Bölüm 22

1.8K 301 66
                                    


EVET ARKADAŞLAR... FİNALE ARTIK SON BİR ADIM KALDI... YENİ BÖLÜMLER SİLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR...  İYİ OKUMALAR DİLERİM...


Mikaela, ne yapacağını bilemez bir şekilde elindeki meyve dolu kâseyi küçük perinin önüne koydu. Daha önce böyle bir tür görmemişti. Çok duygusal durumda olduğu içinde biraz tedirgindi. Ağlayan bir periyi nasıl sakinleştireceği konusunda hiçbir fikri yoktu. Mithras, periyi eline bırakıp gitmişti. Diğerlerinin de merakla onu izlediklerinin farkındaydı. Tuhaf konuşuyordu.

"Al" dedi en sonunda. "Biraz yemek ye. Mithras meyve yemeyi sevdiğini söylemişti. Taze meyve topladık"

Kocaman gözleri önce meyve dolu kâseye ardından ona baktı ve minik omuzlarını silkti. "Karnım çok siyah" dedi. "Ben sadece arkadaşımı istiyorum."

Arkadaşım dediği muhtemelen kutsal buz ejderhasıydı. Genç kadın dalgın bir şekilde gökyüzüne baktı. Savaştıkları noktayı çok net görebiliyordu ancak onların yanına gidecek ve savaşa katılabilecek durumda kimse yoktu şuan. Hepsi Mithras'ın gücü yüzünden fazlasıyla zayıf düşmüştü. Oraya giderlerse yalnızca ayak bağı olurlardı.

Derin bir nefes alıp verdi ve kocasına doğru baktı. Sırtını bir ağaca yaslamış kollarını göğsünde birleştirmiş onları izliyordu. Hiçbir şekilde yardımcı olmayacağı da belli oluyordu. Zaten espri anlayışı düşünülürse bu periye ancak daha da zarar verirdi.

Çocuklarla hiçbir deneyimi olmadığı için biraz tedirgin hissediyordu. Duygusal konuları hiç beceremezdi. Tek dizinin üzerine çöktü ve hafifçe gülümsemeye çalıştı. "Mithras güçlüdür" dedi. Bu konuda kesinlikle içtendi. "Arkadaşını geri getireceğini söyledi"

Sözleri küçük perinin aniden havalanmasına sebep oldu. Kocaman gözleriyle yüzünün önünde uçarken merakla da ona bakıyordu. "Işık benim arkadaşım" dedi birden heyecanlanmış şekilde. "Senin de arkadaşın mı?"

"E-ev-evet"

Yani sonuçta müttefiklerdi. Mithras'da geri kalanları gibi ondan çekinirdi ama ihtiyacı olduğunda Mikaeal'ya ağlamayı da hepsi gibi iyi bilirdi. Perinin buna karşılık yanakları kıpkırmızı oldu. "Çok sarı oldum sizinle tanıştığıma" dedi. "Artık arkadaşlarımızın yanına gidebilir miyiz? Onları yalnız bırakmak çok siyah bir davranış"

Sözlerinin yarısından çoğunu anlamıyordu. Bir de cehennemin en zekisi olarak geçiniyordu ama perinin enerjisi ve değişen ruh hali karşısında başı dönmeye başlamıştı.

"Şimdi onların yanına gidersek sadece ayak bağı oluruz" dedi yanına gelen Konstantinova sakin bir şekilde. "Arkadaşlarımıza güvenmekte son derece pembe bir davranıştır. Bana inanabilirsin. Bende ışığın arkadaşıyım."

Bu perinin söylenen her şeye inanmak gibi bir sorunu vardı sanki. Bunu da mantıklı bulmuş gibi ciddi bir ifadeyle başını salladı. "Benim adım Pulip" dedi. "Işığın arkadaşlarıyla tanışmak benim için çok büyük bir beyazdır"

Mikaela, bayılacaktı ya da oraya istifra edecekti. Öfke günahı, renk perileriyle aynı dilden konuşuyordu, cennet ejderhaları yok etmeye çalışıyordu, ışık tanrısının güçleri hakkında en ufak bir bilgisi yoktu... Pes etmiş bir şekilde ayağa kalktı mümkün mertebe periden uzakta durmaya özen gösterdi.

İkisiyle birden savaşmak çok büyük bir enerji istiyordu ve Mithras enerjisinin büyük bir kısmını kullanmıştı. Eğer biriyle birebir savaşa giriyorsa diğerini silahlarıyla uzak tutuyordu. Aynı şeyi her rakip değiştirdiğinde tekrarlıyordu. Lucifer, bir zaman onun eğitiminde rol aldığı için güçlerini çok iyi biliyordu. Michael'de pek geri kalmıyordu ne yazık ki.

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 5- IŞIK TANRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin