevmekten önce
anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu
bitirmek değil de,
Sana hep,
hep yeniden başlamak isterim.
-Özdemir Asaf.

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Çok seviyorum.

Sizi de,

Alkım ve Beray'ı da...

Sevgilerle.
🌼🌵

kaktüs ve papatya ↬ textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin