Yorumlarımızı unutmayalım :)
|Kaktüs ve Papatya|
Zaman durmuştu sanki. Öyle garip bir an içindeydim ki.
Etrafımda ki her şey donmuş, sadece biz hareket ediyormuşuz gibi geliyordu.
Dışarı çıkmıştık. Ben hala bir tepki veremiyordum. Alkım beni çıkartmıştı hastaneden. Annem ve babam da gelmişti peşimizden.
Kendi düşünceme güldüm. Ne kadar da komik, hala annem ve babam diyordum.
"Ne saçmalıyorsunuz?" diye sordum güçlü olmaya çalışan sesimle. Bakışlarım ikisinin üzerindeydi ama Alkım'ın bedeninden destek alıyor olmasaydım şuracıkta yığılıp kalırdım. Bundan emindim.
"Bu şekilde öğrendiğin için özür dilerim." dedi annem yaşlı gözlerini sildikten sonra. Siyah saçlarını eliyle düzeltirken, kızarık gözlerini gözlerime çıkarttı. "Ama öğrenmen gerekiyordu."
"Öğrenmesi gerekmiyordu!" diye bağırdı babam anneme karşı. Alkım'ın bedeni gerildi.
"Ses tonunuza dikkat edin. Karşınızdaki bir kadın ama her şeyden önemlisi sizin eşiniz. Milletin ortasında bağırmayın." dedi dişlerini sıkarak. Öyle sıkıyordu ki kendini, bedenini... Sinirliydi. İlk defa bu kadar sinirli görüyordum onu. Sanırım öfke atakları başlayacaktı yine.
Koluna girmiştim ayakta durabilmek için. Elimle hafifçe elini tuttum. Sakin olması gerekliydi.
"Sen kimsin? Hayırdır?" diye sordu babam aynı sinirli sesiyle. Daha fazla susmayacaktım.
"Yeter!" Yüksek çıkan sesimle birkaç kişinin bakışları bize dönse de umursamadım. "Bilmesi gerekmiyor mu? Öz ailem olmadığınızı bilmemem mi gerekiyor yani?" Gözlerimden birkaç damla yaş düştüğünde iç çektim. Öyle büyük şok içerisindeydim ki, vermem gereken, olması gereken tepkiyi veremiyordum.
"Biz sana bu yaşına kadar öz evladımız olmadığını yansıtmadık. Sana karşı kötü davranışımız olmadı yıllar boyu. Çünkü sen belki öz kızımız değilsin ama bizim kızımızsın." dedi babam bana birkaç adım attığında. Onunla aramdaki mesafeyi koruyarak ben de birkaç adım geriledim.
"O yüzden mi beni hiç dinlemediniz? O yüzden mi okumak için İstanbul'a geldiğimden beri bana böyle davrandınız?" Kısık sesimle sorduğum soruyla hafifçe yutkundu.
"Şirketimiz ben emekli olduğumda başkasının eline geçmesin istedim. Mimar ol, sen yönet istedim. Sen de beni dinlemeyince nankörlük yaptığını düşündüm." Başını önüne eğdi, sesi kısık çıkıyordu. "Özür dilerim, Beray. Özür dilerim." dediğinde gözlerimden yaşlar hızlı hızlı akmaya başlamıştı. Derin bir nefes verdim.
"Gerçek ailesini nasıl bulabilirim?" diye sordu Alkım benim konuşmama izin vermeden. Ben zaten konuşacak durumda değildim. Bunca yıldır tüm hayatımın bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmiş olmak, dünyamı başıma yıkmıştı.
Öyle ki, ilik tedavisini de olamayacağımı yeni yeni algılayabiliyordum.
Kemoterapi işe yaramıyordu, ortada uygun ilik yoktu...
Gözlerimi kapatırken bedenimi Alkım'a yasladım. Ayakta duracak gücüm kalmamıştı.
"Bulamazsın..." dedi annem ağlamaktan kısık çıkan sesiyle. Başımı Alkım'ın omuzuna yasladım. "Öz ailesi öldü..."
Dudaklarımın arasından bir hıçkırık çıkarken gözlerim kapalı olmasına rağmen ağladığımı fark ettim. "Nasıl öldüler?" Oldukça titrek çıkan sesimle annemin bir nefes verdiğini duydum.
"Annen seni doğururken ölmüş. Baban ise hastaneye yetişmek için hızlı giderken araba kazasıyla..."
Doğduğumdan beri hayatımda acı her zaman vardı. Dünyadaki ilk nefesimde, annemin nefesini kestiğimi öğrenmiş olmak ayaklarımdaki gücü kesmişti. "Lütfen ölme, Beray..." dedi annem. Tekrar ağlamaya başladığı için sesi çok kötü geliyordu. "Sen benim kızımsın. Bunu kimse değiştiremez." Alkım bedenimi kucağına alırken başım omuzuna düştü.
"Ölmeyecek." dedi babam kesin bir sesle. "Dünyanın her tarafını araştıracağım. Uygun ilik bulunacak."
Onu dinlemedim. Şu an önemsediğim o değildi... "Siz neden beni evlat edindiniz?" Kısık çıkan sesimi duyduklarından emindim. Derin bir iç çektim. Öyle kötü ağlıyordum ki...
"Çocuğumuz olmuyordu. Yıllar boyu hiç olmadı." dedi annem derin bir nefes verirken. "Seni görür görmez içim ısındı sana. Öyle masumdun ki... Kucağıma alıp kokunu soluduğumda, senin benim evladım olmanı istedim."
Daha fazla dinlemek istemiyordum. Hoş, ben istesem bile dinleyemezdim sanırım çünkü hangi ara karanlığa kendimi bıraktığımı hatırlayamamıştım. Yorgun bedenim bu olanları kaldıramamış olmalıydı.
Keşke hep çocuk kalsaydık da,
en büyük yaramız dizimizdeki yara olsaydı.
-Cemal Süreya.*Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?
Şu an ki moodum: 😭😭
Sevgilerle...
🌼🌵
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaktüs ve papatya ↬ texting
Genç Kız Edebiyatı[tamamlandı] 05**: Bir daha ağlama, tamam mı? Çünkü, Sen gül diye herkesi ağlatabilirim ama sen ağlarsan bütün savaşları kaybederiz. kapak tasarımı: japoncivciv