26.BÖLÜM

6.1K 783 400
                                    

Yorumlarımızı unutmayalım :)

Bölüm şarkısı: Ölürüm Hasretinle.

Medya o kadar Beray ki...

|Kaktüs ve Papatya|

"Alkım..." Arabanın içerisinde  ona çevirdim bakışlarımı. Araba kullanışını izledim. Çekinmeden izledi. Onu izlemek hoşuma gidiyordu.

"Efendim, papatyam?" dediğinde hafifçe iç çektim.

"Seni seviyorum."  Birden dudaklarımın arasından çıkan kelimelere ben bile şaşırmıştım. Şok içerisinde arabayı aniden fren yaparak durdurduğunda biraz öne savruldum ama kemerim bağlı olduğu için fazla olmamıştı bu.

"NE?" diye sordu yüksek bir sesle. Derin derin nefes alıp verdiğini gördüğümde hafifçe güldüm. "Ne dedin sen? Ne dedin?"

"Seni seviyorum dedim." diye tekrarladım. Alkım birkaç saniye daha bana baktıktan sonra hafifçe kolunu çimdikledi.

"Rüyada da değilim ki anasını satayım." diye mırıldandı şaşkın şaşkın etrafına bakınırken. O kadar tatlıydı ki...

"Değilsin." dediğimde bakışlarını bana çevirdi, elimi tuttu yavaşça. Arkamızda olan arabalardan gelen korna sesiyle bakışlarımı arkaya çevirdim. Ana yolda olmasak bile birkaç tane araba arkamızda kalmıştı ve öylece kornaya basıyorlardı.

Tedirginlikle önüme döndüm.

"Beni mi seviyorsun gerçekten?" diye sordu masum masum. Öyle güzel, öyle heyecanlı bakıyordu ki... "Böyle aşık olarak sevmek mi?"

"Aşık olarak sevmek." Onu tekrarladığımda hafifçe gözlerinin dolduğunu gördüm.

"Kendimi arabadan atacak kadar çok sevindim şu an." dediğinde güldüm.

"Eğer arabayı ilerletmezsen belki sen değil ama arkadaki adamlar seni arabadan atacak." Tam o sırada birkaç tane daha korna sesi geldiğinde Alkım el mecbur arabayı  ilerletmeye başlamıştı ama o kadar mutlu görünüyordu ki şu an... Hastaneye, kemik iliği nakli için giderken bu kadar sevinmem ve bu kadar moralimin yükselmesi onun sayesindeydi. O, iyi ki hayatımdaydı...

"Tekrar söylesene." dedi aynaları kontrol ederken. Yüzündeki sırıtışa gözlerim kızarken "Alkım!" dedim kızarcasına. Tamam, söylemesine söylerdim ama ben de utanıyordum sonuçta...

"Ne var kızım?" dedi elimi alıp dudaklarına bastırırken. "Hep ben mi söyleyeceğim sevdiğimi? Senden duyalım biraz." dediğinde hafifçe kıkırdadım.

"Bu son." dediğimde hafifçe başını salladı gülerek.

"Söyle söyle."

Derin bir nefes verdim. "Seni seviyorum."

Arabası üstü açık olanlardandı. Bir düğmeye bastığında açılıyordu. O düğmeye bastı ve arabanın üstü hızlıca açıldı. Oldukça büyük bir rüzgar bedenimizi sararken, Alkım bağırmaya başlamıştı.

"ALLAH BEEE!" dedi sevinç içerisinde."PAPATYA KAKTÜS'ÜNÜ SEVİYOOR! DUYMAYAN KALMASIN!!" Bağırmaya devam ettiğinde diğer elimde gülüşümü kapatırken hafifçe iç çektim.

"Dursana. Manyak mısın?" dediğimde sırıtan suratıyla bana döndü.

"Tekrar söylesene." dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Alkım!!"

**

Yolda geçen keyifli saatimizin sonunda doktorun odasında topluca otururken bulmuştuk kendimizi. Alkım yanımda durmuş hiç yapmayı eksik etmediği gibi elimi tutarken, annem ve babam da diğer sandalyede oturuyordu. Annemin ağlamaktan gözlerinin şiştiğini ve hala ağlıyor olduğunu görmek, benim de gözlerimi dolduruyordu.

Yaklaşık olarak dört gün olmuştu annem ile babamın kemik iliği için doku vermesi. Onlar oldukça gergin görünüyordu ama benim içim rahattı. Sonuçta, onlar benim annem ile babamdı ve iliklerimiz yüksek ihtimalle uyuşacaktı.

Doktor sonuçlara baktıktan sonra önce anneme, sonra babama baktı. Derin bir nefes verdi. Bu sırada Alkım, elimi tutan parmaklarını sıkılaştırmıştı.

"Sonuç nedir?" diye sordu Alkım sabırsız bir sesle. Ona dün beraber şarkı söyledikten sonra yolda giderken kemoterapinin işe yaramadığını ve bana kemik iliği nakli yapacaklarını söylemiştim. Çok üzülmüştü, farkındaydım ama bana hiçbir şey yansıtmamıştı. Normal karşılamaya çalışmıştı ama gözlerinin  dolduğunu ve birkaç damla yaş süzüldüğünü görmüştüm karanlık arabanın içerisinde...

"İlikleriniz uyumlu değil." dediğinde birkaç saniye algılayamadım olanları. Nefes alış veriş seslerim durdu.

İlikleriniz uyumlu değil...

Ben tepki veremezken, ilk tepki Alkım'dan gelmişti.

"Ne?" diye sordu şok içinde. "Nasıl uyumlu değil?!" elimi bırakıp ayağa kalkarken ses tonu yükselmişti. Annem ve babamın kemik ilikleri bana nasıl uymazdı ki? Nasıl? Ben onlardan almamış mıydım bu hücreleri? Nasıl uymuyordu?

Çok yorulmuştum. Gerçekten, öyle yorgun, öyle bitkindim ki bu olana tepki gösteremeyecek haldeydim. Başım önüme düşerken bunca yorgunluğuma rağmen gözlerimden yaşlar boşalmaya başlamıştı.

"Biliyordum..." diyen babama çevirdim bakışlarımı. Gözünden bir damla yaş süzülüğünü gördüğümde hafifçe yutkundum. "Bir ihtimal şansımızı denedik ama uymayacağının bilincindeydik." dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Neden? Nasıl uymuyor?" Bakışlarım doktora dönerken gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Halsizliğimden dolayı sesim yüksek çıkamıyordu. "Öz anne ve babamın ilikleri nasıl bana uymaz?" diye sordum titreyen sesimle.

Tam o sırada annemin ağlayan sesi geldi kulağıma. "Değil..." diye mırıldandığında bakışlarım onlara döndü. Babam hızlıca annemin elini tutarken resmen gözleriyle  onu uyardığını gördüm. "Sus." dedi sessizce babam.

"Çıldıracağım!" diye bağırdı Alkım sinir içerisinde elini saçlarından geçirerek. "Ne değil? Ne değil?!"

Öyle sinirlenmiş, öyle hayal kırıklığına uğramıştı ki... Canının çok yandığını buradan görebiliyordum.

Annem, babamı dinlemeden  dudakları kıpırdandı.

"Beray bizim öz kızımız değil..." dediğinde bedenim buz tuttu. "Beray, evlatlık..."

Sana gitme demeyeceğim,Ama gitme, Lavinia

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia...
-Özdemir Asaf.

İkinci kez aynı şiiri yazdım farkındayım ama öyle güzel ki...

Ağlıyorum ben yine. Çok acı çekiyorlar...

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Sevgilerle.
🌼🌵

kaktüs ve papatya ↬ textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin